16 Temmuz 2010 Cuma

Muzaffer SARISÖZEN

( Hayatı , Eserleri ve Çalışmaları )
151. Sayfa


Ezginin Adı Kaynak Kişi Derleme Tarihi Derlendiği Yer


Ardından Ulaşmaz Gurşunun Tozu Osman Akkurt 7.7.1938 Afyon Dinar Kadılar

Köroğlu Kova Kova Tuttular Mehmet İsmail Çumru 7.7.1938 Afyon Dinar Kınık Köyü

Develioğlu Derler Yusuf Atarkaya 7 .7.1938 Afyon Dinar Haydarlı Mahallesi

Her Kuşlar Geldi De Baykuş Gelmedi Mustafa Arıtürk 7.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Fatmamı Doru Taya Bindirdim Mustafa Arıtürk 7.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Atıma Binmeyin Atım Yok Benim Bekir Alpas 7.7.1938 Afyon Dinar Kadılar

Yeşil Elma Sallanır Mı Dalında Hava Türkan 7.7.1938 Afyon Dinar Tatarlı

Haydi Güzelim At Olur Da Tepmez Mi ? Hava Türkan 7.7.1938 Afyon Dinar Tatarlı

Ördek Suya Dal Da Gel Hava Türkan 7.7.1938 Afyon Dinar Tatarlı

Birike Birike Biriktemerkce Mustafa Arıtürk 8.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Su Gelir Güldür Güldür Mustafa Arıtürk 8.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Alemisin Yavrum Alemi Nuri Gülpınar 8.7.1938 Afyon Dinar Ocaklı Köyü

Kuru Yol Üstüne Kurdum Çıkrığı Mehmet Akyil 8.7.1938 Afyon Dinar Ocaklı Köyü

Fatmamın Ak tülleri Kar Gibi Mehmet Akyil 8.7.1938 Afyon Dinar Ocaklı Köyü

İndim Dere Yoluna Mustafa Özgat 8.7.1938 Afyon Dinar Bulucalara

Kadılar Yolunda Buldum Beş Para Mehmet Akyil 8.7.1938 Afyon Dinar Ocaklı Köyü

Köprünün Altı Pınar Mustafa Özgat 8.7.1938 Afyon Dinar Bulucalara

Nazillinin Hanları Mustafa Özgat 8.7.1938 Afyon Dinar Bulucalara

Alt Yanımızda Karadeniz Geçilmez Mehmet Telli 8.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Bir Çift Turnam Da Gelir Mehmet Telli 8.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Boz Ata Vurdular Altın Üzengi Halit Demirörs 8.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Adını Sevdiğim Afşar Beyleri Halit Demirörs 8.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Benim Yüküm Ayva da Değil Zerdali Mehmet Altındaş 8.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Geçtiğim Bağla Arası Yandım Arası Mustafa Arıtürk 8.7.1938 Afyon Dinar Tekke Mahallesi

Çingir De Çingir Öter De Yaylanın Taşı Ali İnce 8.7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü

Keten Gömlek Kıvırcık Nineler Ali İnce 9.7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü

Gıcır Da Gıcır Gelir Yarin Kağnısı Ali İnce 9. 7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü

Dertli Kerem Der Ki Çalın Sazları Yusuf Yorulmaz 9.7.1938 Afyon Dinar Kadılar Köyü

Evim Kireç Tutmuyor Ali İnce 9 .7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü

Koca Mustafa Bir Gençten Uşak Ali İnce 9.7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü

Emir Dağı Da Derler Ya Kara Of Ali İnce 9.7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü
Kayalı
Dürbünle Baktım Da Köroğlu Bir Ali İnce 9.7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü
Ulu Kervan
Hatçam Çıkmış Aman Da Gül Ali İnce 9.7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü
Dalına
Mehmet Ağa Da Dedi Vücudum Ali İnce 9.7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü
Tende
Adını Da Sevdiğim de Afşar Beyleri Ali İnce 9.7.1938 Afyon Dinar Başmakçı Köyü




Armağan Coşkun ELÇİ



Not : Kitaptaki asıl listede Düşünceler sütunu da mevcuttur.
M . Doğan Aykanlı

HACI HALİL KİTİŞ'İN ALBÜMÜNDEN


Ayakta duranlardan soldan 4. Hacı Halil Kitiş


Dinar - Vehbiler'in (Kitişler'in) palası ve altında kahvehane





ANABASİS'TE KELAİNAİ

7. Kyros oradan ayrıldıktan sonra üç günlük yürüyüşle,yirmi fersenk aşıp Phrygia'da kalabalık, büyük ve zengin bir şehir olan Kelainai'ye ulaştı. Orada bir sarayı ve atlarına talim yaptırmak ve bedenini çalıştırmak istediği zaman atla avladığı vahşi hayvanlarla dolu büyük bir parkı vardı. Sarayın bulunduğu yerden doğan Meandros, parkı ortasından aştıktan sonra şehirden geçer. 8. Büyük kralın Kelainai'de, Marsyas ırmağının kaynağında hisarın eteğinde bir şatosu vardır. Marsyas da şehri aştıktan sonra, Meandros'a kavuşur; genişliği yirmi beş ayaktır. Söylendiğine göre Apollon kendisiyle boy ölçüşmek isteyen Marsyas'ı burada yenip diri diri derisini yüzerek, deriyi kaynağın bulunduğu mağaraya asmış; ırmak Marsyas adını bu olaydan almış. 9. Söylendiğine göre Kserkses bu şatoyu ve Kelainai hisarını, Yunanistan'da bozguna uğradıktan sonra dönerken yaptırmıştır.
Kyros Kelainai'de otuz gün kaldı; Lakedamonialı sürgün Klearkhos, bin ağır piyade sekiz yüz Thrakialı hafif piyade ve iki yüz Giritli okçuyla gelip ona katıldı. Aynı zamanda Syrakusaili Sosis üç yüz ağır piyadeyle Arkadialı Agias da bin ağır piyadeyle geldiler. Bunun üzerine Kyros, parkta Yunanlı birlikleri denetleyip saydırdı; hepsi, on bir bin ağır piyade ile iki bin kadar hafif piyadeydi.




Ksenophon, Anabasis" Onbinlerin Dönüşü " 17. ve 18. sayfalar

DİNAR HÖYÜKLERİ

AFYON ÇEVRESİNDEKİ YERLEŞMELER

Prehistorik ( Tarih Öncesi ) Yerleşmeler

d) Dinar İlçesindeki Yerleşmeler:

1- Ova Höyüğü ( Dinar Köyü )
2- Yeşil Höyük ( Yapağılı Köyü )
3- Boz Höyük ( Bozköy )
4- Demirli Höyük ( Akgün Köyü )
5- Kıyıtepe Höyüğü ( İncesu Köyü )
6- Tülütepe Höyüğü ( İncesu Köyü )
7- Afşar Höyük ( Afşar Köyü )
8- İsmarlı Höyük ( Çulovası )


Hasan Tahsin Uçankuş

Ana Tanrıça Kibele' nin ve Kral Midas'ın Ülkesi Phrygia (Kültür Rehberi) 360. sayfa

MARSYAS KÜLTÜ VE İLK MÜZİK YARIŞMASI

Musa SEYİRCİ

     Bu bildirimde sizlere yeni bir şey söylemiyeceğim. Hemşehrimiz Anadolu uzmanı Halikarnas Balıkçısı'nın da değindiği gibi, Marsyas Kültü ve ilk müzik yarışması üzerinde duracağım, bir iki konunun altını çizeceğim.
     Sümerler'in, 'Denizin kenarındaki güneş bahçesi' dedikleri Anadolu, dünya uygarlığının merkezidir. İlkçağ tarihçeleri dünya uygarlığının merkezi Mezopotamya toprakları derlerse de Ana tanrıça Kübele'nin kutsanmasının Anadolu'da Sümer kültüründen en az üç bin yıl önceye gittiği görülmektedir. Bu nedenle, -Halikarnas Balıkçısı'nın da bir çok incelemesinde değindiği gibi- uygarlığın Anadolu'dan Mezopotamya'ya geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.
     Birçok buluşlara, yarışmalara, söylencelere, kültürel verilere, yataklık yapan, doğuran Anadolu toprakları, müziğin ve müzik yarışmasının da anayurdudur. Müziğin adını veren müz'ler (sanat perileri) Anadoluludur. İlk müzik yarışması Marsyas ile Apollon arasında soylu Frigya topraklarında Kelainai ya da Selene'de (bugünkü Dinar) yapılmıştır. İlk gitar konserleri de lsos'ta (Milas'ta Güllük yakınında) verilmiştir.
     Marsyas söylenceye göre, -Yurttaşımız Herodotos'un ve coğrafyacı Strabon'un da değindiği gibi- Kelainai kentinde doğmuştur. Frigya havaları yakar, Kybele, Pan ve Diyonizos gibi tanrılara ilahiler düzermiş ve yaktığı havaları Homerosumuz, Yunusumuz, Karacaoğlanımız ve Aşık Veyselimiz gibi gurbet gurbet gezerek, taban teperek, flütüyle hazin hazin öttürürmüş. Bir müzik dehası olan Marsyas, değişik sesler çıkarmak için ayrı boylarda kamışlar kesmek yerine aynı kamışta delikler açmış. O zamana kadar ayrı kamışlardan çıkarılan değişik sesleri, tek kamıştan çıkarmayı başarmış. Buna flütün de kavalın da öz atası denebilir.(1) Bazı araştırmacılarsa Onun flütünün iki delikli olduğunu, bu denli az delikle çok değişik sesler çıkardığını savlamaktadırlar.
     Söylenceye göre, 'Zeka ve Hikmet Tanrıçası Athena bir gün keçi boynuzundan flüt yapmıştı. Flütü bir gün, Olimpos'taki tanrılar şöleninde çaldı. Çalgı çok güzel sesler çıkardığı halde, ölümsüzler (tanrılar) kahkahalarını tutamadılar.
     Tanrıça, niye güldüklerini sorduğunda, ötekiler:
     - Buluşun güzel, flüt sesin pek tatlı ama, onu çalarken güzelim avurtların şişiyor, çirkinleşiyorsun da ona gülüyoruz, dediler.Athena ayağa kalktı, baktı oynaya ki, söylenenler doğru, tuttu, icadettiği flütü Olimpos'tan aşağı fırlattı. Tanrı icadı düşe düşe Frigya'da Kelainai kenti yakınlarına düştü.
     Dinar'ın (Kelainai) yakınında 900 metre yükseklikteki geniş bir alanda Pınarbaşı denilen bu gün Ankara-Antalya yolunun altında kalan küçük bir göl vardır. Bu gölde bol miktarda kamış vardır. Ve büyük Menderes'in (Meandros) gürül gürül akan suyunun kaynağı burasıdır. İşte Tanrıça Athena'nın attığı flüt buraya düşmüştür. Marsyas bu flütü buldu. (Kanımca, flütü Kelainaili Marsyas bulmuştur. Bu yörelidir. Pınarbaşı'nın kamışları çok güzel ve flüt, düdük yapmağa çok elverişlidir.

2.Afyonkarahisar Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri.1991

BİR MÜZİK ŞÖLENİNDE DİNAR

Büyük Menderes nehri, Afyon ilinin Dinar ilçesindeki bir kaynaktan doğar, kıvrıla kıvrıla gider, Ege'de denize dökülür. Dinarlılar bu kaynağa (Suçıkan) ya da (Pınarbaşı) derler. Dinar'ın hemen yanıbaşmdaki tepelerin eteğinde gürül gürül suların çağladığı bir mesire yeridir burası. Dinarlılar, ötedenberi konuklarını burada ağırlar, burada yer içer, eğlenirler. Sık sık müzik şölenleri de olur. Bu geleneksel şölenlerin bir de efsanesi vardır, anlatırlar :
Bir zamanlar Dinar'ın bulunduğu yerde (Selenea) adlı, kendi halinde yaşıyan şirin bir şehir varmış. Frikya Kralı Midas bu şehirdeki kaynağı çok beğenerek, bir süre Seleneayı başkent yapmış, kaynağın başına bir saray kurmuş. O günlerde Selenealı Marsiyas adlı, müziksever bir genç, kaynağın çevresinde dolaşırken, bir flüt bulmuş. Bu Tanrıça Athena'nın sihirli flütüymüş. Athena'ya flüt çaldığı zaman yüzünün çirkinleştiği söylenince, kızmış, flütünü bu kaynağa fırlatıp atmış. Marsiyas, bulduğu flütü dudaklarına götürmüş. Bir ses ki, dinleyenleri sarhoş etmede, nağmeleri tüm çevreye dalga dalga yayılmada... Marsiyas, artık gece gündüz flüt çalıyor, konserler veriyormuş. Şöhreti kısa sürede tüm Anadolu'ya yayılmış, herkes bu flütü dinlemek için Selenea'ya akın ediyormuş. Derken, Marsiyas'ın şöhreti, Apollonun kulağına gelmiş. O güne değin (lir) çalmakta usta olan Tanrı Apollon, kıskançlık duyguları içinde Selenea'ya gelmiş. Marsiyas'ı halkın önünde yarışmaya çağırmış. Halk, Bozdağ'ın yeşil çayırlı eteklerinde toplanmış, üç kişilik de bir jüri kurmuşlar. Jürinin başkanı da Kral Midas...
Yarışma başlamış... Önce Apollon, liriyle ilâhî havalar çalmış, sanat ve su perileri olan müz'ler, koro halinde Apollon'a eşlik etmişler. Ardından Marsiyas, almış flütünü eline başlamış üflemeye... Birinci, ikinci parçalardan sonra, tüm dinleyiciler çılgınca alkışlamışlar Marsiyas'ı.. Başta Kral Midas olmak üzere jüri üyeleri şaşkına dönmüşlerdi. Marsiyas daha güzel çalıyordu, birincilik hakkıydı ama bu işe Apollon ne derdi ? Uzun tartışmalar oldu, halk «Marsiyas! Marsiyas!» diye alkış tutuyordu. Sonunda Kral Midas, cesaretle kararını verdi. Marsiyas, birinci seçilmişti.
Karar, Apollon'a duyurulduğu zaman çılgına dönmüştü. Bir hamlede Marsiyas'm üzerine atılmış, onu öldürmüş, derisini yüzdürerek şimdiki Suçıkan kayalarına astırmıştı. Sıra Kral Midas'a gelmiş, ona şöyle seslenmişti:
— Sen benim ilâhî lir'imin seslerini dinlemekten acizsin ! O duymayan kulakların büyüsün..
Gerçekten o günden sonra Midas'ın kulakları büyümeye başlamış, bu yüzden kendisine (Eşek kulaklı Midas) denmişti. En azından iki bin beş yüz yıllık bir Anadolu efsanesi bu..
Bugün, Dinar'ın Suçıkan kaynağının üst yanındaki kayalıklara çıkanlar, su birikintilerinde yetişen kamışların ince, yanık seslerini duyar, Marsiyas'ın «sihirli flüt» efsanesini, bir kez daha dile getirirler.
Pers'lerin Anadolu'ya akınları sırasında, Kral Dara'nın, yazlık başkent olarak Dinar'ı seçtiği ve sarayını kaynağın üzerine yaptırdığı söylenir. Tarihçilere göre, 2 yıl Dinar'da oturan Dara, darphanesini de burada kurmuş, para bastırmıştır. Perslerin kullandıkları paraya (Dinar) dendiği için, şehrin adının buradan geldiği söylentiler arasındadır.
Romalılar bir ara, şehre (Apamia) adını vermişlerse de, Selçuklu Türklerinin Anadolu' yu fetihlerinden sonra, şehir Dinar adıyla tanınmış, bu adıyla tarihe geçmiştir. Selçuklular devrinde önemli bir ticaret merkezi olduğu ve para bozan sarrafların çokluğu dolayısiyle şehre (Dinar) adının verildiği de söylenmektedir.
Dinar ve çevresinin çok eski bir tarihi olduğu, bölgedeki arkeolojik kalıntılardan anlaşılmaktadır. Son yıllarda bu bölgede kazılarla çıkan arkeolojik tarihî eserler Afyon müzesine kaldırılmış ve bu müzede sergilenmiştir. Bu eserler arasında lir çalan bir Apollon heykeline de rastlanmış olması, Dinar'ın Anadolu mitolojisindeki önemini çok daha ilginç bir biçimde ortaya koymaktadır.
Dinar Osmanlılar devrinde de önemini korumuş, bölgenin bir ticaret merkezi olmuştur. Dokumacılık sanayiinde de ileri giden Dinar, (Dinarî) adı verilen bez dokumalarıyla şöhret yapmıştır.
Onyedinci yüzyıl içinde Dinar'a gelen bir seyyah, Dinar'ın pazar şehri olduğundan, halkının daha çok ticaretle uğraştığından bahsederek şöyle der : «Buranın havası ve suyu hoş, ahalisi zevk sahibi, eğlence severdir.» Gerçekten de Dinar, türküleri ve oyunları ile Türk folklorunda seçkin bir yer alır. Bugün efsane kaynağı Suçıkan mesire yerinde serinliyenler Marsiyas'ın derinden derine gelen flüt sesini duyar gibi olurlar.

Dinarlı şair Gürcan seslenir bu kez :
Maindros suyu benim ilçemden doğar
Marsiyas'ın flütünü çalarak
Güzel Athenanın armağanı
Kral Midas'ın kral yüreğini okşar.
• •
Kanlı ellerini tanrı Apollon'un
Ve lir'inin altın tellerini
Yıkar tanrılığına dönerek
Maindros suyu benim ilçemden doğar.
Efsaneler diyarı, şiir, müzik ve sanat şehri, güzel Dinar'ı tatlı anılarıyla başbaşa bırakarak başka bir şehrimizi söyleşelim.

Mehmet ÖNDER Şehirden şehre 3.Cilt.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

HERODOT TARİHİNDE KELAİNAİ

26. ........Halys ırmağını geçip Phrygia'ya ve bu ülke içinde yürünerek Kelainai'ye varıldı, Maiandros'un kaynakları buradadır, Maiandros'a eşit bir ırmak olan Kataraktes de burada,hatta Kelainai agorasında kaynar ve Maiandros'a karışır. Marsyas Silenos'un derisinden yapılmış olan tulum da gene bu kentte asılıdır. Phrygialıların anlattıklarına göre Apollon diri diri derisini yüzmüş, duvara asmıştır.

27. Bu sitede bir Lydialı oturuyordu, Atys oğlu Pythios; bu adam orduyu ve kıralı büyük bir cömertlikle ağırladı; hatta para yardımı yaparak sefer giderlerine de katılmak istedi. Bu cömertlik karşısında, Kserkses, yanındakilere sordu, kim oluyordu bu pythios ve varlığı neydi ki böyle bir öneride bulunabiliyordu. "Kral, dediler bildiğin altın çınarı ve altın asma dalını baban Dareios'a armağan eden adam budur; bugün de bildiğimiz en zengin insan, senden sonra odur".

28. Kserkses'in ağzı açık kaldı. O zaman onunla kendisi konuştu, serveti ne kadar diye sordu. "Kral, dedi, Lydialı, senden saklayacak değilim, ne kadar zolduğunu ben de bilmiyorum, deyip susmayacağım da: ne kadar olduğunu çok iyi biliyorum, sana da ayrıntılarıyle açıklayacağım. Çünkü senin Hellen kıyılarına doğru inmekte olduğunu haber alınca, savaş giderlerine katılmak istediğimden, varımı yoğumu hesap ettim, hesapların verdiği sonuca göre, iki milyon gümüş ve dört milyon Dareios stateri dolmak için yedi bin altın eksik. Bunları senin emrine veriyorum;benim daha geride kölelerim ve mülklerim var, beni bol bol geçindirir".

29. Böyle konuştu, bu sözlerden hoşlanan Kserkses şöyle cevap verdi: "Lydialı ev sahibi, İrandan çıktığımdan beri beni ve ordumu böyle karşılayan ve savaş bütçeme yardım için hazinesini kendiliğinden önüme seren bir kimseye rastlamadım; bunu bir sen yaptın. Askerlerimi prensler gibi ağırladın, bana büyük bir para yardımı yapmak istedin. Buna karşılık ben de sana şu şerefi veriyorum: Bundan sonra benim resmî konuğumsun, dört milyon staterine gelince, yedi bin darik de ben sana kendi cebimden veriyorum, yuvarlak hesap olsun ve biz de sana bu kadarcık bir iyilikte bulunmuş olalım. Elindekilerin hepsi senin olsun ve her zaman böyle eli açık bir adam olarak kal; ne şimdi ne de gelecekte böyle davrandığına pişman olmayacaksın".


Herodotos, Herodot Tarihi 396. sayfa

Geygelli Yürüklerinin kullandıkları GİZLİ DİL

Geygelli Yürüklerinin kullandıkları GİZLİ DİL

1 Şu karkavdan lülük beşmiş hanıye beş.­­ Lomburdak kerliyor poytanın kaşında. Kerliyor astar naştır. Lülükler diklemesin.
Hükümetten bir âmir gelmiş çadıra gir. Silah duruyor yatağın yanında. Al başka yere sakla. Amir, (onu) tanımasın.
2 Çava beş; yakıda taraka-beşdir; traka kavalarını astar beştir.Yakıda şu karker beşdir.
Ey efendi gel; ateşte kahve pişir getir; şeker, cezve ve fincanı al, getir. Ateşte kahveyi (güzelce) pişir getir.
3 Hanikleri merdiriñ gaşa naşa çiik; gırasların poytannarını şukar beştiriñ kerilsiñler.
Çadırları yıkın başka yurda gideceyiz; hayvanların eyerlerini güzelce takın hazırolsunlar.
4 Kemalları beştirsiñler; şukar çayçunasını alav-et; şukar poytannarını ve tırıtlarını beştirip şukarlasın; Puranda kemalleri beştirsin.
Develeri hazırlatsınlar; (o) güzel kız çocuğu(ma) söyle; güzel elbiselerini ve ayak kaplarını geysin hazır olsun, yoldan develeri çektirsin.
5 Cunk kavdan gacı-beşmiş. Çayçönesini, gacı çönesine astarmak-üçün beşmiş. Çava beş! gacı çayçönesini. Gacı-çönesine çay-çönesini alafkeriyor astarmak- üçün. Davalım-mı gacıyı naştıralım-mı. Yoksa şukar mı?
Köyden bir adam gelmiş. Kızımı oğlan çocuğa istemek için gelmiş. (karısına) Gel buraya! oğluna kızımı. Oğluna kızımı söyliyor almak için. Verelimmi çocuğa vermeyelim-mi. Yoksa (böyle) iyimi?

Ramazan Efe
(Dinar Afşar köyünden)



GİZLİ DİLDEN BAZI KELİMELER
alafkermek: Söylemek
alav etmek: Söylemek
astarmak: Almak, getirmek istemek
beşmek: Gelmek, girmek, getirmek, pişirmek, hazırlamak gibi bir çok fiil makamında kullanılır
beştirmek: Hazırlamak, geymek, çektirmek ve ilâh...
cunk: Köy, kasaba
çay: Kız
çay-cuna: Kız çocuğu
çay-çöne: Kız çocuğu; diğer telaffuzu
çav: Efendi, bey
ciimek: Gitmek, taşınmak
davamak: Vermek
diklemek: Görmek
gacı: Adam, erkek çocuk
gacı-çöne: Oğlan, oğul
gaşa: Başka
gıras: Beygir, umumiyetle hayvan
hanik: çadır
haniye: Çadır
kemal: Deve
kerilmek: Hazır olmak
kerlemek: Durmak
lamburdak: Silah, tüfenk, tabanca ve saire
lülük: Devlet memuru, âmir, umumiyetle devlet hizmetinde bulunan kimse
merdirmek: Yıkmak, toplamak, kaldırmak
naş: Yurt
naştırmak: vermek
poytan: Elbise, hayvan eyeri, yatak, umumiyetle herhangi bir eşya
puranda: Yol, yoldan
karkav: Hükûmet, devlet
karke: Kahve
kaş: Yan, taraf, nezd
kavara: Kahve takımı, yani: fincan,cezve ve buna mümasil şeyler
kavdan: Bir kimse, felân
şukar: Güzel, iyi iyice
şukarlamak: Hazırlamak, hazır olmak
tırıt: Ayak kabı
traka: Şeker, kahve
yakı: ateş




Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu, ANADOLU AĞIZLARINDAN TOPLAMALAR, sayfa 196

Not: Yazının aslında transkripsiyon işaretleri kullanılmıştır.