28 Eylül 2010 Salı

SELMA BAĞCIOĞLU'NUN ALBÜMÜNDEN


Hacı Halil KİTİŞ
Hacı Halil KİTİŞ
Hacı Halil KİTİŞ

İkinci sırada sağdan üçüncü teyzem Selma Bağcıoğlu; soldaki öğretmen Tahsin Koçak, sağdaki öğretmen Cemal Bey

Arka sırada soldan birinci eşi Feyzi BAĞCIOĞLU; Soldaki öğretmen İncesulu Mahmut Bey, ortadaki öğretmen Kâmil Bey, sağdaki öğretmen Mehmet CİRİTOĞLU


Alt sırada sağdan 5. teyzem Selma Bağcıoğlu, soldaki öğretmen Rıza Ünlüsoy, sağdaki öğretmen Tahsin Koçak

19 Eylül 2010 Pazar

DİNAR YEMEK TARİFLERİ

Bütün Et:

Büyük koyun parça etleri pişirilir. Bir kaşık salça soğuk suyla kaşıkla ezilip üzerine dökülür. Tencerenin kapağı kapanıp orta ateşte kaynatılır. Kayık tabağa ya da tepsiye konarak fırına verilir. Kızartılırak servis edilir.

Mercimekli Pilav:

Bir avuç yeşil mercimek yıkanır. İki parmak üstüne kadar su konur ve orta ateşte kaynatılır. İçine bir avuç bulgur salınır, tuz eklenir ve kaynamaya bırakılır. Kaynayınca altı kısılır. Bir baş soğan yağda kavrulur ve üstüne dökülür. Kısık ateşte kaynamaya devam eden yemeğin altı 3-5 dakika sonra söndürülür ve servis edilir.

Sakala Sarkan:

Bir bardak yeşil mercimek 1,5 - 2 bardak suda haşlanır. Pişmeye yakın içine yarım avuç ev makarnası salınır. Orta ateşte kaynatılır. Çorba kıvamına gelince üzerine salçalı yağ dökülerek servis edilir.

Yoğurtlu Et:

Parça kuzu etleri haşlanır. Arzuya göre kemikleri ayrılabilir. Etler bir kaba konur. Tencerede kalan et suyuna; bir çanakta karıştırılan yoğurt, bir yumurta ve un azar azar salınır. Orta ateşte kaynamaya bırakılan karışımın içine, kaynadığı anda etler salınır ve pişinceye kadar kaynatılır. Bir tutam kuru nane eklenerek servis edilir.

12 Eylül 2010 Pazar

KELEBEKLER RONTU

Annemden dinleyip öğrendiğimiz ront eşliğinde söylenen çocuk şarkısı: Renk renk tül ipek o kanatlar İlkbaharın gülü yapraklar Solmuş ne yazık ölecekler Mahzun kelebekler Bak ne şenlikli çiftler var Bir çiçek üstüne konmuşlar Koş koş koş Yakaladım yaşşaa

GEYİKLER KAZASINA İSKÂN OLUNAN DANİŞMENDLİ TÜRKMENLERİ

XVII. ve XVIII. yüzyıllarda
DANİŞMENDLİ TÜRKMENLERİ
Yeditepe Yayınevi 2005



Sf. 91- Bıçakçı aşireti Çölabad'da Kaynaş, Sofular, Irak, Babalar ve Ertaş köylerine iskân olunmuşlardır. Bunlardan, Çukurovalı, Kaymazlı, Degşirli, Kapaklı ve Koca Kethuda mahalleleri Geyikler kazasında Kızıllı ve Eğerci-öyük; Koturlu ve Kılıçlı mahalleleri ise Feneş köylerine yerleşmeyi kabul etmişlerdir.

Sf. 95- Cevanşir aşireti, Urla ve Çölabad nahiyelerine iskân olmuştur. Çölabad kazasında Tokmaklı, Şeyh Kadın, Kozluca köylerine Ocaklı Oymağı yerleşti. Haydarlı, Okçular ve Kadılar köylerine Hacılı Oymağı; Horu, Beşir, Edikli ve Basrili ? mezra'alarına ise Cihanşahlı oymağı, Ayaklı ve Halaclı köylerine ise Çürüklü oymağı iskân olunmuştur.

Sf. 98- ...
Öte yandan Dulkadirli Türkmenleri arasında Cerid taifesine bağlı bir Deliler cemaati görünmektedir. Bunlar, Adana'da kışlayıp Elbistan ve Erciyes'te yaylıyorlardı.

Sf. 99- ...
Gölegir cemaati Aydın Evi içinde yer almıştı. Onlar, Sandıklı kazasında Horu, Cadı, Kıranbeğli, Kazganpınarı, Seyyidli, Çavuşlar, Küflüağıl/Gölağıl ? ... adlı köylere iskân olundular.

Sf. 102- ...
Harbendeli aşiretinin bir kolu .... Diğer bir kolu ise Geyikler Kazası'na tâbi Alaçayır köyüne iskân edildiler. Ancak onlar iskân mahallini terk ederek yeniden Aksaray toprağındaki akrabalarının yanına döndüler. Boş kalan köyleri ise Büyük Selmanlı camaatine tahsis edildi.

Sf. 108- ...
Karamanlı aşireti Aydın Evi Türkmenleri içinde yer almıştır. Onlar, 1794'te Geyikler kazasına bağlı Avdan ve Şuhudlu köylerine iskân olundular.

Sf. 109- ...
Kaşıkçı cemaatine tâbi Karalar oymağı Çölabad nahiyesinde Erikli; Haşimli oymağı: Göçerli; ... Develili oymağı: Doğanlı ... köylerine yerleştirilmişti. Durmuşoğlu oymağı ise 10 hâne ile Doğanlı köyüne yerleştirildi.

Sf. 115- Kürdenküre cemaati Aydın Evi Danişmendlileri içinde yer almıştı. Bunlardan Sıraç Hasan ve Kızıklı mahalleleri Çölabad nahiyesinde Şuhudlu köyüne iskân olundular. Diğer bir kol ise aynı kaza dahilinde Akçain ve Karalı köylerine yerleştirildi.

Sf. 117- ...
Danişmendli tahrirlerinde görülmeyen Mocan cemaati Aydın Evi Türkmenlerinden Karamanlı aşiretinden ayrılan bir oymaktır. Onlar, Dazkırı'da Gençli, Çölabad'da ise İsmail Öyüğü ve Kaynaş adlı mahallere taş evler bina etmek ve iskân mahallinden dışarı asla çıkmamak şartıyla yerleştirilmişlerdir.

Sf.121,122- ...
1694 yılında Aydın Evi Türkmenleri'nin iskânı esnasında Selmanlı aşireti de ..., Sandıklı'ya tâbi ..., Karakuyu, ...; Karahisar-ı Sahib sancağında Geyikler kazasına bağlı Akçagöl, Buğralar, Yeregiren, Dombay, Gökçeli, Seyyidli, Yuğralar, Alacaatlı, Karakuyu, Budaklı, Karabedirli, Eldere, Eskiköy, Borsama, Çapalı ve Torumlu köylerine yerleştirildiler.

Sf. 123- ...
Sermayeli aşireti Danişmendli Türkmenlerinin bölünmesinden sonra Aydın Evi içinde yer almıştı. 1692/93 yılından itibaren ..., Kütahya toprağına iskân olunmaya başladılar. ...; Çölabad nahiyesinde ise Mirlü, Karaca ve Belkışla köylerine yerleştirildiler.

Sf. 125- ...
Aydın Evi Danişmendlileri içinde yer alan Şerefli cemaati Çölabad nahiyesinde İsmail Öyüğü, Yayalar, Kobaçlı/Kayaçlı, Göçerli, Akçin, Böke, Doğanlı, Karalar, ... köylerine iskân olunmuşlar, yerlerini terk etmemeleri için de nezre bağlanmışlardı.

Sf. 131- Danişmendli Türkmenlerinin Aksaray Kırşehir arasında bulunan yaylak-kışlak sahalarını ne zaman terk ettiği hususunda açık bir bilgi bulunmamakla birlikte onların 1591 tarihinden birkaç yıl evvel Aydın, Beyşehri, Soma, Dazkırı, Geyikler kazalarında bulunan yaylaklara geldikleri anlaşılmaktadır.


Tufan GÜNDÜZ

OSMANLI ARŞİVİNDE DİNAR

BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ'NDE DİNAR İLE İLGİLİ BAZI KAYITLAR

DHTMIK. S .. 68 22 1325 R 5 Sandıklı mülhakatında Dinar, Dazkırı, Şeyhli, Geyikler nahiyelerinin birleştrilerek Dinar merkezinde bir kaymakamlık teşkili

DHTMIK. S... 73 49 1326 R 28 Karahisar-ı Sahib'e bağlı iken yeniden kazaya tahvil olunan Geyikler kazasının yakınlığı dolayısıyla Burdur'a rapt ve ilhakı

DH.MKT 1310 96 96 1287 M 05 Karahisar-ı Sahib Sancağı'nın Danişmend kazasına tabi Dazkırı ve Hovarzim ile Geyikler nahiyelerinin birleştirilerek yeni bir kaza teşkili

DH.İD 37-2 3 1332 Ra 05 Boş bulunan Hacı Bektaşi Veli Dergâhı'na ...

1329 Ş 27 Dinar kasabasındaki koleraya karşı tahsisat görderildiği

2 Eylül 2010 Perşembe

ARAŞTIRMACI YAZAR RAİF ÖZTÜRK'ÜN MEMLEKET SEVDASI KOKAN ŞİİRİ

DİNAR

Düğün dernek kurulunca toyunda,
Türküleri çalar sazı Dinar'ın.
Efeleri diz vurunca oyunda,
Davullarda yaşar özü Dinar'ın.

"Sıra sıra şu Dinar'ın söğüdü",
Ana verir genç kızına öğüdü,
Yenge yakar kınasında ağıtı,
Töresinde tadı, tuzu Dinar'ın.

"Cevizin yaprağı dal arasında",
Güzelin kokusu gül arasında,
Kaşların hilaldir al arasında,
Halıda nakıştır, kızı Dinar'ın.

Çiçekle bezeli geniş bağları,
Nergis kokar, kekik kokar dalları,
Efsane ile yüklü eski çağları,
Bitmez anlatmayla sözü Dinar'ın.

Suçıkan, İncirli gülle örülü,
Akasyalar uzar dala sarılı,
Cerit yaylası'nda halı serili,
Eldere'de yüzer kazı Dinar'ın.

Ilıca'sı çocuklara havuzdur,
Menderes'i nazlı giden bir kızdır,
Karayolu hayat veren nabızdır,
Bereketle yüklü yazı Dinar'ın.

Ovada pancara bereket suyu,
Doğruluk, iyilik, güzellik huyu,
Hepsi de Oğuz'dur, hepsi de Kayı,
Kolay kolay sönmez közü Dinar'ın.

Her mevsim içinde bin baharı var,
Umut bağladığı bir pancarı var,
Kurulmasza eğer intizarı var,
Fabrika gönlünde sızı Dinar'ın...




Raif ÖZTÜRK

1 Eylül 2010 Çarşamba

RAMSAY'IN ANADOLUNUN TARİHİ COĞRAFYASI ESERİNDE DİNAR

ANADOLU'NUN TARİHİ COĞRAFYASI
Milli Eğitim Basımevi İstanbul 1960


Sayfa 450-
..., beşinci asırda , Metropolis'in Nikopolis adını da beraber taşımış olması hatıra gelir (1)
20- Apameia uzun zaman Anadolu'nun en büyük şehirlerinden biri idi. İnhitatı belki Constantinople'un tesisi ile başlamıştır. Yeni teşkilâta göre artık büyük bir yol üzerinde bulunmuyordu; halbuki ticaret batıya yöneldiği müddetçe, yol şebekesinin tam toplandığı noktada bulunuyordu. Prof. G. Hirschfeld'in Buranın topografyası hakkındaki tetkikleri, umumiyet itibariyle doğrudur; lâkin nehirler meselesinde yanıldığı aşikârdır. Mr. Hogarth kendisini bu noktada tashih etmiştir. Hirschfeld Ilı'canın Marsyas nehri olduğunu iddia eder. Lâkin Hogarth doğru bir sağ duygu ile bu fikri reddetmiş " çıplak bir tepenin eteğinden, düm düz bir yatağa sükûnetle akan ve bir nehirden ziyade bir su mecrası gibi yavaşça sıyrılıp giden bu hazin derenin, o hikâyelerde yadı geçen Marsyas olamayacağını " kati'yetle iddia etmiştir (2). Bu küçük dereyi ılık kaynaklar beslemektedir. Bunun için adına Lidja ( Ilıca ) denmiştir. Apameia'ya ait bir sikkede Mai ( andros ), Mar ( syas ), Or ( gas ), Ther ( ma ) nehirlerinin bir gurup halinde Apameia'nın ( Efezdeki Artemis tipinde ) hami tanriçesi etrafında toplandıklarını görüyoruz. Bu da Apameia halkının sıcak menbaları Marsyas'dan ayırd ettiklerini kat'iyetle ispat etmektedir.
Prof. Hirschfeld, Marsyas hakkındaki noktai-nazarını takviye için şu sözleri söylüyor: « Bir çift pınar, hemen kaynadıkları noktanın altında, iki kemerden geçerek Nehre dökülür ». Ve bu kaynakların K ... ve I ... ( Yunan hafleri bilgisayarda olmadığından yazılamadı. M. Doğan Aykanlı ) ( ağlayan, gülen ) olduklarını ilâve ediyor. Lakin bahsettiği iki « Bogennichen'ın », Roma yolunu, bazı sıcak kaynakların bulunduğu çukurdan aşırmak için yapılmış iki alçak kemerden ibaret olduğuna dikkat etmiyor. Burada, zannettiği gibi eskiden bir suni mağaranın bulunmuş olması bana etrafın vaziyetine hiç uygun gözükmüyor (3). Hirschfeld'in ana dereye Hudaverdi ismini vermesi de yanlıştır. Hudaverdi, bana nakledildiğine göre, derenin asıl kaynaklarından yüz yarda aşağıda, ve en yüksek değirmenden biraz yukarda bir noktada, takriben elli sene evvel birden bire feveran etmiş bir tek kaynağın adıdır. Bu kaynağın suyu gayet iyi içilebildiği halde, eğer hatırımda doğru kalmışsa, öteki pınarların hiçbiri içilemez. Bunun içindir ki Hudaverdi ismi verilmiştir. Suyun büyük bir kısmı ayrılmış, tahta borularla kasabaya isale edilmiştir.
Apameia'da Kallirhhoe isminde bir pınar bulunduğu faraziyesi, Sestini'nin yanlış okuduğu bir sikkeden hasıl olmuştur. İmhoof Blumer Num. Zft. 1884, S. 289
Prof. Hirschfeld'in büyük çaptaki Apameia haritası gayet mükemmeldir. Anadolu'nun içerlerinde hiçbir eski şehir yeri için böyle bir haritanın bulunmayışı çok teessüfe şayandır. Aynı kâğıt üzerindeki Dineir ve Dombay vadilerini gösteren küçük haritalar, icabettiği kadar iyi değildir. Apameia-Celainai tarihi hakkındaki tetkiki gayet mühimdir.

(1) « Journ. Hell. Stud. » Nisan. 1883 de « Metropoltanus Campus » hakkında bir makale neşretmiştim. Buna 1883 Teşrinievvelinde, Tatarlı ile Haydarlı arasında. tam Metropolis'in olduğu noktada bulduğum bir kitabe parçasını da ilave etmek isterim: « Senato ve halk Artemidoros'un oğlu Sostenis'in oğlu Artemidoros'u tebcil eder. Alim, filosof, müstesna bir şahsiyet ve bir çok hususlarda memleketine faideli olan bu adam, oyunlara sarf edilmek üzere para vermiştir ».
(2) Hirschfeld'in « Berl, Akad. Abhandla. » 1876 da « Über Celainai-Apameia Kibotos » ismindeki makalesi . Hogarth'in « Journ Hell. Stud ». 1888 deki makalesi.
(3) Apameia'yı 1881 de, ( gayet kısa olarak )1882 de, ve 1888 de ziyaret ettiğim zaman Hogarth'ın henüz neşredilmemiş fikrini bildiğim için bu noktayı dikkatle tetkik ettim. 1881 de Hirschfeld'in makalesini henüz okumamıştım; lâkin vaziyeti gayet dikkatle tetkik etmiş olduğunu bildiğim için topografyasına fazla ehemmiyet vermedim.


Prof. W. M. RAMSAY

YURT ANSİKLOPEDİSİNDE DİNAR

YURT ANSİKLOPEDİSİ


Sayfa. 277- DİNAR: Cumhuriyetten sonra öteki kazalarla birlikte, Afyonkarahisar'a bağlı bir ilçe durumuna getirildi.
Dinar'ın da tarihi İÖ 3000 yıllarına değin uzanmaktadır. Burada bulunan Dinarova, Yapağılı Köyü, Bozhöyük Köy, Akgün Köyü, Demirli, Çapalı, Pınarbaşı, Tren Yarması, Karakuyu Göl, Düden, İncesu Köyü, Kıyıtepe ve Tülütepe Höyükleri, Avşar Köyü Bağları ve Suluova İsmail Köyü höyüklerinde Bakır Çağından çok sayıda kalıntı bulunmuştur. Buluntular arasında kerpiç ya da çamur duvarlı, sıvalı evler, ambarlar, tokalar, ziynet eşyaları, çömlekler, Hitit çivi yazısı ve paralar vardır.
Dinar, tarihte Apameia Kibotos ( Klainai ), Gelene adlarıyla anılmıştır. İÖ 1000 yıllarında Frigler zamanında, önemli bir Frig kenti idi. Daha sonra, İÖ VIII. yy'da Frig kralı Midas, başkentini Dinar'a ( Gelene ) taşıdı. Lidyalılar zamanında ( İÖ 660-546 ) Dinar, zengin bir kent niteliğini kazandı. Persler zamanında ise, önemli bir ticaret merkezi durumunda idi. İÖ 407'de II. Darius, Lidya, Frigya ve Kapadokya'yı Büyük Frigya Satraplığı adı altında birleştirince, satraplığın merkezini Gelene'ye taşıdı. Bu dönemde önemli bir alış-veriş, din ve kültür merkezi oldu.
İÖ VI. yy'da İskender Gelene kalesini kuşattı.
Selökidler zamanında ( İÖ 281-201 ) Gelene ( Dinar ), önemli bir yerleşim merkezi olma özelliğini korudu. ( Roma )Bizans, Abbasi, Emevi, Selçuk akınlarına uğradı.
Osmanlı yönetiminde iken bu tarihsel önemini yitirdi. I. Dünya Savaşı sonunda Yunanlılarca işgal edildi.

TÜRK ANSİKLOPEDİSİNDE DİNAR

TÜRK ANSİKLOPEDİSİ


Sayfa. 298- DİNAR, Afyon iline bağlı bir ilçe. Merkez ve iki bucağı ( Dombayova, Haydarlı ) ile 65 köyünün nüfusu 48.660 ( 1965 ) dır. Köylerin çoğu 400-800 nüfusludur. İlçenin yüzölçümü 1.417 km2 dir. Dinar, Afyon ilinin güneybatıya doğru uzanmış yerinin bir bölümündedir. İlçedeki yeryüzü şekilleri, Batı Torosların birer bölümü olan dağlar ( orta yükseklikteki Akdağ, Karadağ, Kızılkuyu dağı gibi ) ile bunlar arasındaki ovalar, alçak tepelikler durumunda olan çukur yerlerdir ( Dinarın batısında uzanan ova, doğusundaki eski bir bataklığın yeri olan düzlükler, bunun kuzeyinde Dombay Ovası, daha doğuda Güngörmez Ovası ile Çölovası gibi ).
Çok yeri kalkerlerden bir yapı gösteren Dinar ilçesi toprakları, birçok büyük kaynak, düden ve derelerin bulunduğu bir yöredir. Burada yeraltı akışları olan bölümler de vardır. Büyük Menderes Irmağını besleyen ana kaynakların bir kısmı Dinar çevresindedir. Dinarın doğusunda bir yamacın önünden Pınarbaşı adı verilen yerden büyük kaynaklar çıkar. Bunlar Çapalı bataklığını beslemiş olan sulardır. Bu sular, Dinarın hemen doğusundaki kalker yapılı sırtların önünde dibe dalar, her halde bu sırtın batısından Suçıkan adı verilen yerden bol olarak çıkar, Dinar ovasına doğru uzanır. Suçıkan suyuna güneyden Düden denilen yerden gelen sular da karışır. Kaynakları, yeraltı suları ve dereleriyle Dinar suların çok bol olduğu bir yerdir.
Bu çevrede yıllık yağış tutarı 500-600 mm dir. Kışlar soğuk, yazlar sıcaktır. Bazı yıllarda birkaç gün don olduğu da görülür. Yağış kış aylarında ve ilkbaharda artar, temmuz ve ağustos ile eylülde az olur. Kimi yıllarda kar yağdığı ve yerde birkaç gün ya da daha uzunca bir süre kaldığı olur. Dinar çevresindeki dağlarda bozulmuş ormanlarla koruluklar ( yer yer meşe, çam, dişbudak ) vardır.
Dinar ilçesi halkının başlıca geçim kaynakları arasında pancar yetiştirilmesi gelir. Ayrıca her çeşit tahıl, sebze ( özellikle baklagiller ) çeşitli meyvalar elde edilir. Çevrede otlaklar ve yayla yerleri çok olduğundan hayvancılık da gelişmiştir.
Dinar kasabası 11.002 ( 1965 ) nüfuslu, denizden 886 metre yüksekte, bir sırtın önünde ve eteğinde kurulmuş güzel görünüşlü bir küçük kasaba ve çevresinin işlek bir pazar yeridir. Antalya, Isparta, Burdur, Denizli ve Afyon illerini birbirine bağlayan yolların kavşak yerindedir. İzmir-Denizli-Afyon demiryolu ilçeden geçer. Ayrıca Dinar, Antalya-Burdur-Afyon şosesinin de üzerindedir. Kasabanın güneyinden ayrılan bir yol Denizliye ve güneydoğudan ayrılan bir yol da Isparta ve Eğridire uzanır. Kasabanın çarşısı, un fabrikaları, 2.000 tonluk tahıl ambarı, orta okulu, ilk okulları, otel ve lokantaları, sineması, beton ve taş köprüleri, parkları ve fidanlığı vardır. Dinar pazarına uzak yerlerden ( Sandıklı, Uluborlu, Eğridir,Keçiborlu, Çivril, Tefenni, Çal ) gelenlerin sayısı çoktur. Pazar salı günlerinde kurulur. Kasabanın suyu bir km uzaktaki Tanrıverdi Pınarı adındaki kaynaktan getirilmiştir. Ayrıca, elektrik ve sulama işlerinde Suçıkan, Ilıca, Düden, İncirli Pınar, Beşpınar, Dikici denilen kaynak sularından da yararlanılmaktadır. Dinar elektrikle aydınlatılır.
Tarih: Celaenae adındaki eski Phrygia şehrinin yerindedir. Bu şehir vaktiyle önemli ve büyük bir merkezdi. Hşayarşa devrinde kral burada oturmuştur. Söylentiye göre , Apollon bir musiki yarışmasında hasmını yendikten sonra derisini burada yüzmüştür. Celaenae şehri, Marsyas ve Menderes ırmaklarının kaynaklarında yer almaktaydı.

TÜRKİYE ANSİKLOPEDİSİNDE DİNAR

TÜRKİYE ANSİKLOPEDİSİ


Sayfa. 167- DİNAR ( Apameia Kibotos, Kalainai, Geyikler )

Afyon'un Dinar kazasının merkezi olan 7040 1955 nüfuslu bir kasabadır.
Kasaba 3 mahallede 1000 den fazla hane 300 kadar dükkân ve işyerinden ibaret olup Belediye teşkilatı 1874 senesinde kurulmuştur.
Kasaba Afyon'un güney-batısında Afyon-Burdur-Antalya arasındaki 25 numaralı devlet yolunun Afyon'dan 113 ncü Afyon-Aydın demiryolunun Afyon'dan 128 nci Km. leri üzerindedir. Dinar-Burdur arasındaki mesafe 61, Dinar ile Çivril arasındaki karayolu 50 Km. dir.
Takriben 1900 senesine kadar bir köyden ibaret bulunan Dinar, gerek tabiî servetlerinin çokluğu, gerekse Afyon, Denizli, Isparta ve Burdur vilayetlerine giden demir ve karayollarının üzerinde bulunmasından çabuk gelişmiştir. Evler iki veya üç katlı olup kullanışlı ve çoğu elektriklidir. İnönü, Yeniyol ve İstasyon caddeleri kasabada belli başlı caddelerdi. Bu yollar kaldırımla döşenmiş ve yanları ağaçlandırılmıştır.
Dinar, İsa'dan önce 1000 yıllarında, ( Selene ) adındaki eski bir şehrin harabeleri üzerinde kurulmuştur. ( Selene ) Batı Anadolunun, ( Ayasuluk ) dan sonra ikinci önemli şehri olup eski Yunan seyyahlarının seyahat kitaplarında değerli bir yer olarak gösterilmektedir.
Bu şehir şimdiki Dinar kasabasının doğu-güneyine doğru genişlemiş bir halde iken, zelzeleler yüzünden harap olmuş; sonradan Yunan mabudelerinden birinin kızına izafetle Apameia adiyle yeniden kurulmuştur.
Tarih boyunca doğudan batıya akın eden ordulara uğrak olmuştur; İran hükümdarlarından Dara ile Keyhüsrev, bu şehirde iki yıl konaklamışlardır. Dara'nın sarayı şimdiki Dinar'ın 500 metre doğusunda ve eski Menderes Nehrinin nüvelerinden birisi olan ( Suçıkan ) mevkiindeki tepelerde kurulduğu, bugün eldeki eserlerden anlaşılmaktadır.
Apameia şehrinin yıkılması üzerine, bugünkü yerinde önceleri ( Geyikler ) ve sonra İran altınına izafeten ( Dinar ) adiyle yeniden kurulan köy, toprağının bereketi ve önemli mevkiinin yardımiyle çabuk büyüyerek 1908 yılında kaza haline gelmiştir.
865 rakımlı olan kasaba; kuzeyde Samsun, güneyde Akdağ'ın kuzeybatı-güney doğu istikametinde vücuda getirdikleri sekinin batı eteğinde, kuzey ve batıya doğru uzanan genişçe bir ovanın doğu kenarında, kısmen düz, kısmen de hafif meyilli, batıya müteveccih saha üzerinde kurulmuştur.
Kasabanın harita ve imar planı yapılmış olup yollarının 1420 metresi parke, 1500 metresi şose, mütebakisi adi kaldırımdır.
Kasabada 2 un fabrikası, Toprak Mahsulleri Ofisinin 2.000 tonluk ambarları, Ziraat Bankası ajansı, 250 tezgâhlı Dokuma-Kooperatifi, bir orta, iki ilkokul, üç otel, üç han, bir sinema vardır.
Halkın geçim vasıtası buğday, arpa, mısır, pancar ve bakliyat ziraati ile hayvancılıktır. Evlerde kilim, halı ve kaput bezi de dokunur. Eylülün 15-17 ci günleri panayır kurulur.
Evlerin % 5 i tek katlı olup evvelce inşaat malzemesi taş ve kerpiç idi. Halen taş ve tuğla kullanılmaktadır.
Helva, un, değirmentaşı, araba, kireç, tuğla, kiremit, mangal kömürü en mühim mamulleridir.
Kasabada mevcut 25 köprüden 5 i taş kemerli, 3 ü betonarme, diğerleri ahşaptır. Cumhuriyet meydanı ile Hidroelektrik santralının yanında 8 dönümlük baraj parkı, 9 dönümlük istasyon parkı, Belediyeye ait 40 dönümlük numune fidanlığı vardır.
Su kasabaya 1 Km. mesafede Tanrıverdi Pınarı isimli kaynaktan fenni tesisatla getirilmekte olup, sertliği 20,5 fransız derecesi olan bu suyun verimi 24 saatte ancak 950 M3 olduğundan ihtiyaca kâfi gelmemekte, 24 çeşme ile abonelere tevzi olunmaktadır.
İçme suyu, Menderes'in çıktığı ( Suçıkan ) mevkiinden getirilir. Bundan başka, halk, birkaç çeşmeden de faydalanır. Kasabaya 3 Km. uzaktaki ( Beşpınar ) kaynaklarından daha iyi bir suyun getirilmesi düşünülmekte idi.
1952 senesinde kasabaya 700 M. mesafeden kaptaj, isale, şebeke ve depo tesislerini havi olarak getirilen suyun 24 saatlik verimi 660 M3 tür.
Merkezde " Ilıksu " adında bir ılıca vardır. Hem içme hem banyo olarak kullanılır.
Muharrik kuvvet olarak ( Suçıkan ) suyu, sulama işlerinde de ( Ilıca, Düden, İncirli, Beşpınar,Dikici ) suları kullanılmaktadır. Hidroelektrik Santralı 15 metre sukutlu, 65 beygir kuvvetinde, saniyede 400 litre su sarfeden türbinlerle mücehhezdir. Cereyan; daimî, 50 Kw. takatında olup gündüzleri muayyen saatlerde, geceleri ise devamlı olarak kasabaya verilmektedir.
Hükümete ait 10 yataklı dispanser, eczahane, 3 hamam, 3 umumî helâ, 500 metre mesafede mezbaha, bir itfaiye teşkilatı vardır.
Su kuvvetiyle işliyen iki un fabrikası, sekiz un değirmeni, araba, pulluk, yaba, tırmık imalâthaneleri vardır.
Kasaba dışında da Suçıkan, Söğütdalı ve Çamlıköy gibi mesireler vardır.

KAZA- Afyon Vilayetine bağlıdır.
Kazanın yüzölçüsü 1627 Km.2, nüfusu 61862/1955, kesafeti 34 dür. Bu nüfusun 7040 ı Dinar'da, mütebakisi nahiye ve köylerde oturmaktadır.
Kaza vilayetin güney-batısında olup kuzeyini Denizli'nin Çivril ve Afyon'un Sandıklı, doğusunu Şuhut ve Isparta'nın Senirkent, Uluborlu, Keçiborlu, batısını Denizli'nin Çal, güneyini Burdur'un Merkez ve Yeşilova kazaları çevrelemektedir.

KAZANIN İDARÎ TAKSİMATI
Nahiyeler Merkezleri Bağlı köyler

Merkez Dinar 52
Başmakçı Başmakçı 13
Çölovası Haydarlı 15
Dazkırı Dazkırı 19
_______________________________________________

Yekûn 99

( 1950 Nüfus Sayımına göre köyleri )
Afşar 741
Akarca 242
Akcin 158
Akça 635
Akgün (Yeregiren ) 771
Akkeçili 176
Akkoyunlu 364
Akpınar 267
Akyarma ( İmadiye ) 450
Alacaatlı 55
Alpaslan 407
Arıköy 232
Aşağı Yenice 536
Avdan 601
Bademli 956
Baraklı 635
Başmakçı 3137
Beltarla 508
Bilgiç, Sofular, Alardıç 142
Bostancı 496
Bozan 506
Bozhüyük 833
Burhaniye ( Halaç ) 415
Burunkaya 282
Bülüçalanı 219
Cadı 387
Cerityaylası 363
Cumhuriyet 375
Çakıcı 286
Çamlı 230
Çapalı 638
Çayüstü, Kımıllı 688
Çevik 233
Çığrı 799
Çiftlik 444
Çürüklü 298
Darıcılar 280
Dazkırı 1225
Değişir 298
Deliler 325
Dikici 926
Doğanlı 621
Dombay 455
Duman 399
Eber 687
Eldere 62
Ergenli 146
Evciler 2380
Genceli 304
Göçek ( Kırıklar ) 895
Göçerli 379
Gökçeli 65
Gürden 348
Hacıbeşirli 450
Horu 531
Hasandede ( Mecidiye ) 271
Haydarlı 903
Hırka 229
İdris 344
İncesu 659
Kabaklı 76
Kadılar ( Kımıllı ) 629
Karaağaçkuyusu 461
Karahacılı 410
Karakuyu 375
Karataş ( Ahmediye ) 616
Kazanpınar 408
Keklicek 3152
Kınık 717
Kızıl 123
Kızıllı 347
Kızılviran 819
Körkuyu 218
Küllüce 91
Madenler 225
Muratlı 137
Norgaz 361
Ocaklı 397
Okcular 314
Ovacık 467
Örtülü 146
Porsama 482
Sarıkavak 322
Seydimelek 123
Sütlaç 727
Tatarlı 1389
Tekin ( Kürtler ) 360
Tugaylı 59
Uluköy ( Beyköy ) 1338
Yaka 638
Yapağlı 390
Yassıviran 102
Yayla ( Osmaniye ) 230
Yenice ( Körpeli ) 121
Yıprak 789
Yorgalar 664
Yukarıyenice 660
Yüreğil 966

Kaza arazisi kendi adını taşıyan genişçe bir ovanın üzerinde olup doğuda Kızılkuyu, güneyde Söğüt dağları, kuzeyde 2449 rakımlı Akdağ, batıda 1350 rakımlı Bozdağ'ın çevrelediği bu ova ile dağların ovaya müteveccih yer yer dikçe veya hafif meyilli, yamaçlarından ibarettir. Bu ovanın kuzey-batısını Işıklı göl ve bataklığı kaplamaktadır.
Kuzey-doğudan güney-batıya doğru yayılan ova; muhtelif kısımlardan ibaret olup Sandıklı'ya doğru uzanan Dombay, Dinar, Dazkırı ve Çölovası adlarında küçüklü büyüklü ovalar vardır.
Kazanın münakalesi Afyon-Burdur-Antaya arasındaki 25 numaralı Devlet şosesi ve Afyon-Dinar-Aydın demiryolu ile sağlanmaktadır. Çivril kasabası ile de bir kara yolu irtibatı vardır.
Arazinin çoğu ova ve bu ovaların ziraata elverişli olmasından, burada her çeşit ürün yetişmekte ve halk bilhassa ziraat ve meyvacılıkla geçinmektedir.
Başlıca hasılatı, buğday, arpa, mısır, fasulye, nohut ve mercimektir. Ayrıca en çok şeker pancarı yetiştiren yer bu kazadır. Meyvası boldur. Türkiye'de en iyi kendiri olan yerlerden biri de Dinar'dır; her yıl bol miktarda kendir yetiştirilir. İklimin ve toprağının elverişli olmasından, burada elde edilen kendirin ayrı bir özelliği vardır. Bundan başka keten tohumu da yetiştirilmektedir.
Sınırları kaplayan dağlarda 800 Km2 orman vardır.
Bataklıklar yüzünden sıtma az değildir. Bunları kurutmak için, çalışmalar devam ediyorsa da, henüz hastalık bütün bütün önlenememiştir.
200.000 dönüm otlağı bulunan kazada, hayvancılık da ileridir. Başta koyun olmak üzere her çeşit hayvan beslenir.
Dinar, ürünlerinden bir kısmını, bilhassa şeker pancarı olmak üzere meyva, yün ve deri gibi mallarını, dışarı gönderir.

KÜÇÜKASYA SEYAHATİ VE DİNAR

KÜÇÜKASYA SEYAHATİ
1895 YAZI
Pera Turizm ve Ticaret A.Ş. İstanbul 1988


Sf. 2- Alaşehir'den güneye, Buldan üzerinden Hierapolis'e gitmeyi düşündük; İzmir'den gelerek buradan geçen ve son durağı Dinar olan ikinci bir trenle de Dinar'a gidecektik.

Sf. 16- Goncalı'yı 15 Haziranda öğle üzeri terk ettik ve akşama doğru Dinar'a vardık. Demiryolu burada tarihi kavimler yolunu takip ediyor. Aynı yol, Menderes vadisinde önce nehir kıyısından yukarıya çıkıyor, sonra Lykos vadisine kıvrılıyor, ardından Acı Tuz Gölü'nün ( Haritada Çürüksu Gölü ) kıyısına dokunarak Menderesin yukarı kesimine erişmek için tekrar yukarı kıvrılır.
Eskiden Apameia Kibotos olarak bilinen Dinar şehri verimli ve bir platoda kuruludur ( 860 m ). Bir kaymakamın yönettiği bu çok da büyük olmayan şehirden çeyrek saat uzaklıktaki demiryolu binalarının karşısında villaya benzeyen iki güzel ev vardır. Evlerden biri istasyon şefine diğeri ise Rum bir kadına aittir. Bu ev temiz bir misafirhane olarak işletiliyor. Ertesi gün ( 16 Haziran ) bu misafirhanede kaldık ve günü, şehri ve onun yakın çevresini gezmeye ayırdık. Bu küçük Türk şehrini gezerken her yerde karşımıza çıkan kitabelerin bolluğu, eski Apameia tarihinin kanıtıydı. Ksenophon'un bildirdiğine göre Oğul Kyros'un burada bir sarayı ve bir parkı vardı ve o da, sonradan fetih için yola çıkan Büyük İskender gibi, uzun süre burada konaklamıştı. Apameia Diadokhlar Dönemi'nden* Ortaçağa kadar Küçükasyadaki ticaret merkezlerinin en önemlilerinden biriydi. Şehir şimdi de İzmir'e giden demiryolunun başlangıcı olduğu için ticari önemini yeniden kazanmıştır. Şehrin doğusunda yer alan küçük bir vadide, bir kayadan güçlü bir kaynak çıkıyor. Antik efsane Apollon ile Marsyas arasındaki mücadeleyi, Helen müziğinin barbar flütüne karşı üstün gelişinin savaşını işte bu kayada yansıtır. Çay, birçok kola ayrılarak şehrin içinden akıyor ve şehrin güneyinde suyu bol olan Menderes'le birleşiyor.Menderes'in kaynakları birkaç kilometre güneyde vadinin çamur yataklarından doğuyor. Doğudaki tepenin üzerinde, bir zamanki Akropolis'in yerinde bugün bir Bizans kilisesinin kalıntıları var. ...
... Konya'ya çabucak varmak için bu defa yük atlarından vaz geçtik ve eşyamızı taşması için bir araba kiraladık. ...
... Yanımızdaki, araba denen araç, bizim " tenteneli araba "dediğimiz şeye benziyor; sadece buradakinin çatısı daha alçak ve içindeki kişi oturmaktan ziyade arkaya yaslanarak gidiyor. Aynı zamanda bindiğimiz koşu atlarına da bakan her iki arabacı Tatar'dı. Eskiden ağırlıklı olarak Bulgaristan'da oturan ve 1878'deki savaştan sonra Anadolu'ya da göç eden bu halk grubundan gelen kişiler, ırklarının karakteristik tiplerini çok saf bir şekilde korumuşlar. ...
... Sonra 17 Haziran günü öğle üzeri yola çıktık. Nihayet Marsyas ırmağının içinden aktığı Dinar'ın dar sokaklarından neşeli anılarla ayrıldıktan sonra, ilk önce kısa bir süre Menderes vadisinin kuzey yönüne doğru gittik. Şehirden ayrılırken bir dervişe birkaç sikke atmış ve onun gür sesli teşekkürünü ve hayır duasını, gezimizin başında beliren talih olarak yorumlamıştım. Doğuya dönerek Samsun Dağı'nın Dombay Ovası'na inen güney eteklerinden geçtik. Bu 15 km uzunluğunda ve 5 km eninde bir ova olup, onun dar bir kenarından yol aldık. Ovanın güney ucunda küçük Gökçeli Göl ile ( Sarıgöl ) karşılaştık. Bu gölün antik adı Aulokrene'dir ve Marsyas'ın flütü için gereken kamışı bu gölden kestiği söylenir. Gölün kolları tarafından beslenen bu verimli ovada birçok köy yer alır ve ekin, denizden 1100 m yükseklikte henüz başağındaydı.
...
Yolun ilk bölümü uzun ve çıplak dağ sıralarının aralarında, birbirinin üzerine yığılmış teras şeklindeki vadilerden geçiyor ve bu teraslardan birbirine alçak ve yüksek geçitler var. Böylelikle Dombay ovasındaki köylerden biri olan Akçeköy'den yukarıya, 1200 metre yükseklikteki bir geçitten geçerek çıktık ve dağlar arasındaki dar bir vadi olan Güngörmez Ovası'na vardık. Buradan da , 15 km uzunluğunda ve 5 km enindeki Çöl Ova adlı daha büyük ovaya geldik. Ovayı kuzeyden ve güneyden çevreleyen Kumullu Dağı'nın ve Kılıçtakan Dağı'nın sıraları ormansız ve burada dağların eteklerine serpiştirilmiş küçük köyler var. Köylerin yakınında inek koyun sürüleri çıplak zeminde yiyecek bitki arıyorlar. Vadinin yakınında ekim yapılıyor ve bu alanlar dağ yamaçlarından inen birkaç zayıf çayın kanallara verilmiş suyu ile sulanıyorlar. Dağlardan inen bu sular bazı yerlerde, yabani ördeklerin ve diğer su hayvanlarının yaşadığı bataklık alanları oluşturuyor. Çevrede hiçbir ağaç ve çalı olmadığı için, burası can sıkıcı ve hüzünlü bir karaktere sahip ve güneşin batışının yarattığı etki burada çok değişik. Güneş daha batıda bütün renk zenginliğiyle parlarken, bu vadi çoktan gece karanlığına bürünüyor ve ancak doğudaki kayalıklar kırmızımsı bir parıltıyla göğe yükseliyor.
Hedefimiz olan küçük Alparslan Köyü'ne ve orada var olduğunu duyduğumuz hana ancak geç saatlerde vardık. Arabamız etrafı duvarla çevrili bir avluya girince evin arkasındaki, taş ve toprakla yapılmış alçak bir bina göründü. Evin, toprak seviyesindeki kapıdan girince alçak tavanlı ve ortalama büyüklükte bir odası, ona bitişik olarak da ahır vazifesi gören ikinci bir odası var. Atların girişi ağaç bir kütükle evin diğer odasından ayrılıyor. Oda eşyasızdı, sadece duvardaki oyukta bir ocak bulunuyor. Bu ocakta hemen keyifli bir ateş yakıldı ve onun ışığında eşyamızı bir ev düzeni içerisinde yerleştirdik. Akşam yemeğinden sonra da açılır kapanır yataklarımızı hazırlayarak istirahate çekildik. Bu sırada köy halkı olan Yörükleri göremedik, insanlar herhalde çoktan evlerine çekilmişlerdi.
Köyden ertesi sabah saat beş buçukta, soğuk ve rüzgârlı bir havada ayrıldık ( 18 Haziran ). Güneydeki dağlar sise bürünmüş ve görünmüyor, sadece kuzeydeki dağ sıraları sabah güneşiyle aydınlanıyor. Isınmak için -termometre saat 7'de 11,5 C gösteriyor - uzun bir mesafeyi tırısla geçiyoruz ve kısa sürede Okçular üzerinden, bazı kitabelerin bulunduğu Tatarlı Köyü'ne varıyoruz. Yol buradan kuzeye doğru ve antik adı Synnada olan kasabaya gidiyor*
Tatarlı'da çok ucuza bir sürü Grek sikkesi satın alıyoruz; ...

Sf. 205- ... Dinar'a geri dönmüş olduk. Şehrin ortasında ve istasyonun karşısındaki küçük handa, sevimli bir Rum hancı ve yardımcıları tarafından içtenlikle karşılandık.




Friedrich SARRE


* DIADOKHLAR Etimolojik olarak " takip eden " " halef " demektir. Büyük İskender'in ölümünden sonra, imparatorluğunu bölen Makedonyalı generaller için kullanılır. Bunlar özellikle Antigonos, Ptolemaios, Seleukos ve Lysimakos adlı generallerdir ( ç.n. )
* Synnada bugünkü Şuhut ( y.n. )

MÜFTÜ AHMET HULUSİ EFENDİ VE DİNAR

MİLLî MÜCADELE
Ulusal Kurtuluş Savaşı 1


Sf.212- ... 16 Mayıs sabahı Müftü Efendi, Kayalık camiindeki sancağı çıkararak sokaklarda tekbir getirip, halkı belediye binası önüne toplamış ve İzmir'in işgalini anlatan bir konuşma yaptıktan sonra ...

... Müftü Ahmet Hulûsi Efendi, yukarıda anlatılan hareketinden dolayı muhaliflerin baskısına ve tehdidine maruz kalarak, 3 Haziranda Dinar'a gitmeye mecbur olmuştu.


Sabahattin SELEK

BİLGE UMAR'IN PHRYGİA KİTABINDA KELAİNAİ

PHRYGİA
Ak Yayınları -1982


Sf. 10- ... Örneğin, Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa komutasındaki haçlı orduları, 1190 yılında Gelibolu'dan karşıya Anadolu toprağına geçip bir süre doğu yönünde ilerledikten sonra, 9 Nisanda Akhyraous/Balıkesir'e, arkasından Thyateira/Akhisar'a, 21 Nisanda Phadelphia/Alaşehir'e, oradan hierapolis/Pamukkale'ye, 27 Nisanda Laodikeia'ya varmışlar; ilerleyişlerini sürdürerek Apameia/Dinar'dan geçmişler ve 18 Mayısta İkoneion/Konya'ya varmışlardır.

Sf 17- 5. Kelainai ( sonra, Apameia; Şimdi, Dinar )
Kelainai adı, bu biçimiyle, eski Hellen dilinde, Kelainos'lular anlamına gelir; kelainos da o dilde " kara, koyu, karanlık " demektir. Ancak, tarihçesi Hellenleşme döneminden yüzyıllar öncesine uzanan kentin öz adının Hellen dilinden gelemeyeceği açıktır. Üstelik, yörede bulunmuş olan, baş tanrı Zeus'u Zeus Keleneos (Kelene/Kelena/Kelana'lı Zeus )diye adlandıran paralar vardır. Demek ki kentin gerçek adı Kelana idi; bu ad, Hellenlerce Kelainai biçiminde söylendi.
Kentin ikinci adı Apameia, Apama/Apame yurdu demektir. Apama/Apame, bazı hellenistik çağ krallarının eşlerinin, dolayısıyle diğer bazılarının analarının adıdır. Kente bu adın verilmesi, Apameia'yı başlangıçta Kelainai hisarının yanıbaşında, ovada kurdurmuş ve onu adlandırmış olan Seleukoslar devleti kralı I. Antiokhos'un anası İranlı prenses Apama/Apame dolayısiyledir. Bilmediğimiz bir tarihte kurulmuş Kelainai ile yanıbaşındaki Apameia, en geç Roma egemenliği döneminde, birleşip tek kent durumuna geldiler.
Kelainai tarihçesi pek eskilere uzanır. Herodotos, İ.Ö. 480'de İran şahı Xerxes'in Yunanistan seferine giderken yanından, içinden geçtiği kentler arasında Kelainai'yi de anıyor. Xenophon da, İ.Ö. 401'de uğradığı kent üzerine ilginç bilgiler veriyor. O arada, yerel inanışa göre tanrı Apollon ile Marsyas adlı silenos arasındaki çalgı çalma ustalığı yarışmasının burada yapıldığını anlatıyor.
İ.Ö. 334-333 kışında Büyük İskender, İran seferine giderken, Kelainai'den geçti. İskender'in ünlü seferini anlatan Arrianos'un yapıtında, ilgili bölüm şöyledir:
... Kelainai önüne vardı. Bu şehirde, her yanı dik bayır olan, bir hisar vardı. Burayı Phrygia satrap'ı 1000 Karia'lı ve 100 Hellen ücretli askerle tutmaktaydı. İskender'e elçiler gönderdi, muayyen bir güne kadar yardımcı kuvvet gelmezse şehri ona teslim etmeyi vaad etti. Bu teklif İskender'e hiçbir tarafından hücum edilemeyecek kaleyi muhasaradan daha kârlı geldiğinden kabul etti, savaşçılardan 1500 kadarını, gözlemek için, Kelainai önünde bıraktı... Gordion'a doğru ilerledi.
Sözü geçen Kelainai hisarının, bugünkü Suçıkan Parkı yukarı bitişiğindeki tepe üstü düzlüğünde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Dinar'da ilkçağ kalıntıları toprağa gömülü durumdadır. Burada henüz bilimsel kazı yapılmamıştır. Rastlantı sonucu ya da çeşitli nedenlerle yapılmış yüzeysel kazılar sonucu ortaya çıkan mimarlık yapıtı vb. parçalarından, ilkçağ kentinin Roma egemenliği dönemindeki agora, tiyatro, stadeion, bouleuterion gibi bazı yapılarının yeri saptanabilmiş ise de, ortada görmeye değer ilkçağ kalıntısı yoktur.





Bilge UMAR

BİLGE UMAR - APAMEİA VE KELAİNAİ

TÜRKİYE'DEKİ TARİHSEL ADLAR
İnkılap Kitabevi 1993

Sf. 81- APAMEİA: Kelainai şimdi Suçıkan Havuzunun bulunduğu tepe üzerinde kurulmuştu; Apameia ise, Seleukoslar döneminde düzlükte kuruldu ve Kelainai'nin halkı da oraya göçürüldü ( Strabon 12 IV 15 ). Kenti kuran I. Antiokhos'tur ve onu, anası Apama dolayısıyla böyle adlandırmıştır. Apama İskender'in Makedonyalılarla İranlılar arasında kaynaşma sağlamak için kendi komutanlarıyla evlendirdiği İranlı prenseslerden biriydi; Seleukos Nikator ile evlendirilmişti.

Sf.415- KELANAİ: Dinar'ın atası ilkçağ kentinin bildiğimiz en eski adı; daha doğrusu o adın, Herodotos'dan başlayarak Hellen yazarlarında görülen, Hellen ağzına uydurulmuş biçimi. Bu biçiimiyle Hellen dilinin " Koyu renkli, karanlık, kara " anlamındaki Kelainos sıfatından türetilmiş görünüştedir ve Zgusta ( s. 244 ) adın Hellen dilinden olduğunu söyleyiveriyor. Oysa Herodotos'un anlattığı çağda Dinar yöresindeki bir kentin, Hellen dilinden gelme bir ad taşıması kesinlikle olanaksızdır.
Kalainai adının sonundaki -ai Hellen dilinin çoğul bitişlerinden biridir; kent adına, " Kelaina Halkı " ( nın kenti ) anlamını verir. ( karş. Athena'dan Athenai vb.) Demek asıl ad Kelaina idi. Bunun Kelaina diye bir çeşitlemesinin olduğunu biliyoruz; yörede tapkı gören Zeus'un sanı bazı belgelerde Kelaneus, yani Kelanalı diye geçmektedir.
Gerek Kelana gerek Kelainai biçimi, aynı anlamdadır: Kela kök sözcüğüne -sal, -yurdu anlamındaki takı ( Luwiler'deki wana eklenmiştir ve Kelana'da takının -ana biçimi, Kelaina'da -ina biçimi vardır ). Kök sözcük Kelana'nın anlamını güvenle saptayamıyoruz; belki K ( uwa ) -Ela, " Güzel Geçit " idi. Dinar tarih boyunca önemli bir yol üstü kasabası hatta yollar kavşağı kasabası olmuştur.


Bilge UMAR

BÜYÜK LAROUSSE'DE KELAİNAİ

BÜYÜK LAROUSSE Cilt: 11 Sf. 6595

Kelainai: İ.Ö. 333de Büyük İskender Kelainai'den geçerken en güvendiği generallerinden Antigonos Monophtalmos'u burada satrap olarak bıraktı. Seleukos I. Nikotor'un zaferiyle sonuçlanan İpsos savaşından sonra, oğlu Antiokhos I Soter kenti ovaya taşıttı ve yeniden kurdurdu ...

GÜLLÜK DAĞININ BAŞINDA KOYUN YAYILIR GURBET HAVASI

NOTALARIYLA UZUN HAVALARIMIZ Kültür Bakanlığı Ankara 1996
Mustafa ÖZGÜL Salim TURHAN Kubilay DÖKMETAŞ

Güllük Dağının Başında Koyun Yayılır

Yöresi: Afyon Dinar
Kaynak: Ali Taş
Derleyen: Ali Taş

Güllük dağının başında koyun yayılır
Akşam olur da evlerine of dağılır of
Yari de güzel olan da nerde ayılır
Yari olmayan da dünyasına darılır efendim ey
Yari olmayan da dünyasına darılır ey ey

Güllük Dağının yamacında of yurdumuz
Eteğine de menzil almış ordumuz of
Bin düşmana karşı gelir dördümüz
Seyre geldim de seni Güllük Dağı Beydağı
Mor menevşenin gülü efeler ey ey

2. kıtadaki menzil, MEVZİ olacak. Ali Taş'ın kasetinden dinlenmiş hali. M.D.A.

İMADÜDDİN HEZAR DİNARÎ

KÜTAHYA 98 Kütahya Belediyesi

Sf. 2- Kütahya Alaattin Keykubat zamanında Selçuklu kumandanı İmadüddin Hezar Dinari tarafından üçüncü defa ele geçirildi.
Uzun yıllar kale muhafızı olarak Kütahya'da kalan Hezar Dinari Kütahya'nın imarına çalışmış, bir çok eser bırakmıştır.

GÜLEGİR TÜRKMEN CEMAATİNİN YERLEŞİM YERLERİ

TAŞPINAR DERGİSİ Sayı: 35 26.9.1935


Sf. 191- Afyon Karahisarda Türkmenlerin Yerleşmesi

Biz ancak Şevval 1113 gönlemeçli başka bir kayda göre Sülmenli-i Kebir cemaatinden Gülegirlerin de yine Sandıklı'nın Cadı, Yenice Kazanpınarı köylerine yerleştirildiklerini anlıyoruz.


S. Sırrı ÜÇER

ÇAMLIBELDEN DE KÖROĞLU TÜRKÜSÜ

AFYON KARAHİSAR SANDIKLI'DA KÜLTÜR VE SANAT-2001


Sf. 192- Dinar Türk halk müziği bakımından en zengin beldelerimizden birisidir. Teke yöresi ve Burdur Isparta'ya çok yakınlığı ile Teke havaları, gurbet havalarının da bulunduğu yerdir.

Sf. 198- Hem edebî örgü ve hem de musiki örgüsü bakımından bir Köroğlu çatalı, varyasyonu olmakla beraber, oldukça değişik tem'a ve renkleri içeren,Çamlıbelden de ( Köroğlu ) parçamız yine kerem ayağı. Ölçü ve ritim olarak, 10/8=2+3+2+3 halindedir. " Ver yolun pacını " bölümü, saz bölümü olarak icra olunan türkümüz, lirizmin, coşkunun dantela gibi musiki örgüsüyle örüldüğünü, işlendiğini gösteren, en güzel Köroğlu örneklerinden birisidir.
Musiki örgüsündeki çok yakın versiyonlar, varyasyonlar belki aynı estetik ve sanatsal yapıyı anlatımda ve yaratmada birliktelik gösterirler.
Fakat bizim "Çamlıbelden de Köroğlu " adlı parçamızın coşkusu ve edebî anlatımı ile birlikte musikinin ritmi, anlatımı, coşkusu bir başka güzelliktedir.


Niyazi YILMAZ

DİNAR'DA ALEVİLER, TAHTACILAR

ANADOLUDA ALEVİLER VE TAHTACILAR
T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları-1988


Sf. 179- Yanınyatır Ocağına Bağlı Tahtacı Oymakları

Çobanlı Oymağı
..., Dinar'ın Akkoyunlu Kariyesi ile karışık yerleşme mahalleridir.
Sf.401- Fuat Köprülü Türkiyat Enstitüsü yayını olarak çıkardığı Türk Halk Edebiyatı Ansiklopedisi'ne ( İstanbul Burhaneddin Basımevi 1935 ) yazdığı Abdal maddesinde, ..., Dinar, ... taraflarında kendilerine Abdal ismini veren küçük Alevî zümrelerinin bulunduğundan bahsetmekte, ...


Yusuf Ziya YÖRUKÂN

ULU CAMİ

AFYON İLİ TARİHİ CİLT: 2 1991
İleri Ofset Matbaacılık

Sf. 275- Dinar Çarşı Camisi
Dinar İlçesinde eskiden beri Çarşı ( Ulu, Bababey ) Camisi diye bilinen ve mescit iken, Kitiş Oğlu Derviş Ağa'nın kızı Ayşe Kadın tarafından minare ve minber konarak camiye çevrilen yapımın, minare küp kısmına konmuş olan yazıtı şöyledir. ( Resim 97 ):
1- Haldülillah maşallah
2- Sahibül-hayrat etti bu minâre-i ezin,
3- Ruz-i mahşerde bula ecrin, ola nail-i cezil.
4- Lutf-i Hak ile minarei yaptı ihya eyledi,
5- Ya İlâhî kıl atâlar, kılma mahrum-u hacil
6- Sahibül-hayrat Aişe Hatun Kitiş zade binti Derviş
Sene 1195 ( H. 1781 )
Dinar'ın Ulubey Köyü halkından Derviş Ağa'nın kızı Ayşe Kadın ve minareyi H.1195 yılında yaptırmıştır. Cami harap olunca binası yeniden yaptırılmış ve ikinci bir yazıt minare küp kısmına eski yazıtın yanına konmuştur. Bu yazıtta Dedezade Hacı Hüseyin oğlu fabrikatör Mustafa Bey ikinci bani olarak H. Muharrem 1342 M. 1923 Ağustos yılı gösterilmektedir.


Süleyman GÖNÇER

DİNAR KİLİMLERİ


Gülbudak Kilim- AVŞAR KÖYÜ

Ganglılı Kilim- İNCESU KÖYÜ

Elekli Namazlık- DAZKIRI



Sf. 54- AFYON KARAHİSAR VE YÖRESİ KİLİMLERİ
KÜLTÜR VE SANAT Sayı: 21 T.İş Bankası- 1994

Dinar İlçesi Beyköy ( Uluköy ) kasabasında; Laleli, Elmalı, Gülgülü, Karpuzlu, Koçlu namazlağı, İncesu Köyünde; Şülekli, Yeşilli, Cadı, Ganglılı, Avşar Köyünde; Kıvrımlı, Gülbudak, Köşte Güzel,
Dazkırı İlçesi ve çevre köylerinde; Elekli, Pabuçlu, Bıtıraklı


Ahmet TOPBAŞ

HAÇLI SEFERİNDE KİBOTOS

ULUSLARARASI HAÇLI SEFERLERİ SEMPOZYUMU
T.T.K. 1999



Sf. 116- 1101 Yılında Lombard, Alman ve Fransızlardan oluşan, sayıları Albertus'a göre 200.000, Anna Komnene'ye göre 150.000'i bulan Birinci Ordusu Anadolu'ya geçtikten sonra İzmit ve Kibotos'taki karargâhlarda bulunurken, iki kaynağın da belirttiği üzere, Kudüs'e gitmek için, Birinci Haçlı Seferinin 1097'de geçtiği aynı yolu takip ederek güneye inmek yerine Anadolu'nun kuzeydoğusuna yönelmeye karar verdi.


Işın DEMİRKENT