29 Eylül 2013 Pazar

TATARLI TÜMÜLÜSÜ - AHŞAP PERS MEZARI

Tatarlı Mezar Odasının Tarihi Önemi

Christopher Tuplin

Bölgesel Önemi
Anadolu’da Pers hükümdarlığının arkeolojik kanıtları istenildiği miktarda mevcut değildir, mevcut olanlar da tüm bölgelere eşit olarak dağılmamıştır. Bunun nedeni kısmen, bazı bölgelerde arkeolojik araştırmaların olmamasıdır. Bilimsel araştırmalar batıda Sardes ve Daskyleion gibi satraplık merkezlerinde yoğunlaşırken, Kelainai gibi eşdeğer önem taşıyan kentler ihmal edilmiştir.
Kelainai’ın 30 km kuzeydoğusunda, Frig başkenti Gordion’a giden yol üzerinde yer alan Tatarlı mezarı Anadolu Pers döneminin önemli bir anıtı olarak dikkatleri Kelainai ve Güneydoğu Frigya’ya çekmiştir.
Kelainai’da şu anda yapılan sistematik arkeolojik araştırmalar ilk sonuçlarını vermeye başlamıştır. Umarız bu çalışmalar kazılarla devam eder de, böylece bir Pers kenti olan Kelainai’a daha fazla ışık tutulur ve kentin önemi yeterince ortaya çıkarılır. Kelainai’da o zamanlar, Pers kralından sonra dünyanın en zengin adamı olan ve muhtemelen Lidya kralı Karun’un sülalesinden gelen Pythios oturuyordu. Bunun yanı sıra Kelainai, Kserskes’in Yunanistan’da uğradığı yenilgiden sonra saray yaptırdığı yerdir. Aynı zamanda Thukydides ve Ksenophon gibi tarihçilerden öğrendiğimiz kadarıyla kurnaz ve hain olarak bilinen satrap Tissaphernes de gene bu kentte idam edilmişti.
Ancak dikkate alınmayı hak eden yalnız Kelainai değidir. Tatarlı’nın etrafında daha birçok tümülüs vardır. Bunların hepsini kazmak mümkün olmamakla beraber sürekli yapılan kaçak kazılar nedeniyle ileride yapılacak bilimsel araştırmalar da sonuç vermeyebilir. Nitekim Pers hükümdarlarıyla bağları olan bir adamın gömülmüş olduğu bir tek tümülüs mezarının kanıtı bu tümülüslerin sayısını ve dağılımını, bölgedeki elit sınıfın varlığını değerlendirebilmek üzere dikkate alınması gerekir.
Tabii ki, bu Sardes çevresinden bilindiği gibi çok büyük bir mezar değildir. Bu da zaten yadırgatmaz, çünkü Sardes Lidya’nın kraliyet başkentiydi, Kelainai ise tarihi olarak bakıldığında daha yerel karakterdeydi yani Frigya’da Sardes’in eşdeğeri Kelainai değil Gordion idi. Fakat bir satrap kenti olan Kelainai’ın çevresiyle (hinterland) olan ilişkisini araştırmak daha az önemli değildir. Tam aksine, Kelainai’yı yalnız Sardes’le değil, aynı zamanda Daskyleion ile (bu ikisi zaten birbirinden faklıdır) ve Gordion ile karşılaştırmak gereklidir. Akamenidler üzerine araştırma yapan tarihçiler Pers İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerinde ne derece birlik ve çeşitlilik olduğu konusunda sürekli tereddüt içindedirler ve bunun için bu soruya yanıt verebilecek her fırsatı değerlendirmeleri gerekir. Lidya ve Hellespontik Frigya’nın (ve bunlardan biraz daha farklı bölgeler olan Likya veya Karya’nın) bölgesel önemi araştırılmıştır ya da halen araştırılmaktadır. Tatarlı bize Kelainai’ın bulunduğu Menderes kaynakları bölgesinin de, yani coğrafi yönden nispeten kolay ulaşılabilen Anadolu platosunun güneybatı köşesinin de, bilimsel dikkati hak ettiğini hatırlatır.



Eserin kendisi
Tatarlı Tümülüsü Frig ahşap mezar odası geleneğinin en son örneğini temsil eder, günümüze kadar kalabilmiş, boyalı ve resimli tek ahşap mezar odasıdır. Bununla birlikte ölü gömme gelenekleri tarihi içinde önemli bir yeri vardır ve Orta Batı Anadolu’da İÖ 5. yüzyılda elit kitleden ölen bir şahsın nasıl onurlandırıldığı hakkında kısıtlı da olsa bir fikir verir. Bu da bize süreklilik ve değişim konularında sonuçlar çıkarabilmemiz için bir zemin oluşturur. Bu, mezarın genel görünümünden zaten anlaşılır. Yüksek tümülüsler altında yer alan ahşap mezar odaları bir Frig geleneğine dayanır. Bunun en güzel örneği ise Gordion’daki Midas mezarıdır. Tatarlı’daki mezar odasına giriş çıkışı sağlayan dromos ise bir Lidya etkisidir.
Mezar mimarisinde görülen bu karışım Lidya’ya nispeten yakınlığı ile Kelainai’ın Lydia ve Lidya kraliyet soyunun Kelainai ile olan ilişkileri ile açıklanabilir. Ancak iki ayrı gelenekden çıkmış mimari elemanların (bu zamana kadar) yalnız bu mezar odasında birleşmeleri kültürel etkileşimler hakkındaki bakış açımızı genişletir.
Mezar resimlerinde de birden fazla kültürel kimlik ve farklı bireysel özellikler algılanabilir. Persler ve İskitler arasındaki savaş, ki bu iki toplum da Anadolu’da yaşamıyordu, kelimenin tam anlamıyla tipik olarak Anadolu’ya has orak biçimli kılıçlar taşıyan savaşçıların dans sahnesinin yanında yer alır. Bu sahnenin Yunanistan’dan bilinen ve pyrrhike denilen silah dansına benzemesine rağmen burada temsil edilenler muhtemelen Frigyalı savaşçılardır.
 Herakles ve Geryoneus mitolojik tasviri içinde yer alan kanatlı boğa sürülerinin ve bugüne kadar bilinmeyen koşum takımları ve çeki okuyla birlikte tasvir edilmiş üç arabanın hiçbir yerde benzerleri yoktur.
Buna karşın savaş ve alay sahnelerinin ikonografik paralelleri mevcuttur. Bunlar genelde çeşitli bağlamlarda, örneğin Akamenid İmparatorluğu’nun çeşitli bölgelerinde bulunmuş mühürlerde, Hellespont Frigyası ve Lidya’dan gelen mezar stellerinde ve Kuzey Likya’da Tatarlı’nın yeniden keşfedilmesine kadar Akamenid döneminin en tanınmış mezarı olarak kabul edilen Karaburun’da bulunur.
Tatarlı’nın bu batıda görülen mezarlardan farkı nedir: Tatarlı duvar resimleri diğerlerine göre çok daha fazla figür içerir. Özellikle mühürler üzerinde tasvir edilen savaş sahnelerine bakarken acaba bunlar daha büyük ikonografik modellerden alınmış parçalar mıdır diye hep merak ederdim. Tatarlı şimdi bu varsayımı doğruladı. Çünkü Tatarlı ressamlarının mühür resimlerini model alıp bunları kendi yaratıcılıklarıyla geliştirip genişlettiklerini düşünemeyiz. Nispeten basit bir stilde boyanmış olmaları ve daha ziyade Pers giysilerinde görülen ikonografik hatalar bu resimlerin fazla yenilikçi olmayan yerel bir ressam tarafından yapıldığına işaret eder.
Bu varsayımdan başka sonuçlar da çıkar. Benzeri olmayan kanatlı boğa sürüsü ikonografisi ressam tarafından (elindeki meçhul modellerden ayrılarak) tesadüfen yaratılmış olabilir. Öte yandan duvar resimlerinde ölen şahsın kimliğine yönelik unsurlar da bulunur. Mezar sahibinin adı bilinmese de mezar resimleri onun kimliğinin, en azından kısmen, Pers yöneticileriyle olan yakın ilişkisi üzerinden tanımlandığını gösterir. Mezarına Perslerin İskitlere karşı kazandıkları bir zaferin resmini yaptırmasının başka bir açıklaması yoktur (Bu kuvvetli Pers hükmünün sembolik bir ifadesidir ve Frigya’da geçmiş tarihsel olayların göstergesi değildir). Aynı şekilde alay sahnesinde de bütün katılımcıların Pers kıyafetleri giymeleri yalnız bu şekilde açıklanır. Ama sorulan soru bu ilişkinin derecesine ilişkindir. Mezar odasında hem Lidya ve hem Frig mimari elemanlarının kullanılması ve ressamın Pers ikonografisini çok iyi bilmemesi mezar sahibinin bir Pers olmadığını mı ifade etmektedir? Ya da memleketinden uzaktaki bir Pers, mezar odasını daha iyi bir Pers ressamamı boyatırdı? Onun resimlerde açıkça görülen dış kaynaklı unsurları kabul etmeyeceğini düşünmek yanlış mı olur? Bu Akamenid tarihi araştırmacıları için yeni bir soru değildir.
Yazılı kaynaklardan Pers İmparatorluğu’nun uzak vilayetlerinde Perslerin yaşadığını biliyoruz, fakat bunları arkeolojik buluntularla kanıtlamak son derece zordur. Önümüze ne zaman, özellikle daha iyi araştırılmamış bir bölgeden, yeni bir eser çıksa ve burada yaşamış insanların nereye ait oldukları pek belli değilse, kraliyet hükmü ve yerel kuvvetler hakkında hep kesin bir karara varmaya çalışırız: Persler ya yerel kültürün etkisine karşı ya tepki gösterir ya da tam tersi yerel kültür ile ilişkilerinde gayet rahattır. Bunun ikisinin arasında hiçbir orta karar yoktur. Birinci durumda Persler diasporada neredeyse hiç görünmezler ve biz Pers yaşam tarzının izlerini yalnız yerel halkın elit kesimlerinde gözlemleriz. Bunların küçük bir kısmı daha ziyade yerel mimari geleneklere göre yapılmış saraylarda oturur. İkinci durumda ise Persler Lydia veya pekâlâ gayet iyi görünürler ama bunların yerel halktan taklitçilerini değil, kendilerini bulmakta güçlük çekeriz.
Yeni arkeolojik buluntular bazen uzun süre çözülemeyen bir bulmacaya ani çözümler getirirler. Tatarlı’da durum böyle değildir: Örneğin eskiden beri tartışılagelen Batı Anadolu mezar anıtlarında tasvir edilen alay sahnelerinin yorumundaki belirsizliği çözemez. Tatarlı daha önce bilmediğimiz, tamamen yeni bir şey getiren veya bir sorunu çözüp ortadan kaldıran bir keşif de değil. Onun önemi, Pers devri Anadolu’sundaki eksik bir yapboza yeni bir parça katmış olmasıdır. Bu parça zaten mevcut olan parçalara benzer, ancak çok daha ayrıntılı ve zengindir. Bu parça yeni fikirler doğuracak ve bizi daha başka parçalar keşfetmeye teşvik edecektir.

23 Eylül 2013 Pazartesi

TATARLI TÜMÜLÜSÜ'NDE BULUNAN 2500 YILLIK DÜNYADAKİ TEK AHŞAP PERS MEZARI

40 yıl sonra Afyonkarahisar’da
 Afyonkarahisar’ın  Dinar ilçesine bağlı Tatarlı beldesinden 1970’te Almanya’ya kaçırılan 2 bin 500 yıllık Tatarlı Tümülüs’ünün en önemli ahşap parçaları 40 yıl sonda Türkiye’ye iade edildi.
Hazine avcılığı dünyanın her yerinde büyük bir merak ve ilgi uyandır. Bilim adamlarından mezar hırsızlarına kadar milyonlarca kişi tarihi eserlerde izinli, izinsiz kazılar yaparlar. Bunlardan bir kısmı bilim adına yapılırken büyük bir kısmı da hırsızlık adına yapılır. Üstelik bu hırsızlık o kadar hoyratça yapılır ki, sadece kazma kürek değil dinamit kullanmaya kadar gidilir. Binlerce yıl önce yapılan tarihi anıtlar parçalanır. Hırsızlar için varsa yoksa altın, ve para edeceğine inandıkları heykelcikler bulmak. Oysa, bilmezler ki tahrip ettikleri hazine altından daha kıymetli ve telafisi imkansız bir kayıp.
Tam 41 yıl önce Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesine bağlı Tatarlı beldesinden kaçak kazı yapanlar içerde beklediklerini bulamadılar. Çünkü mezar önceki çağlardan başka mezar hırsızları tarafından zaten soyulmuştu. Gözü dönmüş mezar hırsızları boş çıkmaktansa para eder umuduyla mezar duvarlarını oluşturan üzerinde renkli resimlerin olduğu bazı parçaları keserek yanlarında götürdü. Mezar hırsızları aslında farkında olmadan Anadolu’da bu güne kadar bulunmuş en eski ve hatta tek örnek olduklarını bilmiyordu. Daha önce eşine rastlanmamış bir buluştu. Oda mezar hırsızlarına kısmet olur.

Tatarlı Tümülüs’ü, bundan tam 2500 yıl önce yapılmış bir anıt mezar. Dünya’da eşine az rastlanan ve Anadolu’da bugüne kadar tek örneği olan Tatarlı Tümülüs’ünün en büyük özelliği ahşaptan yapılmış olması. Aynı zamanda ahşap kalasların üzerindeki renkli resimler o döneme ait hayatını kaybeden kişi hakkında, cenaze töreni, kılıç kalkan oyunu gibi bir çok bilgi aktarıyor. Mezar hırsızlarından geriye kalan parçalar Müze görevlileri tarafından Ankara’ya gönderirler. Ama Ankara’daki yetkililer için bu kalas parçalarına bir anlam ifade etmiyordu. Onları depoda korumak yerine müzenin rutubetli çatı aralığına atıyorlar.

Çöpe giden tarih
Olay ABD Cornell üniversitesinden gelen dendrokronoloji Profesör Peter lan Kuniholm’ün bu kalıntıları tesadüfen görüp aldığı parçaları laboratuarda inceledikten sonra mezarın 2500 yıllık olduğu ortaya çıktı. 1969 yılında mezar hırsızlarının çaldıkları mezar kalasları Almanya’nın Bavyera Eyalet Arkeoloji Müzesinde ortaya çıkar. Ancak bu önemli kalaslar Almanya’da da hak ettiği iğliyi görmemişti. Müzede yapılan kapsamlı temizlik sırasında bazı yerleri çürümeye yüz tutmuş Tatarlı Tümülüs’ünün çöpe atılmasına karar verilir. Dikkatli bir temizlik görevlisi üzerinde resimler olan bu kalasları çöpe atmayarak 1989 yılında yeniden Müzeye teslim eder.

Bazı parçalarının Almanya’da çıkması ve geri kalan parçalarının da Afyonkarahisar Müzesinde olduğunu Prof. Dr. Latife Summerer ortaya çıkardı. Afyonkarahisar Münih arasında bir bağlantı olduğundan emindi. Profesör Summerer, 2003 yılında Afyonkarahisar Müzesinde gördüğü kalaslardan yapılma anıt mezarın eksik parçalarının Münih’tekiler olduğundan emindi. Ancak bunu bilimsel olarak ta ortaya koyması gerekiyordu. Amerikalı Profesör Peter lan Kuniholm ve laboratuar müdürünü davet ederek kalasları gösterdi. Amerikalı uzmanlar Afyonkarahisar ve Münih’teki ağaçların aynı tarihte ve hatta aynı ağaçtan kesildiklerini rapor ettiler. İÖ 474 – 471 tarihinde kesildiklerini bildirdiler.

2500 yıl öncesinden günümüze kadar kalan ve bugüne ele geçirilen en muhteşem eserler kaybolup gitmekten bir temizlik işçisi ve dikkatli bir bilim insanı sayesinde kurtuldu. Eşsiz bir tarihsel belge ve sanatsal bir unsur olan Tararlı Tümülüs’ünü yeniden keşfedildi. Bugüne kadar yazılı kaynaklarda antik çağlarda ahşap üzerine yazı ve resim yapma alışkanlığının yaygın olmadığı biliniyordu. Nedeni de ahşabın zamanla çürüyerek yok olması ve tahrip olması ihtimaliydi. Günümüze ulaşan çok az ahşap kalıntı ise bir karışı geçmemekteydi. O bakımdan Tatarlı Tümülüs’ü bugüne kadar ulaşan en değerli kalas kalıntısı olarak dikkat çekiyor.

Tatarlı Tümülüsü “anıt mezar”
Tatarlı Tümülüsü, Aafyonkarahisar’ın Şuhut Dinar yolu üzerinde, Afyonkarahisar’a 145 km, Dinar’a 35 km uzaklıktadır. Tatarlı kasabası yakınında, yol kenarında, kayalık bir tepe üzerindedir. Tatarlı Tümülüsü, 50 metre çapında, 6 metre yüksekliğinde. Doğal ve kayalık bir tepe üzerine, inşa edilmiştir. Mezarın duvarını süsleyen boyalı frizler perslerin bu bölgedeki siyasi ve kültürel hakimiyetlerini gösteren ilk arkeolojik belge olması açısından büyük önem taşıyor. 1969 yılında tatarlı köylüleri tarafından yağmalanan Tümülüs ilk defa Afyonkarahisar müzesinin Eylül 1970’te yaptığı kurtarma kazısında kısmen belgelendi ve 1979’da yayınlanan bir kazı raporu ile bilim dünyasında tanıtıldı. Ancak eksik kalan frizler ve boyalı resimlerin siyah beyaz baskıda iyi görülmemesi nedeniyle Tatarlı mezar odası fazla ilgi çekmedi. Kazı ekipleri mezarı içinde yalnız roma devrine ait birkaç sikke, cam, çanak çömlek ve en azından on beş insan iskeleti dağınık halde bulmuştu. Her hangi bir mobilya veya ölü hediyesine rastlanmayan mezarın bu veriler sayesinde antikçağın çeşitli dönemlerinde kullanıldığı ve yapısında bazı değişiklikler yapıldığı anlaşılıyordu. Giriş koridoru tamir edilmiş, kuzey ve batı ahşap duvarın alt tarafı kesilerek yeni gömüler için nişler açılmıştı. Antik çağda ve 1969’daki tüm tahribata rağmen 2 bin 500 yıllık ahşap mezar odasının sağlam bir şekilde günümüze ulaşması olağanüstü bir durumdur olarak kabul ediliyor.
Tatarlı Tümülüsü’n de duvarları oluşturan ahşap kalaslar köşelerde birbirine geçer ve kısmen ahşap çivilerle tutturulmuştur. Yan yüzlerinden birbirlerine tutturulan tavan kalasları ise alınlık ve yan duvarların üzerine oturur. Duvarların iç yüzleri düzleştirilmiş, dış tarafı ise hamdır. Tatarlı’ya özgü bir teknikle, mezarın sağlam kalmasındaki en önemli etken, odanın koruyucu bir taş duvar ile çevrelenmesidir. Bu sayede ahşap duvarları oluşturan kalasların nasıl ve hangi aletlerle kesilip yontulduğu, dal budak yerlerinin nasıl oyulup tekrar yamandığı ve kalasların hangi yöntemlerle birbirlerine kenetlendikleri gibi bir çok sorunun cevabına ulaşılmıştır. Ayrıca kalas üzerindeki işaretler antikçağ marangozlarının çalışma sistemlerini gösterir. Tatarlı Tümülüsü’nün inşaa tekniği, ahşap odasının yapım biçimi ve ahşap duvarlar üzerindeki resimler, figürler bu mezarın geç Phryg dönemine ait olduğunu, yani mö 6. yüzyılın (525- 500) sonlarında inşa edilmiş olabileceğini gösteriyor. Cornell üniversitesi emekli öğretim üyesi Prof.Dr. Peter İan Cuniholm’un denrokronoloji incelemeside mö 531 tarihini vermiştir. Almanya’dan getirilen eserler 4 kişilik uzman bir ekip tarafından Afyonkarahisar müzesinde restore edildi. Eserlerin 25 asır öncesinden günümüze kadar kalabilmesinin bir mucize olduğunu belirten uzmanlar, dünya miras kültürü açısından öneminin çok büyük olduğunu belirtiliyor.

Kalastaki Atlı 
Tatarlı’da 1969 yılında talan edilen Tatarlı Tümülüsü’nün (mezar odasına) ait ahşap kalaslar yeniden bir araya getirildi. Mezar odasının frizleri İ.Ö 5. yüzyılda yaşayan Phryglerin resim dünyası hakkında önemli bilgiler sunuyor. Frizlerde savaş, sefer, av veya huzura kabul konulu resimler soylu kişilerin hayatından kesitler sunuyor. Kortej, kurban, savaş dansçıları ise cenaze törenlerinden sahneler içeriyor. Temalar Anadolu-Pers mezar sanatının tasvirlerini yansıtıyor. Münih Ludwig-Maximilians Üniversitesi’nden Latife Summerer ile Münih Teknik Üniversite’den Alexander von Kienlin’ın yürüttüğü proje kapsamında yeniden bir araya getirilen parçalar ve eksik olan kısımlar aslına uygun olarak yeniden yapılması ile birlikte 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul’da sergilenmeye başladı. İstanbul’daki sergilenmeden sonra yeniden Afyonkarahisar’a getirilecek olan Tatarlı Tümülüsü, Afyonkarahisar Müzesinde sergilenecek.

Münih’ten gelen “doğu” duvarının kalaslarında 17 erkek, 4 kadın, 16 at ve iki arabanın yer aldığı bir cenaze alayı sahnesi görülüyor. Altındaki kalasta ise Perslerle İskitler arasında bir savaş betimleniyor. Pers Kıralı Darius MÖ 519’da ve 513’te İskitlerle savaşmıştı. Resimde belki Darius’un o zaferi anlatılıyor ya da o savaşa katılıp Dinar yakınındaki Kelainai antik kentine “satrap (vali)” olarak gönderilen ve o savaşa da katılmış bir Pers komutanının yaşamöyküsü anlatılıyor. Kral yada komutan her kim ise, düşmanı olan bir İskit’in karnına kamasını saplarken yansıtılıyor. Böyle resimlerde dönemin askeri konularının, giysilerinin, atlarının, silahlarının ve öteki savaş araçlarının, cenaze alayının ayrıntılı olarak çizildiği ve değişik renklerle gerçekçi bir biçimde boyandığı görülüyor.
Lidya Kralı Krezus (Karun), Pers Kralı Kirus’a MÖ 547’de yenilince, Anadolu yaklaşık iki yüzyıl Pers egemenliğine geçti. Bandırma’dan Bodrum’a ve İç Anadolu’ya kadar Pers “satraplar (valiler)” Anadolu’yu yönetir oldu. Dinar’da Menderes Nehri’nin kaynağında “Kelainai (Apameia Kibitos)” kentinde Perslerin Frigya’daki en büyük ve en zengin sarayı vardı. İki Pers kralının, satrap (vali) Farnabazsos’un, Büyük İskender’in, Romalı Komutanların ayak izlerini bıraktıkları bu antik kentte, Atinalı devlet adamı Alkibiades de öldürüldükten sonra Dinar’da gömülmüştü.
Kılıç-kalkan geleneği
Tatarlı mezar odasının “Batı” duvarında kurban ya da bir kült sahnesinin varlığı düşünülüyor. “Güney” duvarı ile bağlantılı, mezar odasına ulaşımı sağlayan yörede yalnız “söve” kalasları kullanılmış olup ele geçirilen tek parçanın üzerinde karşı karşıya duran iki yırtıcı hayvan görülüyor. “Kuzey” duvarı ise yukarıdan aşağıya, karşı karşıya durmuş aslan, kaplan, sfensk, kılıç kalkan oynayan dört savaşçı, üç savaş arabasından oluşan bir alay ve altı kanatlı boğanın yer aldığı bir av sahnesi yer alıyor. Gordion’da Kral Midas’ın görkemli tümülüsündeki ahşap mezar odası, MÖ 5. yy’ın ortası ile son çeyreğine tarihlenen Tatarlı tümülüsünden birkaç yüzyıl daha eskidir. Ancak Tatarlı mezar odasını “eşsiz” kılan, olan “tek örnek” olarak günümüze ulaşabilen renkli resimlerden oluşuyor.

TATARLI TÜMÜLÜSÜ - AHŞAP PERS MEZARI


TATARLI TÜMÜLÜSÜ - AHŞAP PERS MEZARI


TATARLI TÜMÜLÜSÜ - AHŞAP PERS MEZARI


TATARLI TÜMÜLÜSÜ - AHŞAP PERS MEZARI