KÜÇÜK ASYA
- Charles TEXIER
Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi İKİNCİ CİLT
Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı Ankara 2002
Sf. 32- Lidya'da müzikle dans, silah eğitiminin yerini aldı.
Gençliğin eğitimi, daha çok sanat ve meslek öğrenme yönüne harcandı.
Dinar (Célaenae)'ın kamışlarından ahenkli neyler yapılıyordu. Bizzat
Orphe'e Lidya havalarını çalmakta kibirlenmezdi. Marsyas, Amphion,
Me'lanpide eski zamanların bize adlarını sakladıkları ünlü müzisyenler
ve bestekârlardır. ...
Sf. 267- Plutarque'ın açıklamasına göre bu prensin ( Midas )
zamanında Dinar ( Célaenae ) şehrinin bir kısmını, deprem sonucunda
deniz yutmuş ve delik tanrının emri gereği Anchorus'un atılmasıyla
kapanmıştır. ...
Sf. 268- Midas sülalesinden diğer bir prens, çok zamanlar Frigya'nın
en büyük şehirlerinden biri olan Dinar ( Célaenae )'ı başkent yapmıştı.
II. Midas bütün Frigya'yı bir devlet olarak birleştirdi.
İranlıların Küçük Asya'ya akınları sırasında Kserkses'in ordusu,
Kızılırmak nehrini geçerek Frigya'ya girdi ve Dinar ( Célaenae )
şehrini karargâh olarak seçti. Buradan Sart ( Sardes ) üzerine yürüyerek
ele geçirdi ve yağma etti. İran İmparatorluğu sınırları içinde olan
Frigya sahası, Hellespont satraplığına bağlı tutuldu. Dinar şehri, bu
tarihte şöhretini muhafaza etmiş ise de diğer Midaion ( Midaeum ) ve
Gordiyon ( Gordium ) gibi şehirler, zamanla unutularak son bulmuşlardır.
...
Sf. 275- ... Bugün ancak küçük ve sefil köylerden oluşan Dinar
şehri, önceden bu sahanın en gelişmiş ve zengin yeriydi. Herkül'ün (
Hercule ) Menderes suyuna atarak işlediği cinayetlerin cezasını verdiği
Midas'ın oğlu Lytersès tarafından uzun süre yönetildi. ...
Sf. 395-399 - Dinar ( Célaenae/Dinaire)-Apamée Cibotos
Kelenai ( Celaenae ), Frigya'nın en eski bir şehriydi; hatta
belki de Frigyalılar bu sahaya gelmeden önce bu şehir vardı. Tarihçiler
bu şehrin kuruluş tarihi hakkında susarlar; fakat bunun kuruluş
zamanını, masal türünden bir olayla ifade için, Tremilaların ve
Likyalıların tanrısı Marsyas'ın galibi Apollon'un, bütün tarihi
dönemlerden önce bu sahada sakin olan yabanî insanları yönetimi altına
alan Girit sakinlerini temsil ettiğinden söz ederler (640). Chesonèse
sahasına güney tarafından girmiş olan Kaballer ( Cabalès ), Pisidyalılar
ve Soliymler, burada daha sonra kuzey ve güneyden gelen iki akın
tarafından yok edilen yerli halkı bulmuştular. Yerinin istisna bir yer
olması ve sularının çokluğuyla beraber doğal bir savunma oluşturan
yüksek kayalarıyla Celaenae şehri, söz edilen ilkel kavimlerin, elbette
tercih ettikleri yerlerinden biriydi. Buranın yerlileriyle bunlardan
daha iyi silahlanmış savaşçılar arasında ilk savaşın anıları, Marsyas'ın
, Celaenae Sarayının duvarına bir tulum halinde şişirilmiş ve asılmış
derisini gördüğünü iddia eden Herodot dönemine kadar devam etmiştir
(641). Kral Midas'ın oğlu Lytersès, bu Celaenae şehrini, en sevdiği bir
yerleşim yeri yapmıştı.
(s.406) Kserkses ( Xérksès )'in ordusu, Kızılırmak nehrini
geçtiği zaman, Frigya'ya girerek bu Kelenai ( Celaenae ) şehrine de
geldi.Menderes nehrinin kaynağı,bu şehirdeydi. Bu nehre karışan ve
bundan daha az önemli olmayan Catarrhacté suyu, şehrin genel meydanından
çıkardı. Atys' in oğlu aslen Lidyalı Pithyus, bu şehirde Xerkses'i ve
ordusunu karşılayarak hükümdara çok görkemli gösterilerde bulundu (642).
Ksenofon ( Xénophon ), bu şehir hakkında, Herodotun açıklamasına
uygun ayrıntı verir ve yalnız şehri sulayan nehirlerin isimlerinde
görüş ayrılığı vardır. Keyhüsrev, Frigya'ya girerek kalabalık ve zengin
bir şehir olan Kolossai ( Colossae ) şehrine kadar, sekiz fersenk mesafe
( 1fersenk 5000 metre ) kat etti. Bu şehirde yedi gün ikamet ettikten
sonra, üç günde yirmi fersenk yürümek üzere Frigya'nın diğer büyük şehri
olan Celaenae'ye geldi. Burada Keyhüsrev ( Cyrus)'in bir sarayı, av
için yabanî hayvanları bulunan bir park veya ormanı vardı. Menderes,
kaynağını buradan alarak şehrin ortasından geçer. Kalenin yukarısında,
Marsyas'ın kaynağını içine almış olan kralın sarayı vardır. Marsyas,
Menderes nehrine dökülen yaklaşık yirmi beş ayak genişliğinde ufacık bir
sudur. Kserkses ( Xérksès ) yenilgisinden sonra buraya çekilerek sarayı
ve kaleyi yaptırdı (643). Marsyas (644) suyu, yerden şiddetli bir
şekild fışkırır ki sık sık taşları dışarıya fırlatır. Bu Théophraste
tarafından doğrulanmış ve Pline tarafından da aktarılmıştır (645).
Strabon, Marsyas'ın kaynakları konusunda farklı bir tanım yapar. Bu
yazara göre Marsyas, kaynağını Aulocréne adı verilen bir gölden alır.
Pline'ye göre bu göl, Apamée'ye on mil uzaklıktadır. Bu son şehir,
Menderes nehriyle Marsyas suyunun birleştiği yerde bulunur. " Celaenae
adı verilen bir tepeden çıkar ve aynı addaki tepeye doğru akar." Birkaç
satır aşağıda " Yukarısında flüt ağzı yapmaya uygun sazlar yetişen bir
göl vardır; Marsyas ve Menderes nehirlerinin kaynaklarının bu gölden
çıktığı söylenir(646)." Bazılarınca bu su, kaynağına Aulocrène gölünden
alarak bir süre yer altından geldikten sonra Celaenae kalesinin içinde
meydana çıkıyordu. Bu Aulocrène gölü Dombay vadisinde bulunuyordu ve
Aulocrène adı, orada bir dağa, bir vadiye ve bir göle verilmişti.
Bu Marsyas kaynağının yakınında, Pline iki çeşmeden söz eder
(647). İlginç bir özelliği olan bu çeşmelere, Yunanlılar uygun isimler
vermişlerdi. Birinin adı Kloenon diğerinin Gelon idi (648). Yani
birincisinin suyu insanı ağlatır, ikincisininki güldürürdü. Marsyas
suyuna, Frigyalılar kurbanlar sunarak ve toprağın onları yuttuğu
kaynağına hediyeler atarak, gerçek bir dinî anlam yüklerlerdi (649).
Pisidya fatihi İskender, Celaenae önlerinde göründüğü zaman,
müstahkem kaleyi bin Karyalı ile yüz Rumdan oluşan bir askeri birlik,
Atizyès adındaki Frigya satrapının (s.407) kumandasında koruyordu.
Kalenin sarp yeri, İskender'i kısa bir süre hareketinden alıkoydu. Zor
bir kuşatma yapmak zorunda kalacağından korkuyordu; fakat muhafız
birlikleri, İskender'e elçi göndererek belirli bir süre içinde yardım
göremedikleri takdirde, kaleyi teslim edeceklerini vaadettiler ve bu
öneri de kabul edildi. Yardımcı birlikler gelmediği için kale teslim
edilmiş ve satrapın yerine İskender, Antigone adındaki kaymakamıyla bin
beşyüz kişilik bir Makedonyalı kuvvet yerleştirmişti. Celaenae şehrinin
kayda değer olan son tarihî olayı budur. Birkaç yıl sonra, bu şehre
yakın ve ticarî şartları daha uygun bir yerde Rumlar tarafıdan meydana
getirilen bir kasaba, bunun artık yıkılışını davet etmişti.Celaenae'nin
yıkılmasına neden olan bu şehir, Apamée idi. Celaenae Romalılar
döneminde yaşadı. Strabon bunu Apamée ile beraber kaydeder(650).
Antiochus Soter, Menderes nehriyle Marsyas'ın birleştiği noktada
bir şehir kurarak buna annesi ve Artabaze'nin kızı Apamée'nin adını
verdi. Halk olmak üzere, Celaenae'nin sakinlerini buraya taşıdı. Yeni
Apamée şehri Cibotos, yani " sandık " unvanını aldı. Ticarî önemi
olağanüstü artarak Asya eyaletinin ikinci bir şehri ve Efes'in rakibi
oldu. Marsyas suyu Apaméeliler tarafından da kutsal sayılmaya devam etti
ve madalyalarına geçti. Apamée şehri vilayetin merkezi oldu. Alanı,
Pline'nin aktardığına göre (651), Uşak ( Acmonia )'a kadar gidiyordu.
Apamée şehri, Signia Dağı'nın eteğinde ve Marsyas, Obrima ve Orgas (652)
sularının üzerindeydi. Bizanslı Étienne, Celaenae ve Apamée şehirlerini
bir sayar. Gerçekte ikincinin halkı birinciye gelerek önceki büsbütün
terk edilmişti.
Apamée şehrini çoğu defalar deprem yıkmıştır. Birinci deprem,
İskender zamanında olmuştu. Mitridate döneminde de korkunç bir deprem
sarsıntısıyla harap olmuş ve bazı binaların tamiri için, kral tarafından
yüz talent verilmişti. Claude'un zamanında, diğer birtakım Asya
şehirleriyle beraber aynı yıkıcı olayla karşı karşıya kalmış ve
imparator tarafından beş yıllık vergisi affedilmişti (653).
Celaenae'nin yeri önce Pococke tarafından Dinar ( Dinaire )
köyünde ( s.498 ) keşfedilmişti. Daha sonra Chandler ve diğer gezginler
de tanıdılar. Dinar köyü, kayalık bir tepenin eteğindedir. Sokaklarında
hep harabe enkazı görülürse de çok önemli bir eser yoktur. Hızlı akan
bir dere, dar bir vadiden çıkarak, kuzeydoğuya doğru bu köyün ortasından
hızla akar ve biraz ileride ovaya girerek Menderes'e karışır. İkinci
bir dere, kayalık bir tepeden kaynağına alarak köyün bir mil yakınından
yine hızla, dar bir kanaldan akarak gider. Bu dere, Herodot'un
Catarrahactès dediği Marsyas suyudur.Anlaşıldığına göre bu su, zamanında
büyük bir oyuktan çıkardı. Bu oyuk doğal olarak sonraları çökmüştür.
Buradaki kayaların hepsi, kalker türündedir ve hiç volkanik izler
yoktur.
Zaman zaman çeşitli araştırmacıların incelediği bu yerlerin
bütün topografyası hâlâ bazı karanlık noktalar taşır. Bunlar da ancak
Dombay ve Dinar ovalarının iyi bir topografik haritası çizildiği gün
aydınlanacaktır (654). Kelenai ( Celaenae )'yi 1828 yılında ziyaret eden
Arundell, şu tasviri yapar (655). Şehrin kuzeybatısında, çok miktarda
mimarî süsleme parçalarıyla yarısı yere gömülmüş duvarlar bulduk. Diğer
duvarlar, son zamanda yapılan kazı ve doğal çökmeyle ortaya çıkmıştı.
Böyle çökme olayları, burada az görülen bir şey değildir. Şamlı
Nicolas'ın açıklamasına göre, Apamée yakınındaki bir göl, büsbütün
kaybolmuş ve hiç su izi olmayan başka yerledre, göller ve kaynaklar
ortaya çıkmıştır.
Tepenin tabanından ufak bir dere çıkıyordu. Kaleye çıktığımız
zaman, ta tepesinde, merdiven basamakları hâlâ yerinde bir tiyatro
bulduk. Üst tarafında,şüphesiz asıl kale içi olan bir meydancık, tamamen
çanak çömlek enkazıyla örtülüydü. İnerken güneydoğu tarafından vadiye
aktığını gördüğümüz bir su, çok sayıda değirmen çeviriyordu. Bu su da
diğerleriyle birleşerek Menderes nehrine karışıyordu. Arundell
tarafından kopye edilmiş çok sayıda kitabelerden hiçbirinde, şehrin adı
yer almamaktadır. Güneybatı sahasını, gelecek araştırmacıların
yapacakları daha geniş incelemeleri bekleyen kolon ve sütun parçalarıyla
birçok arkeolojik iz dolduruyordu (656).
KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Anava Gölü - Çardak Göl
Kserkses ( Xérksès ) Kelenai ( Celaenae )'yi terk ettiği zaman,
Frigya şehirlerinden Anava (657) adındaki (s.409) bir kasaba yakınından
ve tuz çıkardıkları bir gölün yanından geçti (658). Aynı addaki köyün
yanında bulunan Çardak gölü ve Anava gölüdür. Suyu acıdır ve içinde
balık yaşayamaz. Apamée kasabasıyla Cibyra arazini birbirinden ayıran
dağların eteklerinde, bir göl yirmi kilometre kadar uzanır. Genişliği
beş kilometredir; kalker karışımı topraklardan çıkan birkaç dere, bu
göle dökülür.
Bu göle Hacı gölü adını da verirler ve Dinar ile Honaz, yani
Apamée ile Kolossai (Colossae) arasında bulunduğu için, bu göl hiç
şüphesiz eskiden Anava adı verilendir.
Sf. 403- ... Bu şehir ( Célaenae ) şimdi Dinar'ın bulunduğu yerde ve Orgas çayıyla Menderes'in birleştiği nokta üzerindedir. ...
Sf. 406- İskender ... Toros dağını aşarak, Ağlasun ( Sagalassos )'u ele geçirir Psidya'yı istila eder.
Bundan sonra Frigya üzerine yürüyerek, Dinar ( Célaenae ) şehri
savaşsız bir şekilde boyun eğer; İskender Gordiyon üstüne giderek Gordis
Düğümünü keser. ...
(640) Pausanias, I. Kitap, bölüm 23.
(641) Hérodote, VII. Kitap, bölüm 36.
(642) Hérodote, V. Kitap, bölüm 28.
(643) Xénophon, Anabas, I. Kitap, bölüm 2.
(644) Dinar'da Suçıkan parkındaki kaynağın adı ( Y.N. )
(645) Pline, XXXI. Kitap, bölüm 2
(646) Strabon, XII, 577; Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son cümle, eserin aslından çevrilmiştir ( Y.N. ).
(647) Pline, a. g. e.
(648) Birincisi ağlamak fiilinden ağlıyorum, ikincisi gülmek fiilinden gülüyorum anlamındadır.
(649) Ali Suat'ın buradan birkaç cümle öncesinde yer alan ve bu son
cümleyle yaklaşık olarak aynı anlama gelen " Frigyalılar bu Marsyas
suyunu başka türlü düşünür ve ona dinî bir önem verirlerdi." cümlesi,
herhalde bir karışıklık sonucu yukarıda yer almıştır ( Y.N ).
(650) Strabon, XII, 577.
(651) Pline. V. Kitap, s. 29.
(652) Dinar yakınlarındaki Norgas çayı ( Y.N. ).
(653) Tacite. XII. 58.
(654) Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son iki cümle, eserin aslından çevrilmiştir ( Y.N.).
(655) Arundell, Seven Churches, s. 108.
(656) Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son cümle, eserin aslından çevrilmiştir ( Y.N.).
(657) Dinar yakınlarındaki Acıgöl ve kenarındaki küçük şehrin adı ( Y.N. )
(658) Héredote, VII. Kitap, bölüm 30.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder