31 Aralık 2019 Salı
30 Aralık 2019 Pazartesi
DİNAR EFSANELERİ - 3. AFYON KARAHİSAR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994
YAPAĞLI KÖYÜ EFSANESİ
Yapağlı köyü Dinar ilçesine bağlı, Dinar - Çivril yolu üzerinde Akdağ'ın uzantısı olan bir dağın eteğinde yerleşmiş şirin bir köydür. Köye Yapağlı adının verlişi ile ilgili üç rivayet vardır. Bunlardan ikisi Anadolu efsanelerinde karşılaştığımız " kuyuya veya suyun yatağına yapağı basmak" motifi ile ilgilidir.
Köy, su ihtiyacını, sırtını dayadığı dağdaki bir kaynaktan karşılamaktadır. Söylendiğine göre bu su daha önce dağın arka yamacındaki bir köyün arazisine akıyormuş. Susuzluktan sıkıntıya düşen köy halkı koyunlarının yapağlarını bir araya getirerek yüz devenin sırtına yüklerler.Dağa çıkarıp suyun kaynağına basarlar.Böylece suyun kendi köylerine doğru akmasını sağlarlar.Bu olaydan sonra köye Yapağlı adı verilir.
İkinci efsane ise şöyledir;
Köyümüzde koyun sürülerinin çok olduğu dönemlerde çobanın biri sürüsünü otlatmaya götürürken, günlerden bir gün biricik oğlunu da yanına alır.Sürüyü biraz gezdirdikten sonra kuyunun başına sulamaya getirir. Oğlu da kuyunun başında babasını seyrediyormuş. Çoban suyu içip uzaklaşan koyunları çevirmeye giderken bir an oğlunun kuyunun başında olduğunu unutur.
Babası giden oğlan merakından iyice kuyunun ağzına yaklaşınca ayağı kayar ve kuyuya düşer. Oğlunu hatırlayan baba koşarak kuyunun başına gelir. Orada oğlunun yeleği ile değneğinden başka bir şey bulamaz. Eğilip kuyuya baktığında oğlunun cesedini görür.Oğlunu çıkararak köyüne döner. Yüreğinin acısından kuyuya ağzına kadar yapağı tıkayarak kuyuyu kapatır. Bu acı olay üzerine köye Yapağlı adı verilir.
Köyün adıyla ilgili üçüncü olay ise, koyunlarının yapağılarının çalılara takılmasıyla ilgilidir ki efsanevi bir özelliği yoktur.
Afyon Belediyesi Yayınları - 6
13. 1952 Dinar doğumlu Orhan Arslan'dan derlenmiştir. Arslan, ilkokul mezunu olup TCDD'de işçidir. Bu efsane ayrıca Dinar Lisesi yayın organı Cemre Dergisi Yıl: 2 Sayı 9 1991, s. 9'da yayımlanmıştır.
Yapağlı köyü Dinar ilçesine bağlı, Dinar - Çivril yolu üzerinde Akdağ'ın uzantısı olan bir dağın eteğinde yerleşmiş şirin bir köydür. Köye Yapağlı adının verlişi ile ilgili üç rivayet vardır. Bunlardan ikisi Anadolu efsanelerinde karşılaştığımız " kuyuya veya suyun yatağına yapağı basmak" motifi ile ilgilidir.
Köy, su ihtiyacını, sırtını dayadığı dağdaki bir kaynaktan karşılamaktadır. Söylendiğine göre bu su daha önce dağın arka yamacındaki bir köyün arazisine akıyormuş. Susuzluktan sıkıntıya düşen köy halkı koyunlarının yapağlarını bir araya getirerek yüz devenin sırtına yüklerler.Dağa çıkarıp suyun kaynağına basarlar.Böylece suyun kendi köylerine doğru akmasını sağlarlar.Bu olaydan sonra köye Yapağlı adı verilir.
İkinci efsane ise şöyledir;
Köyümüzde koyun sürülerinin çok olduğu dönemlerde çobanın biri sürüsünü otlatmaya götürürken, günlerden bir gün biricik oğlunu da yanına alır.Sürüyü biraz gezdirdikten sonra kuyunun başına sulamaya getirir. Oğlu da kuyunun başında babasını seyrediyormuş. Çoban suyu içip uzaklaşan koyunları çevirmeye giderken bir an oğlunun kuyunun başında olduğunu unutur.
Babası giden oğlan merakından iyice kuyunun ağzına yaklaşınca ayağı kayar ve kuyuya düşer. Oğlunu hatırlayan baba koşarak kuyunun başına gelir. Orada oğlunun yeleği ile değneğinden başka bir şey bulamaz. Eğilip kuyuya baktığında oğlunun cesedini görür.Oğlunu çıkararak köyüne döner. Yüreğinin acısından kuyuya ağzına kadar yapağı tıkayarak kuyuyu kapatır. Bu acı olay üzerine köye Yapağlı adı verilir.
Köyün adıyla ilgili üçüncü olay ise, koyunlarının yapağılarının çalılara takılmasıyla ilgilidir ki efsanevi bir özelliği yoktur.
Afyon Belediyesi Yayınları - 6
13. 1952 Dinar doğumlu Orhan Arslan'dan derlenmiştir. Arslan, ilkokul mezunu olup TCDD'de işçidir. Bu efsane ayrıca Dinar Lisesi yayın organı Cemre Dergisi Yıl: 2 Sayı 9 1991, s. 9'da yayımlanmıştır.
17 Aralık 2019 Salı
16 Aralık 2019 Pazartesi
DİNAR EFSANELERİ - 3. AFYON KARAHİSAR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994
AKGÜN (YEREGİREN) KÖYÜ
Dinar'ın Dombay ve Karakuyu ovalarındaki köylerin aşağı yukarı üç yüz yıllık geçmişleri vardır. Göçebe Türkmenleri, bu ovaları sulak bularak ikişer üçer ailelik topluluklar halinde yerleşmeleriyle bu köyler meydana gelmiştir.
Bugün Yeregiren köyünün adıyla ilgili olarak iki efsane vardır. Bunlardan birincisini Yeregirenliler ikincisini yakın köylüler anlatırlar
Birinci efsane
Köyün kurucusu olan göçebe Türkmenlerin develeri köyün olduğu yere gelince sulak ve otlak olan tarlalarda dağılırlar. Oradan ayrılma zamanı gelince uzun süre uğraşmalarına rağmen develeri toparlayamazlar. Durumu obanın beyine bildirirler. Beyin " Bunda bir hikmet var. Hayvanlarımız buraları sevdi. Biz de buraları mekân tutalım." demesiyle köyümüzde ilk yerleşim gerçekleşir.
Yerleşmeye karar verilip çadırlar kurulur, fakat kış gelmiştir. Yağıştan korunmak için hendeklerin kuytu yerlerini kazıp üstünü örterler. Yoldan geçen diğer göçebeler bunları görünce " Adamlar yere girmişler " diye söylenerek giderler. Bu sözden dolayı burada kurulan köye Yeregiren adı verilir.
üç yüz yıllık geçmişi olan köyün adı tarihinde Akgün olarak değiştirilmesine rağmen, halen yörede ve köyümüzde Yeregiren adı kullanılmaktadır. (11)
İkinci efsane
Köye ilk yerleşenler, Beyköyü denilen köyde oturan beyden izin almadan oturmuşlardır. Durumdan haberdar ola bey, göçebelerin o bölgeyi terk etmelerini ister. Adamlarını göndererek onları kovdurur.
Göçebeler gitmemek için çareler ararken kış da gelip çatar. Çadırlarda durmak zorlaşıca, eksenlerini kırarak kağnıları kuytu kuytu yerlere çekip üstlerini örterler.
Üç beş kişi beye elçi giderek " Kağnılarımızın eksenleri kırıldı. Ne gidecek bir yerimiz, ne de kağnımız var. Ne olur bize izin verin, biz burada kalalım" diye yalvarırlar. Bey "Şu anda nerede kalıyorsunuz? deyince, köylüler kaldıkları yeri gösrererek " Daha şu yerin altında kalıyoruz" diye
cevap verirler. Bunun üzerine onlara acıyan bey, "Yere girin de orada kalın Allah'ın belaları" diyerek göçebelerin orada kalmalarına izin verir.
Orada kurulan köyün adı da Yeregiren olarak kalır. (12)
11. Ahmet Gümüş'ten derlenmiştir. Anlatıcı Yeregiren köyünden olup Dinar'da oturmaktadır. 75 yaşındaki Gümüş'ün okuma yazması yoktur.
12. 1928 Akçaköy doğumlu Bdullah Üstündağ'dan derlenmiştir. Anlatıcı ilkokul mezunudur.
Afyon Belediyesi Yayınları -6
Dinar'ın Dombay ve Karakuyu ovalarındaki köylerin aşağı yukarı üç yüz yıllık geçmişleri vardır. Göçebe Türkmenleri, bu ovaları sulak bularak ikişer üçer ailelik topluluklar halinde yerleşmeleriyle bu köyler meydana gelmiştir.
Bugün Yeregiren köyünün adıyla ilgili olarak iki efsane vardır. Bunlardan birincisini Yeregirenliler ikincisini yakın köylüler anlatırlar
Birinci efsane
Köyün kurucusu olan göçebe Türkmenlerin develeri köyün olduğu yere gelince sulak ve otlak olan tarlalarda dağılırlar. Oradan ayrılma zamanı gelince uzun süre uğraşmalarına rağmen develeri toparlayamazlar. Durumu obanın beyine bildirirler. Beyin " Bunda bir hikmet var. Hayvanlarımız buraları sevdi. Biz de buraları mekân tutalım." demesiyle köyümüzde ilk yerleşim gerçekleşir.
Yerleşmeye karar verilip çadırlar kurulur, fakat kış gelmiştir. Yağıştan korunmak için hendeklerin kuytu yerlerini kazıp üstünü örterler. Yoldan geçen diğer göçebeler bunları görünce " Adamlar yere girmişler " diye söylenerek giderler. Bu sözden dolayı burada kurulan köye Yeregiren adı verilir.
üç yüz yıllık geçmişi olan köyün adı tarihinde Akgün olarak değiştirilmesine rağmen, halen yörede ve köyümüzde Yeregiren adı kullanılmaktadır. (11)
İkinci efsane
Köye ilk yerleşenler, Beyköyü denilen köyde oturan beyden izin almadan oturmuşlardır. Durumdan haberdar ola bey, göçebelerin o bölgeyi terk etmelerini ister. Adamlarını göndererek onları kovdurur.
Göçebeler gitmemek için çareler ararken kış da gelip çatar. Çadırlarda durmak zorlaşıca, eksenlerini kırarak kağnıları kuytu kuytu yerlere çekip üstlerini örterler.
Üç beş kişi beye elçi giderek " Kağnılarımızın eksenleri kırıldı. Ne gidecek bir yerimiz, ne de kağnımız var. Ne olur bize izin verin, biz burada kalalım" diye yalvarırlar. Bey "Şu anda nerede kalıyorsunuz? deyince, köylüler kaldıkları yeri gösrererek " Daha şu yerin altında kalıyoruz" diye
cevap verirler. Bunun üzerine onlara acıyan bey, "Yere girin de orada kalın Allah'ın belaları" diyerek göçebelerin orada kalmalarına izin verir.
Orada kurulan köyün adı da Yeregiren olarak kalır. (12)
11. Ahmet Gümüş'ten derlenmiştir. Anlatıcı Yeregiren köyünden olup Dinar'da oturmaktadır. 75 yaşındaki Gümüş'ün okuma yazması yoktur.
12. 1928 Akçaköy doğumlu Bdullah Üstündağ'dan derlenmiştir. Anlatıcı ilkokul mezunudur.
Afyon Belediyesi Yayınları -6
15 Aralık 2019 Pazar
14 Aralık 2019 Cumartesi
12 Aralık 2019 Perşembe
11 Aralık 2019 Çarşamba
9 Aralık 2019 Pazartesi
8 Aralık 2019 Pazar
DİNAR EFSANELERİ - 3. AFYON KKARAHİSAR SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994
Çapalı Köyü ile ilgili efsane
Köyün kurucu aileleri
daha önce İnaltı denilen mevkide yaşamakta, köyün olduğu yerde ise,
hayvanlarını otlatmaktadırlar.
Çobanın birisi,
sürüsünü sulamak için götürdüğü pınarda bir tekenin su içmediğini görür. Bir
iki gün bu tekeyi takip eder. Teke pınardan su içmemektedir, fakat sakalı ıslaktır.
Çoban, tekeyi
ertesi gün yayıldığı yerlerde takip ederek su içtiği kaynağı bulur. Su ve
çevresi hoşlarına gidince oraya yerleşmeye karar verirler.
O zamanki
imkanlarla suyun etrafını çapa ile kazdıkları için orada kurulan köyün adına
Çapalı derler. Köyün içme suyu yakın zamana kadar o kaynaktan çıkan sudan
karşılanıyordu. (9)
İncesu Köyü ile ilgili efsane
Çoban, topal bir
tekeyi sürü ile birlikte gezdirmemek için çadırda bırakır. Teke çadırın
etrafında ya yayılır, fakat çadırdan verilen suyu içmez. O yaz sıcağında
verilen suyu içmediği gibi sakalı da ıslaktır. Çoban, su içtiği yeri bulmak
için tekesini takip eder. Teke, köyün üst tarafında bir bayırda su içmeye
başlar. Çoban varsa baksa ki, Kaynaktan
çıkan su ince bir yolakta bir müddet aktıktan sonra kumda kaybolmaktadır.
Daha sonra
çadırları bu suyun etrafına taşırlar. Böylece köyde ilk yerleşim başlar. Niçin
iki dağ arasına kondukları sorulduğunda, orada ince bir su bulduklarından
bahsederler. Köyün adı da İncesu olarak kalır. (10)
9. Ruhi Özçelik’ten derlenmiştir. Anlatıcı 1933 doğumlu
olup, ilkokul mezunudur.
10. Ali Osman Akalın’dan derlenmiştir. Akalın 1926 doğumlu
olup, emekli ilköğretim müfettişidir.
Afyon Belediyesi Yayınları - 6
Afyon Belediyesi Yayınları - 6
7 Aralık 2019 Cumartesi
6 Aralık 2019 Cuma
5 Aralık 2019 Perşembe
4 Aralık 2019 Çarşamba
3 Aralık 2019 Salı
2 Aralık 2019 Pazartesi
DİNAR EFSANELERİ 3. AFYON KARAHİSAR SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994
LEYLEK TEPESİ
Dinar-Sandıklı yolu üzerinde, Kazanpınar köyü yakınlarında bir tepe vardır. Adı Leylek
Tepesi’dir. Yörede tepenin adı ile
ilgili şöyle bir efsane anlatılmaktadır.
Dinar birkaç
yolun birleştiği bir yerleşim yeri olduğu için bölgede eskiden deve ile ticaret
malı taşıyıcılığı yapılırmış. İzmirli bir Yahudi bir kervan sahibine leylekli
tepeyi bilip bilmediğini sorar. Kervan sahibi de , tepeyi bildiğini
söyleyince, o tepedeki taştan leyleği kendisine getirmesini ister.
Kervancı Dinar’a
dönünce o tepeye gelerek leyleğe
benzeyen taşı bir deveye yükleyerek İzmir’e götürür. Yahudi, leyleği teslim
aldıktan sonra kervancıya bir balyoz vererek bu taşı kırmasını ister. Kervancı
şaşırır: “ Nasıl olur. Ben o taşı bin bir zahmet çekerek getirdim. Sen ise
kırmamı istiyorsun “ der.
Yahudi “ Mal
benim değil mi? İstediğimi yaptırırım” deyince kervancı balyozu taşın ortasına
indirir. Taşın parçalanmasıyla birlikte içindeki altınlar ortalığa saçılır. O
zaman Yahudi Türk’e dönerek der ki: “Ah kafasız Türk bu taşın altındaki
altınları nasıl fark etmedin. Bunların hepsi senin olacaktı. Fakat bunlar artık
benim.”
Kervancı “Mal
senindi. Benden getirmemi istedin. Ben de taşı sana teslim ettim.” diyerek
hakkı olan parayı alarak Dinar’a döner.
Bu olay üzerine o
tepeye Leylek Tepesi adı verilir(7)
Efsanelerin
teşekkülü ile ilgili görüşlerden birisi, “Adapte olabilme kaidesi “dir. Buna göre
çevre değiştiren bir efsane yeni çevresinin sosyal ve etnografik şartlarına
kendini adapte eder. (8)
Hac’daki ağasına
helva götüren Tunceli’deki Munzur Baba, Yozgat’ta Aliyar, Gaziantep’te Memik
Dede, Konya’da Yuannidis adına anlatılmaktadır. Dinar’da Aşık Ahmet de, Bağdat’taki
sevgilisine sacda pişmiş böbreği soğumadan ulaştırır.
Yine cami hamam ikilisi veya tedavi özelliği
olan ılıca ve kaplıcalarla ilgili anlatılan efsanelerin ortak motifler
taşımaları, efsanelerin bu özelliği ile izah edilmektedir.
Dinar’da da
birbirine yakın iki köyün adı ile ilgili efsaneler de ortak motif taşımaktadır.
Bölgede göçer bir
vaziyette yaşarlarken, buldukları su etrafında yerleşmeleri neticesinde
kuruluşları gerçekleşen Dinar ilçesine bağlı, aşağı yukarı üç yüz yıllık
geçmişleri olan iki köyümüzdür Çapalı ve İncesu Köyleri.
Sınır komşusu
olan bu iki köyümüz arasında, artık geçmişte kalan küçük arazi anlaşmazlıkları
dışında, başta eğitim öğretim olmak üzere çeşitli konularda tatlı bir rekabet
vardır.
Bölgede yaptığım
derleme çalışmalarım sırasında köylerin adları ile ilgili tespit ettiğim
efsanelerin motif ortaklığı, bende, bu rekabetin köylerin kuruluş yıllarına
kadar gittiği intibaını uyandırdı. Her iki köyümüzün adları ile ilgili
efsanelerin ortak motifi “ sakalı ıslak bir tekenin takibi neticesinde bir kaynak
suyunun bulunması ve orada yerleşme” dir.
NOTLAR
7. Bu efsane Avdan Köyü’nden Mustafa Yıldırım’dan derlenmiştir. Anlatıcı 1936 doğumlu ve ilkokul mezunudur.
7. Bu efsane Avdan Köyü’nden Mustafa Yıldırım’dan derlenmiştir. Anlatıcı 1936 doğumlu ve ilkokul mezunudur.
8.Sakaoğlu s. 7
Afyon Belediyesi Yayınları - 6
Afyon Belediyesi Yayınları - 6
1 Aralık 2019 Pazar
30 Kasım 2019 Cumartesi
29 Kasım 2019 Cuma
28 Kasım 2019 Perşembe
27 Kasım 2019 Çarşamba
26 Kasım 2019 Salı
DİNAR EFSANELERİ - 3.AFYON KARAHİSAR SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994
CEBEL SULTAN DAĞI
Dinara bağlı Çapalı, İncesu ve Yeşilçat ( Eber ) köyleri sınırında bir dağdır. Eskiden yörükler yaz aylarını bu dağda geçirir, kış gelince daha sıcak yerlere göçerlermiş. Dağın adı ile ilgili bir efsane de, bu yörüklerin yaşadığı bir olaya bağlanmaktadır.
Buraya konup göçen yörük obalarından birisinin beyinin güzelliği dillere destan bir kızı varmış. Oba bir yaz sonu yükünü sararken bu kız da yaktıkları ateşin etrafını taşlarla çevirerek üstünü örter.
Bir yıl sonra yine aynı yere gelip çadırlar kurulurken, obanın beyi kızında bir kahve yapmasını ister. Kız, geçen yıldan kalan ateşin üstündeki külleri üfler. Küllerin altındaki ateş kor halinde dumaktadır. Bu durumu gören babası ve oba sakinleri kızın bir evliya olduğunu anlarlar. Sırrı anlaşılan kız o anda ölür. Cenazesini oraya defnederler.
Kızın adı Cebel Sultan olduğu için, bundan böyle dağa, Cebel Sultan adı verilir. Resmi kayıtlarda da aynı adla anılır. (6)
NOTLAR
6. Bu efsane İncsu Köyünden Ahmet Ali Aktaş'tan derlenmiştir. Anlatıcı 55 yaşında ve ilkokul mezunudur.
Afyon Belediyesi Yayınları - 6
Dinara bağlı Çapalı, İncesu ve Yeşilçat ( Eber ) köyleri sınırında bir dağdır. Eskiden yörükler yaz aylarını bu dağda geçirir, kış gelince daha sıcak yerlere göçerlermiş. Dağın adı ile ilgili bir efsane de, bu yörüklerin yaşadığı bir olaya bağlanmaktadır.
Buraya konup göçen yörük obalarından birisinin beyinin güzelliği dillere destan bir kızı varmış. Oba bir yaz sonu yükünü sararken bu kız da yaktıkları ateşin etrafını taşlarla çevirerek üstünü örter.
Bir yıl sonra yine aynı yere gelip çadırlar kurulurken, obanın beyi kızında bir kahve yapmasını ister. Kız, geçen yıldan kalan ateşin üstündeki külleri üfler. Küllerin altındaki ateş kor halinde dumaktadır. Bu durumu gören babası ve oba sakinleri kızın bir evliya olduğunu anlarlar. Sırrı anlaşılan kız o anda ölür. Cenazesini oraya defnederler.
Kızın adı Cebel Sultan olduğu için, bundan böyle dağa, Cebel Sultan adı verilir. Resmi kayıtlarda da aynı adla anılır. (6)
NOTLAR
6. Bu efsane İncsu Köyünden Ahmet Ali Aktaş'tan derlenmiştir. Anlatıcı 55 yaşında ve ilkokul mezunudur.
Afyon Belediyesi Yayınları - 6
25 Kasım 2019 Pazartesi
23 Kasım 2019 Cumartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)