30 Temmuz 2016 Cumartesi
29 Temmuz 2016 Cuma
28 Temmuz 2016 Perşembe
27 Temmuz 2016 Çarşamba
23 Temmuz 2016 Cumartesi
15 Temmuz 2016 Cuma
8 Temmuz 2016 Cuma
Araştırıp hazırlayan Ayhan Kalkan
XV-XV1. YÜZYILLARDA GEYİKLER
1500/1600 YILLARINDA DİNAR / GEYİKLER’İN ÇEŞİTLİ KONULARDAKİ OLUŞUMLARI ÖZER KÜPELİ’NİN TEZ HAZIRLIĞI BELGESİNDEN FAYDALANARAK DİNAR BÖLÜMLERİ İLGİLENEN OKURLARA SUNULMUŞTUR. TEZ BELGESİ HOMA VE GEYİKLER ŞEHİRLERİ HAKKINDA HAZIRLANMIŞ BEN BU BÖLÜMDE SİZLERE YALNIZCA DİNAR-GEYİKLER’İ SUNUYORUM.
Not: Bu yazı metninin hazırlanmasında bana yardımlarını esirgemeyen Deniz Bilgisayar Turan Çekinir ’e Ve böyle bir bilgileri Osmanlıcadan çevirip sunan Özer Küpeli ‘ye ,Belgeleri bana ulaştıran Barış Çetin’e teşekkür ederim.
XV-XV1. Yüzyıllarda Homa Kaza’sında biri Homa, diğeri Geyikler olmak üzere birbirinden ayrı iki şehir bahis konusu olduğu için bu şehirlerin adlarının menşei hususunu ayrı ayrı işlemenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz.(Bu yıllarda Dinar’ın ismi Geyikler olması ve Hama’ya bağlı olması böylece kanıtlanmıştır.)Buna göre aşağıda Homa ve Geyikler adının menşei incelenmiştir.(Ben bu bölümdü Dinar’ı ilgilendiren bölüm olan Geyikler’i ele alarak kayıt ettim. Homa hakkında bilgi isteyen ayrıca araştırıp öğrenebilir.)Homa adı xx.yüzyıl ortalarına kadar devam etmiş,daha sonra ise adı Gümüşsu olmuştur.
GEYİKLER
Geyikler Günümüzde Dinar adıyla bilinen Geyikler’in bulunduğu bölge, tarih boyunca birçok medeniyetin hüküm sürdüğü bir coğrafya olup, bu coğrafyada şehirler, genellikle şimdiki Dinar civarında kurulmuştur. Bilinen ilk şehrin adı ise Geleine’dir.
Geleme adı. Şehri kuran Ahiya (Aka-İyon) prenslerinden Geleinos’tan gelmektedir. Bu ad Selefkoslar dönemine kadar devam etmiş, Selefkoslar’dan I. Antiochus Geleine şehrinin yanında kurduğu yeni bir şehre annesinin adına izafetle Apameia adını vermiş, Antiochus’un kurduğu diğer şehirlerden ayırt edilmesi için de Apameia Cibotos denilmiştir.
Bu havalinin Türkler tarafından fethiyle birlikte Apameia şehrinin yerini Geyikler almıştır. Geyikler’in Türk iskânı sonrasında ortaya çıkmış bir ad olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Anadolu’nun birçok yerinde ve Karahisar-ı Sahib Sancağı dâhilinde Geyiklü, Geyikler gibi cemaat isimlerine rastlanılmaktadır. Bu cemaat mensuplarının Bizans döneminde oldukça harap olmuş ve küçücük bir köy haline gelmiş bulunan Apameia’ya yerleşmek suretiyle adını Geyikler olarak değiştirdikleri akla gelmektedir. Mamafih Türk fetihlerinden önce nüfusun azalmasıyla ıssızlaşan ve harabe haline dönen Anadolu’ya yeni gelen Türk nüfusu, birdenbire canlılık getirmiş ve memleketi yeniden İmara başlamıştır. Bu suretle Anadolu’da harabe haline dönmüş köy, kasaba ve şehirler ya eski harabelerin yanında ya da üzerinde yeniden imar ve ihya edilmişti, işte zannımızca Apameia’nın Geyikler’e dönüşmesi de bu suretle olmuştur.
Geyikler adı, İran altınına izafetle XVII-XVIII. yüzyıllarda Dinar şekline dönüşmüş ve günümüze kadar devam etmiştir.
COĞRAFÎ KONUM VE TABİİ ÇEVRE
Homa ile Geyikler’in her ikisinin de ayrı birer yerleşim birimi olduğunu daha önce zikretmiştik. Buna göre Homa bugün Gümüşsü adıyla Denizli’nin Çivril İlçesi’ne bağlı bir bucak merkezi, Geyikler ise Dinar adıyla Afyonkarahisar’a bağlı bir ilçe merkezidir. Bunun yanında Gümüşsu’nun günümüzde küçük bir yerleşim merkezi olması coğrafî konumuyla ilgili yeterince bilgi edinmemize imkân vermemiştir. Bu sebeple anlatacağımız bilgiler daha ziyâde Dinar ekseninde olacaktır.
Dinar’ın bugünkü konumu İtibarıyla topraklan, hem Akdeniz, hem de Ege Bölgesi’nde yer almaktadır. Dinar İlçesi’nin kuzeydoğusunda Şuhut İlçesi, doğusunda İsparta İli, güneyinde ve güneybatısında Afyonkarahisar’a bağlı Başmakçı ile Evciler ilçeleri, kuzeyinde ve kuzeybatısında Sandıklı ile Kızılören ilçeleri ve nihâyet batısında Denizli-Çivril İlçesi Gümüşsü (Homa) Bucağı bulunmaktadır. Gümüşsu’nun daha batısında ise yine aynı ilçenin Işıklı (Şeyhlü) Bucağı yer almaktadır. Bu şekilde coğrafî konumunu belirttiğimiz bölgenin tabii çevresi yani dağlan, ovaları, akarsu ve gölleri ile iklimi hakkındaki bilgilerimiz ise şöyledir:
DAĞLAR:
a-) Akdağ: Dinar’ın orta kısımlarında kuzeybatıdan güneydoğuya doğru uzanan ve bir bakıma Dinar ile Sandıklı ovası ve Denizli-Çivril arasında sınır teşkil eden bu dağlar ormanlık olup bölgenin en yüksek dağları konumundadırlar. Sık sık meydana gelen tektonik hareketlerle başkalaşmaya uğramak suretiyle rekristalize kalkerlerden oluşan bu dağda, kalkerlerin görünüşü beyaz, siyahımsı, gri renkli, çatlaklı, kırıklı, karstık mağaralı bir durum göstermektedir. Kalkerlerin kırılmış yüzeyleri ise gri renkli ve pürüzlü bir manzara arzetmektedir46. En yüksek iki tepesinden birisi 2495 metre, diğeri ise 2360 metredir. Bu dağ bir taraftan Küfü Çayı, diğer taraftan Düzbel ve Duruca su ile batıya geçit verir. Buna karşı kuzey yüzü meyilli, güney yüzü ise diktir. Kalkerli gövdesi arasında bakır vs. madenlere rastlanılmaktadır.
b-) Kumalar Dağları: Afyon İli’nin adeta bir bel kemiği durumundaki bir iç dağ sırası olan bu dağlar Afyon Merkez İlçesi ile Sandıklı, Şuhut, Dinar ve Çivril (dolayısıyla Gümüşsü) arasında kuzeyden güneye doğru doğal bir sınır teşkil etmek suretiyle uzanır. Temel yapısı granit, trahit ve çiğmer denilen kalkerli taşlardan oluşan dağ sırasının en yüksek yeri Başören yakınında 2300 metredir. Dağ sırası Balçıkhisar ile Çöl-ovası arasında volkanik tepeler halinde uzanmaktadır. Yine Dinar ilçe merkezine kadar Akdağ’ın bir devamı olarak sokulan Samsun Dağlan ile aynı dağ silsilesinin devamı olan Aydoğmuş Tepesi’nde yükseklik 1765 m.ye kadar ulaşmaktadır.
Bunlardan başka bölgenin kuzeyinde Sandıklı ile Dinar arasından güneybatıya Çivril yönüne doğru uzanan Ahır Dağlan, yine Çivril sınırından Dinar’ın güneyine şimdiki Dazkın’ya doğru uzanan Altıparmak Dağlan, Dinar-Isparta sınırındaki Söğüd Dağı ile batıda Karadağ bölgenin diğer dağlandır.
Ovalar: Bölgenin başlıca ovalan alüvyonlardan oluşmuş ve genç topraklardan müteşekkil Dombay, Çöl-ovası, Dinar Ovası ile bir de Gümüşsü (Homa) önünden uzayıp gitmekte olan Çivril Ovası’dır.
a-) Dombay Ovası: Sandıklı depresyonunun güney kısmım oluşturan bu ovanın ortasından Büyük Menderes’in bir kolu olan Akpınar Deresi akmaktadır. Ova, kuzey- güney istikametinde 18 km. uzunluğunda ve 4 km. genişliğindedir. Güneye doğru olan meyil % 1 civarındadır. Tahıl, patates ve pancar bu ovada yetiştirilen başlıca ürünlerdir.
b-) Çöl-ovası: Kılıçtakan ile Kumalar dağlan arasında uzanan bu ova 20 km. uzunluğunda ve 10 km. genişliğinde kapalı bir ovadır. Güneyden ve kuzeyden iki geçit ile Şuhut Ovası’na ve Donbay Ovası’na açılır.
c-) Dinar Ovası: Büyük Menderes çöküntü hendeğinin en uç kısmında yer alan depresyon üzerindedir. Ova, 20 km uzunluğunda, 8-10 km. genişliğinde olup güneye doğru hafifçe yükselirken kuzeybatıya doğru da % 0.5-1 oranında alçalmaktadır.
Göller ve Akarsular: Bölgede biri Gökçeli, diğeri Karakuyu olmak üzere iki göl bulunmaktadır. Her ikisi de neojen kalıntısı olan göller bataklık ve sazlarla kaplıdır. Bunlara incelediğimiz dönemde Homa Kazası sınırlan içinde bulunan şimdiki Dazkırı İlçesi sınırları dâhilinde yer alan Acı Tuz Gölü’nü de eklemek gerekmektedir. Çünkü incelediğimiz dönemde kazada, daha sonraki bölümlerde zikredileceği gibi bir tuzla bulunmaktadır. Büyük ihtimalle de söz konusu göl bu tuzladır.
Bölgede akarsu deyince akla en önce Büyük Menderes Nehri gelmektedir. Ülkemizin önemli nehirlerinden birisi olan Büyük Menderes, Dinar’a 1 km. mesafedeki Düden denilen mevkiden çıkar ve bir takım suların da katılımıyla batıya İşıklı Gölü’ne doğru, oradan da Ege Denizi’ne doğru akıp gitmektedir. Bunların dışında bölgede ufak tefek dereler de bulunmaktadır.
İklim: Bölge Akdeniz ikliminden kara iklimine geçiş yeri konumundadır. Bu nedenle güney kısımlarda daha yumuşak bir iklim hâkim iken, bölgenin yüksek kesimlerinde karasal iklimin etkisi fazladır. Yıllık sıcaklık ortalaması I2,63°C, yıllık yağış toplamı 460.91 mm., yağışın mod derecesi ise 513 mm. dir. En az yağış Ağustos ayında olup, mevsimlere göre yağışın dağılışı ise ilkbaharda % 33.8, yazm % 11.9, sonbaharda % 19 ve kışın % 35.3 oranındadır. Bölgenin aylara göre sıcaklık dağılımı ise şöyledir:
Taplo 1:Dinar İlçesinin Aylara Göre Sıcaklık Dağılımı
Tablodan da görüleceği üzere sıcaklık ortalamasının en düşük olduğu
aylar kış aylarıdır. En soğuk aylar Aralık, Ocak ve Şubat ayları olup,
en sıcak aylar ise Temmuz ve Ağustos aylandır.
XV-XV1. YÜZYILLARDA GEYİKLER
1500/1600 YILLARINDA DİNAR / GEYİKLER’İN ÇEŞİTLİ KONULARDAKİ OLUŞUMLARI ÖZER KÜPELİ’NİN TEZ HAZIRLIĞI BELGESİNDEN FAYDALANARAK DİNAR BÖLÜMLERİ İLGİLENEN OKURLARA SUNULMUŞTUR. TEZ BELGESİ HOMA VE GEYİKLER ŞEHİRLERİ HAKKINDA HAZIRLANMIŞ BEN BU BÖLÜMDE SİZLERE YALNIZCA DİNAR-GEYİKLER’İ SUNUYORUM.
Not: Bu yazı metninin hazırlanmasında bana yardımlarını esirgemeyen Deniz Bilgisayar Turan Çekinir ’e Ve böyle bir bilgileri Osmanlıcadan çevirip sunan Özer Küpeli ‘ye ,Belgeleri bana ulaştıran Barış Çetin’e teşekkür ederim.
XV-XV1. Yüzyıllarda Homa Kaza’sında biri Homa, diğeri Geyikler olmak üzere birbirinden ayrı iki şehir bahis konusu olduğu için bu şehirlerin adlarının menşei hususunu ayrı ayrı işlemenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz.(Bu yıllarda Dinar’ın ismi Geyikler olması ve Hama’ya bağlı olması böylece kanıtlanmıştır.)Buna göre aşağıda Homa ve Geyikler adının menşei incelenmiştir.(Ben bu bölümdü Dinar’ı ilgilendiren bölüm olan Geyikler’i ele alarak kayıt ettim. Homa hakkında bilgi isteyen ayrıca araştırıp öğrenebilir.)Homa adı xx.yüzyıl ortalarına kadar devam etmiş,daha sonra ise adı Gümüşsu olmuştur.
GEYİKLER
Geyikler Günümüzde Dinar adıyla bilinen Geyikler’in bulunduğu bölge, tarih boyunca birçok medeniyetin hüküm sürdüğü bir coğrafya olup, bu coğrafyada şehirler, genellikle şimdiki Dinar civarında kurulmuştur. Bilinen ilk şehrin adı ise Geleine’dir.
Geleme adı. Şehri kuran Ahiya (Aka-İyon) prenslerinden Geleinos’tan gelmektedir. Bu ad Selefkoslar dönemine kadar devam etmiş, Selefkoslar’dan I. Antiochus Geleine şehrinin yanında kurduğu yeni bir şehre annesinin adına izafetle Apameia adını vermiş, Antiochus’un kurduğu diğer şehirlerden ayırt edilmesi için de Apameia Cibotos denilmiştir.
Bu havalinin Türkler tarafından fethiyle birlikte Apameia şehrinin yerini Geyikler almıştır. Geyikler’in Türk iskânı sonrasında ortaya çıkmış bir ad olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Anadolu’nun birçok yerinde ve Karahisar-ı Sahib Sancağı dâhilinde Geyiklü, Geyikler gibi cemaat isimlerine rastlanılmaktadır. Bu cemaat mensuplarının Bizans döneminde oldukça harap olmuş ve küçücük bir köy haline gelmiş bulunan Apameia’ya yerleşmek suretiyle adını Geyikler olarak değiştirdikleri akla gelmektedir. Mamafih Türk fetihlerinden önce nüfusun azalmasıyla ıssızlaşan ve harabe haline dönen Anadolu’ya yeni gelen Türk nüfusu, birdenbire canlılık getirmiş ve memleketi yeniden İmara başlamıştır. Bu suretle Anadolu’da harabe haline dönmüş köy, kasaba ve şehirler ya eski harabelerin yanında ya da üzerinde yeniden imar ve ihya edilmişti, işte zannımızca Apameia’nın Geyikler’e dönüşmesi de bu suretle olmuştur.
Geyikler adı, İran altınına izafetle XVII-XVIII. yüzyıllarda Dinar şekline dönüşmüş ve günümüze kadar devam etmiştir.
COĞRAFÎ KONUM VE TABİİ ÇEVRE
Homa ile Geyikler’in her ikisinin de ayrı birer yerleşim birimi olduğunu daha önce zikretmiştik. Buna göre Homa bugün Gümüşsü adıyla Denizli’nin Çivril İlçesi’ne bağlı bir bucak merkezi, Geyikler ise Dinar adıyla Afyonkarahisar’a bağlı bir ilçe merkezidir. Bunun yanında Gümüşsu’nun günümüzde küçük bir yerleşim merkezi olması coğrafî konumuyla ilgili yeterince bilgi edinmemize imkân vermemiştir. Bu sebeple anlatacağımız bilgiler daha ziyâde Dinar ekseninde olacaktır.
Dinar’ın bugünkü konumu İtibarıyla topraklan, hem Akdeniz, hem de Ege Bölgesi’nde yer almaktadır. Dinar İlçesi’nin kuzeydoğusunda Şuhut İlçesi, doğusunda İsparta İli, güneyinde ve güneybatısında Afyonkarahisar’a bağlı Başmakçı ile Evciler ilçeleri, kuzeyinde ve kuzeybatısında Sandıklı ile Kızılören ilçeleri ve nihâyet batısında Denizli-Çivril İlçesi Gümüşsü (Homa) Bucağı bulunmaktadır. Gümüşsu’nun daha batısında ise yine aynı ilçenin Işıklı (Şeyhlü) Bucağı yer almaktadır. Bu şekilde coğrafî konumunu belirttiğimiz bölgenin tabii çevresi yani dağlan, ovaları, akarsu ve gölleri ile iklimi hakkındaki bilgilerimiz ise şöyledir:
DAĞLAR:
a-) Akdağ: Dinar’ın orta kısımlarında kuzeybatıdan güneydoğuya doğru uzanan ve bir bakıma Dinar ile Sandıklı ovası ve Denizli-Çivril arasında sınır teşkil eden bu dağlar ormanlık olup bölgenin en yüksek dağları konumundadırlar. Sık sık meydana gelen tektonik hareketlerle başkalaşmaya uğramak suretiyle rekristalize kalkerlerden oluşan bu dağda, kalkerlerin görünüşü beyaz, siyahımsı, gri renkli, çatlaklı, kırıklı, karstık mağaralı bir durum göstermektedir. Kalkerlerin kırılmış yüzeyleri ise gri renkli ve pürüzlü bir manzara arzetmektedir46. En yüksek iki tepesinden birisi 2495 metre, diğeri ise 2360 metredir. Bu dağ bir taraftan Küfü Çayı, diğer taraftan Düzbel ve Duruca su ile batıya geçit verir. Buna karşı kuzey yüzü meyilli, güney yüzü ise diktir. Kalkerli gövdesi arasında bakır vs. madenlere rastlanılmaktadır.
b-) Kumalar Dağları: Afyon İli’nin adeta bir bel kemiği durumundaki bir iç dağ sırası olan bu dağlar Afyon Merkez İlçesi ile Sandıklı, Şuhut, Dinar ve Çivril (dolayısıyla Gümüşsü) arasında kuzeyden güneye doğru doğal bir sınır teşkil etmek suretiyle uzanır. Temel yapısı granit, trahit ve çiğmer denilen kalkerli taşlardan oluşan dağ sırasının en yüksek yeri Başören yakınında 2300 metredir. Dağ sırası Balçıkhisar ile Çöl-ovası arasında volkanik tepeler halinde uzanmaktadır. Yine Dinar ilçe merkezine kadar Akdağ’ın bir devamı olarak sokulan Samsun Dağlan ile aynı dağ silsilesinin devamı olan Aydoğmuş Tepesi’nde yükseklik 1765 m.ye kadar ulaşmaktadır.
Bunlardan başka bölgenin kuzeyinde Sandıklı ile Dinar arasından güneybatıya Çivril yönüne doğru uzanan Ahır Dağlan, yine Çivril sınırından Dinar’ın güneyine şimdiki Dazkın’ya doğru uzanan Altıparmak Dağlan, Dinar-Isparta sınırındaki Söğüd Dağı ile batıda Karadağ bölgenin diğer dağlandır.
Ovalar: Bölgenin başlıca ovalan alüvyonlardan oluşmuş ve genç topraklardan müteşekkil Dombay, Çöl-ovası, Dinar Ovası ile bir de Gümüşsü (Homa) önünden uzayıp gitmekte olan Çivril Ovası’dır.
a-) Dombay Ovası: Sandıklı depresyonunun güney kısmım oluşturan bu ovanın ortasından Büyük Menderes’in bir kolu olan Akpınar Deresi akmaktadır. Ova, kuzey- güney istikametinde 18 km. uzunluğunda ve 4 km. genişliğindedir. Güneye doğru olan meyil % 1 civarındadır. Tahıl, patates ve pancar bu ovada yetiştirilen başlıca ürünlerdir.
b-) Çöl-ovası: Kılıçtakan ile Kumalar dağlan arasında uzanan bu ova 20 km. uzunluğunda ve 10 km. genişliğinde kapalı bir ovadır. Güneyden ve kuzeyden iki geçit ile Şuhut Ovası’na ve Donbay Ovası’na açılır.
c-) Dinar Ovası: Büyük Menderes çöküntü hendeğinin en uç kısmında yer alan depresyon üzerindedir. Ova, 20 km uzunluğunda, 8-10 km. genişliğinde olup güneye doğru hafifçe yükselirken kuzeybatıya doğru da % 0.5-1 oranında alçalmaktadır.
Göller ve Akarsular: Bölgede biri Gökçeli, diğeri Karakuyu olmak üzere iki göl bulunmaktadır. Her ikisi de neojen kalıntısı olan göller bataklık ve sazlarla kaplıdır. Bunlara incelediğimiz dönemde Homa Kazası sınırlan içinde bulunan şimdiki Dazkırı İlçesi sınırları dâhilinde yer alan Acı Tuz Gölü’nü de eklemek gerekmektedir. Çünkü incelediğimiz dönemde kazada, daha sonraki bölümlerde zikredileceği gibi bir tuzla bulunmaktadır. Büyük ihtimalle de söz konusu göl bu tuzladır.
Bölgede akarsu deyince akla en önce Büyük Menderes Nehri gelmektedir. Ülkemizin önemli nehirlerinden birisi olan Büyük Menderes, Dinar’a 1 km. mesafedeki Düden denilen mevkiden çıkar ve bir takım suların da katılımıyla batıya İşıklı Gölü’ne doğru, oradan da Ege Denizi’ne doğru akıp gitmektedir. Bunların dışında bölgede ufak tefek dereler de bulunmaktadır.
İklim: Bölge Akdeniz ikliminden kara iklimine geçiş yeri konumundadır. Bu nedenle güney kısımlarda daha yumuşak bir iklim hâkim iken, bölgenin yüksek kesimlerinde karasal iklimin etkisi fazladır. Yıllık sıcaklık ortalaması I2,63°C, yıllık yağış toplamı 460.91 mm., yağışın mod derecesi ise 513 mm. dir. En az yağış Ağustos ayında olup, mevsimlere göre yağışın dağılışı ise ilkbaharda % 33.8, yazm % 11.9, sonbaharda % 19 ve kışın % 35.3 oranındadır. Bölgenin aylara göre sıcaklık dağılımı ise şöyledir:
Taplo 1:Dinar İlçesinin Aylara Göre Sıcaklık Dağılımı
Aylar | Günlük sıcaklık ortalaması | En yüksek sıcaklık | En düşük sıcaklık |
Ocak | 2.41’C | 17.2C | (?) |
Şubat | 3.84C | 20.7C | -13C |
Mart | 7.19 C | 27.2C | -9.2C |
Nisan | 11.09C | 28.6C | -3.4C |
Mayıs | 15.66C | 32.2C | 0.4C |
Haziran | 19.8C | 35.2C | 9.2C |
Temmuz | 23.23°C | 38.4°C | 7.0°C |
Ağustos | 22.6TC | 38.2’C | 6.6°C |
Eylül | 18.72°C | 35.6°C | 0.4°C |
Ekim | 13.43°C | 31.5°C | -3.5’C |
Kasım | 8.4°C | 26°C | -9.5’C |
Aralık | 4.73CC | 18.3°C | -13.5°C |
- YÜZYILA KADAR HOMA VE GEYİKLER BÖLGESİNİN TARİHİ
- A) TÜRK ÖNCESİ DÖNEMDE BÖLGENİN TARİHİ
Geçen sayıdan devam
Bu toprakların yeni hâkimi Frigya Kralı II. Midas, buraya oğlu Literses’i vali olarak atamış, Litertes, oldukça önem verdiği bu şehri genişletmek ve zenginleştirmek için bir takım faaliyetlere girişmiştir. Öncelikle şehir nüfusunu arttırmaya çalışmış, gelen yabancılara iyi davranmak suretiyle onların, kalenin önünde şehir kurmalarını sağlamıştır. Öte yandan bunların çiftçilik ve harman işlerinde kendi topraklarını işlerken yardımcı olmalarını şart koşmuştur. Bu suretle Geleine Kalesi önünde yeni bir şehir ortaya çıkmış, kısa zamanda nüfus artmış, Hititler zamanındaki Kral Yolu’nun da Geleine’den geçmesiyle şehir, tüccar, kervancı ve sanatkârların toplandığı zengin bir ticaret ve kültür merkezi hâline gelmiştir. Geleine’nin kısa zamanda, doğu-batı ticaret yolu üzerinde önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline gelmesi üzerine Frigya Kralı
Lidya satraplarının yazlık ikametgâhı olan Geleine, Lidyalıların MÖ. 546 yılında Perslere yenilmesi üzerine, Pers hâkimiyetine girmiştir. Bu devirlerde hâlâ Kral Yolu üzerinde bir ticaret ve sanat merkezi olma konumunu devam ettiren şehir, Perslerin Yunanlılarla yaptıkları savaşlar sırasında zaman zaman ordu merkezi olmuştur. Bu sırada Pers İmparatoru Serhas, şehirde yeni saraylar inşa ettirmiş, bir iç kale (akropol) yaptırdığı gibi eski kaleyi de onartmıştır. Serhas’ın torunu II. Darius zamanında oğlu Prens Kuruş Anadolu satrabı olmuş, onun satraplığı zamanında da merkez Sart şehrinden Geleine’ye taşınmıştır.
Persler’in MÖ. 333 yılına kadar devam eden hâkimiyetine bu tarihte Makedonya İmparatoru Büyük İskender son vermiş, komutanlarından Antigones’i merkezi Geleine olmak üzere Frigya’ya satrap olarak atamıştır. İskender’in Ölümünden sonra satraplar birer ikişer bağımsızlıklarını ilan ettikleri sırada Antigones de, Geleine’de aynı şeyi yapmıştır. İskender’in yerine geçmek için faaliyete başlayan Antigones’in büyük bir kuvvetle Trakya’ya geçtiği sırada Bergama Kalesi’ndeki hazineyi korumakla görevli Attalis oğlu Ömen, Frigya’ya saldırarak, Geleine’nin de dâhil olduğu Batı Frİgya’yı ele geçirmişse de, bir süre sonra Antigones, Ömen’i Geleine’den çıkarmıştır. Bundan sonra Antigones, Geleine’de yerleşmek suretiyle burayı krallığının başkenti yapmıştır. Büyük İskender’in yerine geçmek hevesiyle sık sık çevresindeki krallara saldıran Antigones, en sonunda kendisine karşı birleşen Mısır Kralı Batlamiyos, Suriye Kralı Selefkos, Trakya Kralı Lizimahos’un ordularına karşı koyamamış ve ağır bir yenilgiye uğrayarak Geleine’ye çekilmiş (MÖ. 301), bir süre sonra da ölmüştür. Fakat bundan sonra diğer krallar arasında başlayan savaşlarda Geleine sık sık yağmalara uğramış, yakılıp yıkılmıştır.
Suriye Kralı Selefkos’un ölümünden sonra yerine geçen oğlu I. Antiochus savaşın yaralarını sarmak için yeni şehirler kurmaya, yıkılmış şehirleri de yeniden imara başlamıştır. Lâkin dalgalı bir arazide kurulmuş olan Geleine şehrinin yerini beğenmeyerek, bu şehrin hemen yanı başındaki ovada yeni bir şehir kurmaya girişmiş, öncelikle tapınak, stadyum, agora gibi şehrin genel yapılarını inşa etmiştir. Kurduğu bu şehre annesinin adına izafetle Apameia adını vermiş, Antiochus’un kurduğu diğer şehirlerden ayırt edilmesi için de Apameia Cibotos denilmiştir. Bir süre sonra Geleine ile birleşerek tek şehir olan Apameia, zamanla ticaret yolları üzerinde bulunmasının da etkisiyle büyük bir ticaret merkezi haline gelmiş ve Küçük Asya’nın en kalabalık şehirlerinden birisi olmuştur. Antiochus’un ölümünden sonra Selefkoslann gücü gittikçe zayıflamış, Romalıların yardım ettiği Bergama Krallığı ile yapılan savaşlarda yenilmişler ve sulh yapmak zorunda kalmışlardır. Böylece Selefkoslar, Frigya topraklarını Bergama Krallığı’na terk etmek zorunda kalmışlardır.
Bergama Krallığı döneminde oldukça önemini arttıran Apameia (Dinar) şehri, Bergama, Tralles (Aydın), Laodikia (Denizli) gibi diğer büyük şehirler ile para antlaşmaları yaparak gümüş paralar basmıştır. Elli yıl kadar Bergama Krallığı’nın hâkimiyetinde olan Apameia, kısa bir süre kendilerini Perslerin torunları sayan Pont Krallığı’nın yönetimine girmiş, nihayet MÖ. 70’lerde Romalıların eline geçmiştir. Romalılar tüm Frigya bölgesini ele geçirdikten sonra Roma’dan bir komiserler kurulu göndererek bölgenin İdarî teşkilâtını oluşturmuşlar ve Apameia’yı da il merkezlerinden birisi yapmışlardır. Önce Kilikia Eyaleti’ne bağlanan Apameia, daha sonra Asia Eyâleti sınırları içerisine alınmıştır.
Romalılar şehrin güvenliğini sağlayarak birçok tüccar, banker ve iş adamı getirtmişlerdir. Onların zamanında şehir, aslında bir serbest şehir olmakla beraber gittikçe artan Romalı iş adamları sebebiyle eski özelliğini yitirerek, bir Roma kolonisi haline gelmiştir. Bununla beraber şehrin Kral Yolu üzerinde bulunmasından dolayı sosyal, kültürel ve ekonomik hayat gittikçe yükselmiştir.
Uzun zaman Anadolu’nun en büyük şehirlerinden birisi olan Apameia, Romalılar zamanındaki ihtişamlı konumunu Bizanslılar zamanında devam ettirememiştir. Çünkü bu devirde Constantinople (İstanbul) şehrinin ön plana çıkması, Bizanslıların yeni tesis ettiği İdarî teşkilâtta Apameia’nın parçalanarak, bir köy derecesine indirilmesi ve artık devrin büyük ticaret yollarından uzak kalması buna etken olmuştur.
Bizans döneminde Apameia’nın inhitâtına karşılık Homa ön plana çıkmıştır. Homa hakkında Bizans devrinden öncesine ait herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Nitekim Bizans döneminde Siblion veya Soublion diye bilinen bu bölgede savunma amaçlı bir istihkâm bulunmaktadır. Homa’daki bu istihkâmın kuruluşu ya I. Justinien, ya da îkonoklast imparatorları zamanındadır. Homa istihkâmı ve buradan geçen yol sonraki yıllarda, bilhassa Türk akınları sırasında önem kazanmıştır. Bizans için Selçuklular ile yapılan hudut mücadelelerinde Homa oldukça önemli bir yere sahipti. Çünkü Bizans’ın ehemmiyetli yollarından birisinin buradan geçmesi yanında, bölgedeki büyük istihkâmlarından biri de Homa idi.
HOMA VE GEYİKLER HAVALİSİNİN TÜRKLEŞMESİ VE SONRASI
1162’de Kılıçarslan’ın (1155-1192) Bizans ile yaptığı barış neticesinde dostça giden Selçuklu-Bizans münasebetleri, Eskişehir civarında sayılan 100.000’i aşan Türkmenlerin yeni yurt ve otlaklar bulmak amacıyla Rûm ülkesine akınlarda bulunmasıyla bozuldu. Bunun üzerine Manuel bir yandan Türkmenlerin istilâsını durdurmak, bir yandan da kudreti oldukça artan II. Kılıçarslan’a bir ders vermek için harekete geçti. İki taraf arasındaki dostluğun bozulmaması için yapılan görüşmeler sonuç vermeyince Manuel, 1175’de hudutlara kuvvetler göndererek kalelerin tahkimine başladı. Bu suretle iki metruk istihkamı Dorylion (Eskişehir) ve Soublion (Homa)’u yeniden inşâ etti. Öte yandan Selçuklu sultanı da bu istihkamların inşâsına mâni olmak için karşı akınlarda bulunuyordu. Bunun üzerine Manuel Kommenos 1176’da Selçuklulara büyük darbeyi indirmek ve Anadolu’yu tüm Türklerden temizlemek amacıyla İstanbul’dan hareket etti, imparator Manuel Eskişehir yolu yerine, Selçukluları gafil avlamak ve Selçuklu payitahtı Konya üzerine yürümek için Denizli yolunu tercih etti. Buna göre Bizans ordusu önce Dazkırı’ya, ardından Dinar’a vardı. Sonra Homa’ya varan Bizans ordusu İlerlemeye devam ederek Türk-Bizans hudûdundaki Myriokefalon denilen dar ve sarp bir geçide girdi. Lâkin Bizans ordusu bu geçit yerinin çıkışında II. Kılıçarslan’ın kurduğu pusuya düştü ve Türklerin şiddetli hücumu karşısında büyük bir bozguna uğradı. Bu bozgun neticesinde Manuel sulh teklifinde bulundu. Yapılan anlaşmaya göre imparator Eskişehir ile Homa istihkâmlarını yıkmayı ve fidye ödemeyi kabul etmiş, Homa-Honaz ve Alaşehir yoluyla İstanbul’a geri dönmüştür. Bu savaş neticesinde Haçlı istilâları nedeniyle 1097-1176 arasında Bizanslılarda bulunan üstünlük tekrar Türklere geçmiştir.
İmparator Manuel, İstanbul’a döndükten sonra söz verdiği gibi Homa istihkâmınını yıktırmasına rağmen Eskişehir istihkâmını yıktırmadı. Bunun üzerine Sandıklı ve Dinar havalisinde bulunan uçbeylerinden Emir Sungur; Dazkırı, Denizli ve Çivril taraflarına akın yapmakla görevlendirilmiştir. Böylece, Kütahya ile Eskişehir Selçuk hâkimiyetine girmiş, Türk hududu Denizli’ye kadar ulaşmıştı. Bundan sonra bu bölge, bir süre daha Türk-Bizans mücadelelerine sahne olmuşsa da Bizans’ın gittikçe kuvvet kaybetmesiyle Türkler artık XIII. yüzyıl başlarından itibaren bu bölgeyi hakimiyetleri altına almış olmalıdırlar. Nitekim Ebu’l-Fida, Moğol istilâsı öncesinde geçtiği Denizli civarında ve dağlarında 200.000 çadır halkı Türkmenin yaşadığını zikretmektedir.
Bu yine XVI. yüzyılın ikinci yarısında başlayıp yüzyıl sonuna kadar devam eden, hatta değişik illerin suhteleriyle savaşmaya yeltenecek kadar cesaret sahibi olan suhtelerin çıkardığı hadiselerden zaman zaman Homa Kazası’nın da etkilendiği anlaşılmaktadır.
KAZÂNIN OSMANLI İDARÎ TAKSİMÂTINDAKİ YERİ
Geyikler’in bağlı olduğu Homa, XV-XVI. yüzyıllarda Anadolu Eyaleti’nin Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza merkezidir. Bilindiği üzere, Osmanlı taşra teşkilatında ülke eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar ise her biri bir kadının idaresinde bulunan kazalara bölünmüştür. Kazaları oluşturan köyler ise idari ve coğrafi sınırlara taksim olunmuş, bu suretle aynı coğrafya içerisinde benzer hususiyetlere sahip köylerden oluşan idare üniteye ise nahiye adı verilmiştir.Ancak nahiye tabirinin her zaman kazanın bir parçasını değil,bazen bir livayı,(Sancak)livanın bir parçasını ifade ettiği de görülmektedir.Yine bir başka görüşe göre nahiye tabiriyle,birkaç divan veya bölükten oluşan bir bölgenin veyahut tek bir divan ya da bölükten oluşan bir naiplik bölgesinin kastedildiği belirtilmiştir.
1243 Kösedağ Savaşı’nı müteakip Anadolu Türk birliğindeki çözülme devrinde, Moğollara dayanmak suretiyle bir ara mutlak iktidar sahibi olan Selçuklu veziri Muîneddin Pervane’nin boşalan makamlara yaptığı tayinler sırasında Ladik, Honaz,Sandıklı, Kütahya, Akşehir ve Beyşehir havalileri vezir Sâhib Ata Fahrüddin Ali’nin oğulları Tâceddin ve Nüsreddin Hasan’a iktâ olarak verilmiştir . Bu durumda Homa ve Geyikler de büyük bir ihtimalle Sahip Ata oğullarına verilen topraklar içerisinde yer almış olmalıdır. 1276 senesine gelindiğinde bu topraklar Germiyanlıların eline geçmiş ve Germiyanlılardan Ali Bey uçbeyi olmuştur. Bundan sonra birkaç defa Sâhib Ataoğulları ile Germiyanoğulları arasında el değiştiren bu topraklara, nihayet XIII. Yüzyıl sonunda kesin bir surette Germiyanoğulları sahip olmuşlardır. Merkezi Kütahya olan Germiyanoğullan arazisi, bundan başka Uşak, Gediz, Armutlu, Gököyük, Selendi, Kula, Tavşanlı, Banaz, Işıklı (Şeyhlü), Baklan, Tonuzlu, Honaz, Dazkın, Eğrigöz, Simav ile Homa ve Geyikler kazalarını ihtiva etmektedir.
1429 yılında son Germiyan hükümdarı Yakub Bey’in vasiyeti gereği bütün
Germiyan arazisinin Osmanlılara katılmasıyla birlikte83, merkezi Kütahya olmak üzere Kütahya Sancağı tertip edilerek, buranın sancakbeyliğine Umur Bey oğlu Osman Çelebi gönderilmiştir84. Homa Kazası da, bu suretle Anadolu Eyâleti’nin Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza olmuştur.
XV-XVI. yüzyıla ait Kütahya Sancağı tahrir defterlerinin hemen hepsi nahiye esasına göre tertip edilmiştir. Fakat bu defterlerde nâhiye tâbiriyle bâzen kazânın, bâzen de kazânın İdarî bölümlerinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu husûs II. Bâyezıd döneminde tanzim edildiği tahmin edilen defterde tetkik mevzuumuz kazâ İle ilgili kayıtlardan daha sarih bir şekilde anlaşılmaktadır. Nitekim bu defterde ”Nâhiye-i Homa der-Livâ-i Kütahya” kaydından buradaki nâhiye kelimesiyle Kütahya Livâsı’na bağlı Homa Kazâsı’nın, “Nâhiye-i Geyikler tâbi’ Homa kaydıyla ise Homa Kazâsı’na bağlı Geyikler Nâhiyesi’nin kastedildiği anlaşılmaktadır.
Homa Kazâsı’nın İdarî taksimâtına gelince; II. Bâyezıd döneminde kazanın biri Merkez, diğeri Geyikler olmak üzere iki nahiyesi söz konusu iken, 1520 tarihinden önce bu nahiyelerin birleştirilerek tek nâhiye, Homa Nâhiyesi addedildiği anlaşılmaktadır. Bu taksimât XVI. yüzyıl sonlarına kadar sürmüşse de, defterlerde Homa ile Geyikler’e tâbi olan köylerin ayrı ayrı zikredilmesi coğrafî ayrılığın hâlâ devam ettiğini göstermektedir. Buna göre Homa ile Geyikler’e tâbi köy ve mezraların dağılımı şöyledir:
Homa’da Geyikler adıyla müstakil bir kaza teşkil etmiştir. Tanzimat sonrasında oluşturulan yeni İdarî taksimatta Homa, Karahisâr-ı Sâhib Sancağı’na bağlı bir kaza, Geyikler ise bu kazaya bağlı bir nahiyedir.
- A) TÜRK ÖNCESİ DÖNEMDE BÖLGENİN TARİHİ
Bu toprakların yeni hâkimi Frigya Kralı II. Midas, buraya oğlu Literses’i vali olarak atamış, Litertes, oldukça önem verdiği bu şehri genişletmek ve zenginleştirmek için bir takım faaliyetlere girişmiştir. Öncelikle şehir nüfusunu arttırmaya çalışmış, gelen yabancılara iyi davranmak suretiyle onların, kalenin önünde şehir kurmalarını sağlamıştır. Öte yandan bunların çiftçilik ve harman işlerinde kendi topraklarını işlerken yardımcı olmalarını şart koşmuştur. Bu suretle Geleine Kalesi önünde yeni bir şehir ortaya çıkmış, kısa zamanda nüfus artmış, Hititler zamanındaki Kral Yolu’nun da Geleine’den geçmesiyle şehir, tüccar, kervancı ve sanatkârların toplandığı zengin bir ticaret ve kültür merkezi hâline gelmiştir. Geleine’nin kısa zamanda, doğu-batı ticaret yolu üzerinde önemli bir ticaret ve kültür merkezi haline gelmesi üzerine Frigya Kralı
- Midas, bu çekici ve suların bol olduğu, bereketli topraklara sahip şehri başkent yapmıştır.
Lidya satraplarının yazlık ikametgâhı olan Geleine, Lidyalıların MÖ. 546 yılında Perslere yenilmesi üzerine, Pers hâkimiyetine girmiştir. Bu devirlerde hâlâ Kral Yolu üzerinde bir ticaret ve sanat merkezi olma konumunu devam ettiren şehir, Perslerin Yunanlılarla yaptıkları savaşlar sırasında zaman zaman ordu merkezi olmuştur. Bu sırada Pers İmparatoru Serhas, şehirde yeni saraylar inşa ettirmiş, bir iç kale (akropol) yaptırdığı gibi eski kaleyi de onartmıştır. Serhas’ın torunu II. Darius zamanında oğlu Prens Kuruş Anadolu satrabı olmuş, onun satraplığı zamanında da merkez Sart şehrinden Geleine’ye taşınmıştır.
Persler’in MÖ. 333 yılına kadar devam eden hâkimiyetine bu tarihte Makedonya İmparatoru Büyük İskender son vermiş, komutanlarından Antigones’i merkezi Geleine olmak üzere Frigya’ya satrap olarak atamıştır. İskender’in Ölümünden sonra satraplar birer ikişer bağımsızlıklarını ilan ettikleri sırada Antigones de, Geleine’de aynı şeyi yapmıştır. İskender’in yerine geçmek için faaliyete başlayan Antigones’in büyük bir kuvvetle Trakya’ya geçtiği sırada Bergama Kalesi’ndeki hazineyi korumakla görevli Attalis oğlu Ömen, Frigya’ya saldırarak, Geleine’nin de dâhil olduğu Batı Frİgya’yı ele geçirmişse de, bir süre sonra Antigones, Ömen’i Geleine’den çıkarmıştır. Bundan sonra Antigones, Geleine’de yerleşmek suretiyle burayı krallığının başkenti yapmıştır. Büyük İskender’in yerine geçmek hevesiyle sık sık çevresindeki krallara saldıran Antigones, en sonunda kendisine karşı birleşen Mısır Kralı Batlamiyos, Suriye Kralı Selefkos, Trakya Kralı Lizimahos’un ordularına karşı koyamamış ve ağır bir yenilgiye uğrayarak Geleine’ye çekilmiş (MÖ. 301), bir süre sonra da ölmüştür. Fakat bundan sonra diğer krallar arasında başlayan savaşlarda Geleine sık sık yağmalara uğramış, yakılıp yıkılmıştır.
Suriye Kralı Selefkos’un ölümünden sonra yerine geçen oğlu I. Antiochus savaşın yaralarını sarmak için yeni şehirler kurmaya, yıkılmış şehirleri de yeniden imara başlamıştır. Lâkin dalgalı bir arazide kurulmuş olan Geleine şehrinin yerini beğenmeyerek, bu şehrin hemen yanı başındaki ovada yeni bir şehir kurmaya girişmiş, öncelikle tapınak, stadyum, agora gibi şehrin genel yapılarını inşa etmiştir. Kurduğu bu şehre annesinin adına izafetle Apameia adını vermiş, Antiochus’un kurduğu diğer şehirlerden ayırt edilmesi için de Apameia Cibotos denilmiştir. Bir süre sonra Geleine ile birleşerek tek şehir olan Apameia, zamanla ticaret yolları üzerinde bulunmasının da etkisiyle büyük bir ticaret merkezi haline gelmiş ve Küçük Asya’nın en kalabalık şehirlerinden birisi olmuştur. Antiochus’un ölümünden sonra Selefkoslann gücü gittikçe zayıflamış, Romalıların yardım ettiği Bergama Krallığı ile yapılan savaşlarda yenilmişler ve sulh yapmak zorunda kalmışlardır. Böylece Selefkoslar, Frigya topraklarını Bergama Krallığı’na terk etmek zorunda kalmışlardır.
Bergama Krallığı döneminde oldukça önemini arttıran Apameia (Dinar) şehri, Bergama, Tralles (Aydın), Laodikia (Denizli) gibi diğer büyük şehirler ile para antlaşmaları yaparak gümüş paralar basmıştır. Elli yıl kadar Bergama Krallığı’nın hâkimiyetinde olan Apameia, kısa bir süre kendilerini Perslerin torunları sayan Pont Krallığı’nın yönetimine girmiş, nihayet MÖ. 70’lerde Romalıların eline geçmiştir. Romalılar tüm Frigya bölgesini ele geçirdikten sonra Roma’dan bir komiserler kurulu göndererek bölgenin İdarî teşkilâtını oluşturmuşlar ve Apameia’yı da il merkezlerinden birisi yapmışlardır. Önce Kilikia Eyaleti’ne bağlanan Apameia, daha sonra Asia Eyâleti sınırları içerisine alınmıştır.
Romalılar şehrin güvenliğini sağlayarak birçok tüccar, banker ve iş adamı getirtmişlerdir. Onların zamanında şehir, aslında bir serbest şehir olmakla beraber gittikçe artan Romalı iş adamları sebebiyle eski özelliğini yitirerek, bir Roma kolonisi haline gelmiştir. Bununla beraber şehrin Kral Yolu üzerinde bulunmasından dolayı sosyal, kültürel ve ekonomik hayat gittikçe yükselmiştir.
Uzun zaman Anadolu’nun en büyük şehirlerinden birisi olan Apameia, Romalılar zamanındaki ihtişamlı konumunu Bizanslılar zamanında devam ettirememiştir. Çünkü bu devirde Constantinople (İstanbul) şehrinin ön plana çıkması, Bizanslıların yeni tesis ettiği İdarî teşkilâtta Apameia’nın parçalanarak, bir köy derecesine indirilmesi ve artık devrin büyük ticaret yollarından uzak kalması buna etken olmuştur.
Bizans döneminde Apameia’nın inhitâtına karşılık Homa ön plana çıkmıştır. Homa hakkında Bizans devrinden öncesine ait herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Nitekim Bizans döneminde Siblion veya Soublion diye bilinen bu bölgede savunma amaçlı bir istihkâm bulunmaktadır. Homa’daki bu istihkâmın kuruluşu ya I. Justinien, ya da îkonoklast imparatorları zamanındadır. Homa istihkâmı ve buradan geçen yol sonraki yıllarda, bilhassa Türk akınları sırasında önem kazanmıştır. Bizans için Selçuklular ile yapılan hudut mücadelelerinde Homa oldukça önemli bir yere sahipti. Çünkü Bizans’ın ehemmiyetli yollarından birisinin buradan geçmesi yanında, bölgedeki büyük istihkâmlarından biri de Homa idi.
HOMA VE GEYİKLER HAVALİSİNİN TÜRKLEŞMESİ VE SONRASI
- yüzyıl sonlarına doğru Türklerin Anadolu’ya gelişinden sonra kısa zamanda Denizli’ye kadar olan bölge fethedilmiş, bu sırada artık bir köyden ibaret olan Apameia (Dinar) da Türklerin eline geçmiş ve bu suretle Roma ticaret yolunun Denizli-Dinar arasındaki kısmı bir süre Türklerin denetimi altına girmiştir. Bu sırada Homa, sınırda yer alan bir istihkâm olduğundan dolayı sık sık Türk akınlarına maruz kalmıştır. Meselâ bunlardan birinde Türkmenlerin Bizans sınırlarına yaptıkları akınlarda Lampe Ovası, Pergamon, İzmir ve Kelbian’da mücadele ettikleri bilinmektedir (1107). İşte bu sıralarda Bizans tahtına Yoannis’in (1118-1143) geçmesiyle bu havalide Türk-Bizans savaşları daha kızışmış, Bizans imparatoru Denizli ve civarını tekrar ele geçirmiştir.
1162’de Kılıçarslan’ın (1155-1192) Bizans ile yaptığı barış neticesinde dostça giden Selçuklu-Bizans münasebetleri, Eskişehir civarında sayılan 100.000’i aşan Türkmenlerin yeni yurt ve otlaklar bulmak amacıyla Rûm ülkesine akınlarda bulunmasıyla bozuldu. Bunun üzerine Manuel bir yandan Türkmenlerin istilâsını durdurmak, bir yandan da kudreti oldukça artan II. Kılıçarslan’a bir ders vermek için harekete geçti. İki taraf arasındaki dostluğun bozulmaması için yapılan görüşmeler sonuç vermeyince Manuel, 1175’de hudutlara kuvvetler göndererek kalelerin tahkimine başladı. Bu suretle iki metruk istihkamı Dorylion (Eskişehir) ve Soublion (Homa)’u yeniden inşâ etti. Öte yandan Selçuklu sultanı da bu istihkamların inşâsına mâni olmak için karşı akınlarda bulunuyordu. Bunun üzerine Manuel Kommenos 1176’da Selçuklulara büyük darbeyi indirmek ve Anadolu’yu tüm Türklerden temizlemek amacıyla İstanbul’dan hareket etti, imparator Manuel Eskişehir yolu yerine, Selçukluları gafil avlamak ve Selçuklu payitahtı Konya üzerine yürümek için Denizli yolunu tercih etti. Buna göre Bizans ordusu önce Dazkırı’ya, ardından Dinar’a vardı. Sonra Homa’ya varan Bizans ordusu İlerlemeye devam ederek Türk-Bizans hudûdundaki Myriokefalon denilen dar ve sarp bir geçide girdi. Lâkin Bizans ordusu bu geçit yerinin çıkışında II. Kılıçarslan’ın kurduğu pusuya düştü ve Türklerin şiddetli hücumu karşısında büyük bir bozguna uğradı. Bu bozgun neticesinde Manuel sulh teklifinde bulundu. Yapılan anlaşmaya göre imparator Eskişehir ile Homa istihkâmlarını yıkmayı ve fidye ödemeyi kabul etmiş, Homa-Honaz ve Alaşehir yoluyla İstanbul’a geri dönmüştür. Bu savaş neticesinde Haçlı istilâları nedeniyle 1097-1176 arasında Bizanslılarda bulunan üstünlük tekrar Türklere geçmiştir.
İmparator Manuel, İstanbul’a döndükten sonra söz verdiği gibi Homa istihkâmınını yıktırmasına rağmen Eskişehir istihkâmını yıktırmadı. Bunun üzerine Sandıklı ve Dinar havalisinde bulunan uçbeylerinden Emir Sungur; Dazkırı, Denizli ve Çivril taraflarına akın yapmakla görevlendirilmiştir. Böylece, Kütahya ile Eskişehir Selçuk hâkimiyetine girmiş, Türk hududu Denizli’ye kadar ulaşmıştı. Bundan sonra bu bölge, bir süre daha Türk-Bizans mücadelelerine sahne olmuşsa da Bizans’ın gittikçe kuvvet kaybetmesiyle Türkler artık XIII. yüzyıl başlarından itibaren bu bölgeyi hakimiyetleri altına almış olmalıdırlar. Nitekim Ebu’l-Fida, Moğol istilâsı öncesinde geçtiği Denizli civarında ve dağlarında 200.000 çadır halkı Türkmenin yaşadığını zikretmektedir.
Bu yine XVI. yüzyılın ikinci yarısında başlayıp yüzyıl sonuna kadar devam eden, hatta değişik illerin suhteleriyle savaşmaya yeltenecek kadar cesaret sahibi olan suhtelerin çıkardığı hadiselerden zaman zaman Homa Kazası’nın da etkilendiği anlaşılmaktadır.
KAZÂNIN OSMANLI İDARÎ TAKSİMÂTINDAKİ YERİ
Geyikler’in bağlı olduğu Homa, XV-XVI. yüzyıllarda Anadolu Eyaleti’nin Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza merkezidir. Bilindiği üzere, Osmanlı taşra teşkilatında ülke eyaletlere, eyaletler sancaklara, sancaklar ise her biri bir kadının idaresinde bulunan kazalara bölünmüştür. Kazaları oluşturan köyler ise idari ve coğrafi sınırlara taksim olunmuş, bu suretle aynı coğrafya içerisinde benzer hususiyetlere sahip köylerden oluşan idare üniteye ise nahiye adı verilmiştir.Ancak nahiye tabirinin her zaman kazanın bir parçasını değil,bazen bir livayı,(Sancak)livanın bir parçasını ifade ettiği de görülmektedir.Yine bir başka görüşe göre nahiye tabiriyle,birkaç divan veya bölükten oluşan bir bölgenin veyahut tek bir divan ya da bölükten oluşan bir naiplik bölgesinin kastedildiği belirtilmiştir.
1243 Kösedağ Savaşı’nı müteakip Anadolu Türk birliğindeki çözülme devrinde, Moğollara dayanmak suretiyle bir ara mutlak iktidar sahibi olan Selçuklu veziri Muîneddin Pervane’nin boşalan makamlara yaptığı tayinler sırasında Ladik, Honaz,Sandıklı, Kütahya, Akşehir ve Beyşehir havalileri vezir Sâhib Ata Fahrüddin Ali’nin oğulları Tâceddin ve Nüsreddin Hasan’a iktâ olarak verilmiştir . Bu durumda Homa ve Geyikler de büyük bir ihtimalle Sahip Ata oğullarına verilen topraklar içerisinde yer almış olmalıdır. 1276 senesine gelindiğinde bu topraklar Germiyanlıların eline geçmiş ve Germiyanlılardan Ali Bey uçbeyi olmuştur. Bundan sonra birkaç defa Sâhib Ataoğulları ile Germiyanoğulları arasında el değiştiren bu topraklara, nihayet XIII. Yüzyıl sonunda kesin bir surette Germiyanoğulları sahip olmuşlardır. Merkezi Kütahya olan Germiyanoğullan arazisi, bundan başka Uşak, Gediz, Armutlu, Gököyük, Selendi, Kula, Tavşanlı, Banaz, Işıklı (Şeyhlü), Baklan, Tonuzlu, Honaz, Dazkın, Eğrigöz, Simav ile Homa ve Geyikler kazalarını ihtiva etmektedir.
1429 yılında son Germiyan hükümdarı Yakub Bey’in vasiyeti gereği bütün
Germiyan arazisinin Osmanlılara katılmasıyla birlikte83, merkezi Kütahya olmak üzere Kütahya Sancağı tertip edilerek, buranın sancakbeyliğine Umur Bey oğlu Osman Çelebi gönderilmiştir84. Homa Kazası da, bu suretle Anadolu Eyâleti’nin Kütahya Sancağı’na bağlı bir kaza olmuştur.
XV-XVI. yüzyıla ait Kütahya Sancağı tahrir defterlerinin hemen hepsi nahiye esasına göre tertip edilmiştir. Fakat bu defterlerde nâhiye tâbiriyle bâzen kazânın, bâzen de kazânın İdarî bölümlerinin kastedildiği anlaşılmaktadır. Bu husûs II. Bâyezıd döneminde tanzim edildiği tahmin edilen defterde tetkik mevzuumuz kazâ İle ilgili kayıtlardan daha sarih bir şekilde anlaşılmaktadır. Nitekim bu defterde ”Nâhiye-i Homa der-Livâ-i Kütahya” kaydından buradaki nâhiye kelimesiyle Kütahya Livâsı’na bağlı Homa Kazâsı’nın, “Nâhiye-i Geyikler tâbi’ Homa kaydıyla ise Homa Kazâsı’na bağlı Geyikler Nâhiyesi’nin kastedildiği anlaşılmaktadır.
Homa Kazâsı’nın İdarî taksimâtına gelince; II. Bâyezıd döneminde kazanın biri Merkez, diğeri Geyikler olmak üzere iki nahiyesi söz konusu iken, 1520 tarihinden önce bu nahiyelerin birleştirilerek tek nâhiye, Homa Nâhiyesi addedildiği anlaşılmaktadır. Bu taksimât XVI. yüzyıl sonlarına kadar sürmüşse de, defterlerde Homa ile Geyikler’e tâbi olan köylerin ayrı ayrı zikredilmesi coğrafî ayrılığın hâlâ devam ettiğini göstermektedir. Buna göre Homa ile Geyikler’e tâbi köy ve mezraların dağılımı şöyledir:
Nahiyeler |
II. Bâyezıd | 1520 |
1530 ’ |
1570-1571 | ||||
Köyler | Mezralar | Köyler | Mezralar | Köyler | Mezralar | Köyler | Mezralar | |
Merkez | 7 | 1 | 9 | 1 | 14 | 1 | 39 | 16 |
Geyikler | 40 | 14 | 61 | 16 | 63 | 15 | 41 | 8 |
Toplam | 47 | 15 | 70 | 17 | 77 | 16 | 80 | 24 |
Homa’da Geyikler adıyla müstakil bir kaza teşkil etmiştir. Tanzimat sonrasında oluşturulan yeni İdarî taksimatta Homa, Karahisâr-ı Sâhib Sancağı’na bağlı bir kaza, Geyikler ise bu kazaya bağlı bir nahiyedir.
- yüzyıl başlarında Homa, Çivril Nahiyesi’ne bağlı iken; Geyikler de; Geyikler nâm-ı diğer Dinâr Nâhiyesi adıyla Karahisâr-ı Sâhib Sancağı’nın Sandıklı Kazâsı’na bağlı bir nâhiye idi. Tablodan da görüleceği üzere II. Bâyezıd devrinde 47 olan köy sayısı XVI. Yüzyıl boyunca büyük bir artış göstererek 1570-1571 tarihinde 80’e ulaşmıştır. Bunun sebebi önceki defterlerde adından hiçbir şekilde bahsedilmeyen yeni karyelerin ortaya çıkmasıdır. Diğer taraftan bazı mezralar karyeye tahvil eylerken, aynı şekilde bazı karyelerde mezra hâline gelmiştir. Ancak bu karye sayısındaki büyük artışı etkileyecek düzeyde değildir.
- Geçen bölümden devam
Kazanın XVI. yüzyıldaki İdarî yapısıyla ilgili dikkat çekici bir başka husus ise, bazı köylerden divanı andıran “Kutlu-diğin ” adıyla bir birimin teşkil edilmiş olmasıdır. Divanda esas, belli bir coğrafyadaki oldukça dağınık ve küçük yerleşmeler arasında vergi bütünlüğü sağlamak97 ise de, Kutlu-diğin’de bir vergi bütünlüğü sağlandığına dair elimizde herhangi bir bilgi yoktur. Lâkin Kutlu-diğin’in bir ova olduğu ve bu ova ile çevresinde yer alan köylerin, üstelik bir Cuma camisinin bulunan Kutlu-diğin’e tâbi addedilerek bir coğrafî bütünlük sağlandığı anlaşılmaktadır.
GEYİKLER 16.YÜZYILDA KÜTAHYA’YA,18.YÜZYILDA HOMAYA BAĞLANMIŞ
XVI. yüzyıl sonlarında (1596) ise hem Homa’nın, hem de Geyikler‘in Kütahya Sancağı’na bağlı ayrı kazalar hâline geldiği ve bu durumun XVII. yüzyılda da devam ettiği görülmektedir. XVIII. yüzyılda ise Geyikler tekrar Homa’ya bağlanarak Homa da‘ Geyikler adıyla müstakil bir kaza teşkil edilmiştir. Tanzimat sonrasında oluşturulan yeni İdarî taksimatta Homa, Karahisâr-ı Sâhib Sancağı’na bağlı bir kazâ, Geyikler ise bu kazaya bağlı bir nahiyedir. XX. yüzyıl başlarında Homa, Çivril Nahiyesi’ne bağlı iken; Geyikler de; Geyikler nâm-ı diğer Dinâr Nâhiyesi adıyla Karahisâr-ı Sâhib Sancağı’nın Sandıklı Kazası’na bağlı bir nâhiye idi.
GEYİKLER
A- FİZİKİ YAPI VE NÜFUS
XVI. yüzyıl tahrir defterlerinde kazada Homa dışında “nefs” tabiriyle ifade edilen bir de Geyikler bulunmaktadır ki, incelediğimiz dönemde buraya ait gerek nüfus ve gerekse iktisadı ve ticari hayatla ilgili bilgilerden, bu yerleşim merkezinin köyden üstün, âmâ kasaba da demlemeyecek bir yer olduğu anlaşılmaktadır. Ancak burası için nefs tabirinin kullanılması ve bu tabirin daha önce de söylediğimiz gibi Osmanlı kasaba ve şehirlerini ifade eden bir ıstılah olması Geyikler’i de kazanın şehirleri kategorisinde değerlendirmemize sebep olmuştur.
İlkçağda idari ve İktisâdi bakımdan Batı Anadolu’da Efes’ten sonra en önemli şehir konumundaki Geyikler (Apameia), Bizans döneminde ticaret yollarının değişmesi ve yeni bir idarî taksimata gidilmesi nedeniyle oldukça küçülmüş ve Türkler bu havaliye geldiği vakit, bir köyden farksız hâle gelmiştir.
Tahrir defterlerinde kasaba olarak belirtilmesine rağmen Geyikler’de de Homa’da olduğu gibi XV-XVI. yüzyıllarda herhangi bir mahalle bulunmamaktadır. Buna karşın Geyikler’in incelediğimiz dönemdeki nüfus durumu şöyledir:
SENERE GÖRE GEYİKLER ŞEHRİNİN NÜFUSU
II. Bâyezıd |
1520 |
1530 | 1570-1571 | |
Nefer sayısı | 55 | 50 | 65 | 126 |
Hane | 54 | 38 | 59 | 105 |
(Müstakil) Miİcerred | I | 12 | 6 | 21 |
Tahminî nüfus | 165 | 150 | 195 | 378 |
Artış nispeti | (-)%9 | (+) % 30 | (+) % 93.8 | |
Tahminî nüfus | 271 | 202 | 297 | 546 |
Artış nispeti | (-) % 25.5 | (+) % 47 | (+) % 83.8 |
İkinci yönteme göre ise II. Bâyezıd devrinde 271, 1520’de 202, I530’da 297 ve 1570-157l’de ise 546 kişi olarak hesaplanmıştır.
Geyikler’in nüfusunun Homa’da da olduğu gibi, II. Bâyezıd devrine göre 1570- 157l’de % 100-130 oranında arttığı görülmektedir.
1675’te ise Geyikler’de 52 avânz hânesi bulunmaktadır.
İCTİMÂÎ BÜNYE, ZÜMRELER, FONKSİYONLARI
Geyiklerde, idareci sınıfa mensup sadece bir tarihte şehir kethüdasının bulunduğu görülmektedir. Bunun dışında tahrir defterlerinde herhangi bir bilgi olmasa da muhtemelen bir subaşı bulunuyordu ve en üst âmir konumundaydı.
Bununla birlikte çeşitli muafiyetlere sahip ve nüfusun % 1-3’ünü teşkil eden zümrelerin dağılımı ise şöyledir(Zümre:Topluluk-Takım-Grup)
Muâf Zümreler 11.Bayazid 1520 1530 1570-1571
İmam – – – 2
Müezzin 1 1 1 1
Hatîb 1 – – 1
Kethiidâ-i şehr – – 1 –
Ehl-i mahfil 3 3 – –
Maarrif 1 – – –
Sâhib-i vakf – – 1 –
Sâhib-i berât – 1 – –
Malûl – – – 1
Duâcı – – – 1
Muhassıl 1 – – –
Sipahi – – – 1
Merd-i tîmâr – – – 1
Sipâhizâde – – – 4
Zâviyenişîn 1 – – –
Yekûn…………………………..8……………….5……….3…………12
Geyikler’de dinî görevli olarak hatîb ve müezzinler bulunmaktadır. Bunun yanında 1570-1571 tarihinde nüfusun artmasına mukabil mescitlerde 2 imamın görevlendirildiği anlaşılmaktadır.
- Bâyezıd devrinde Geyikler’de vergilerin toplayıcısı olarak bir muhassıl mevcut olmasına rağmen, sonraki tarihlerde bu işi yapmakla mükellef bir görevli yoktur.
Geyikler ile ilgili dikkat çekici bir başka husûsiyet ise II. Bâyezıd devrindeki müezzinin aynı zamanda bennâk vergisi vermesidir. Yine aynı tarihte zâviyenişîn de kara vergisi vermektedir ki, bunların bu vergileri ödemesi aynı zamanda ufak çaplı da olsa ziraatla uğraştıklarından olsa gerektir.
Defterlerdeki şahıs isimlerinin tetkikine gelince; aynı Homa’da olduğu gibi tüm defterlerde Ali, Veli, Hasan, Hüseyin, Ahmed, Mehmed, Receb, Ramazan, Lütfı, İsmail, İbrahim, Nasuh, Mustafa, Yunus, Yusuf, Hamza, Halil, İlyas, İvaz, Hızır gibi isimler çok yaygın olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, özellikle II, Bâyezıd devrine ait defterde, Homa’daki isimlere ilâveten Beğlerhân, Beğtimur, Bereket, Canpaşa, Çalabvirdi, Durmuş, Erdoğdu, Eynebeğ, Karaca, Kavak, Kayalı, Pazarlu, Sülemiş, Timur, Turud, Urdu gibi orijinal Türkçe isimlere tesadüf edilmektedir. Yine bu bâbda Abdüllatîf, Ümmet, Üveys gibi isimlere de rastlanıl maktadır. “Abdullah ” adlı şahısların tetkikine baktığımızda ise, II. Bâyezıd devrinde bir kişinin baba adı, 1520’de bir kişinin kendi adı, 1570-1571’de ise bir kişinin baba, iki kişinin ise kendi adı Abdullah’dır.
Bunlardan başka, ‘’falan mu’tak-ı filan” şeklinde kaydedilen bir zümreye gelince, bunların sayısı her tarihte 1 kişidir. Daha önce de söylediğimiz gibi bu zümreye dâhil olanlar kul iken bir şekilde sahipleri tarafından âzâd edilmiş kimselerdir. Bu zümreye mensup insanların sayısının bir kişi olması şehrin nüfusunda Türk unsurun hâkim olduğuna delâlet etmektedir.
Geyikler ahalisi içerisinde isminin başında “Hacı” lafzı taşıyanlara gelince; baba adında Hacı lafzı taşıyanların sayısı II. Bâyezıd döneminde 3, 1520-152l’de 1 kişidir. 1570-157l’de ise baba adında Hacı lafzı taşıyan yoktur. Kendi adı önünde Hacı lafzı taşıyanların sayısı ise, II. Bâyezıd döneminde 4, 1520-1521 ‘de 2 ve 1570-1571’de ise 1 kişidir. Bu kişilerin sayısının azlığı söz konusu yerleşim merkezinde İktisadî hayatın daha ziyade ziraata dayalı olmasından kaynaklanmış olsa gerektir.
Bunların dışında Geyikler’de de Homa’da olduğu gibi farklı etnik gruba dâhil herhangi bir zümre bulunmamaktadır.
İKTİSÂDI HAYAT VE TİCÂRET
Geyikler (Apameia), daha önce de çeşitli defalar zikrettiğimiz gibi İktisadî bakımdan İlkçağın en önemli şehirlerinden birisidir. Lâkin değişen zaman şartlarıyla bu özelliğini kaybetmiş, küçük bir köy hâline gelmiştir.
XV-XVI. yüzyıllarda Geyikler’in tahrir defterlerinde nefs tabiriyle ifade edilmesine rağmen oldukça küçük bir yerleşim merkezi olduğunu daha önce çeşitli kereler zikretmiştik. Nitekim üretim ve vergilendirmeye baktığımızda buranın bir köyden farksız olduğu görülmektedir. Mamafih, biraz aşağıdaki Geyikler’den alınan vergilere dair tablodan bu daha iyi anlaşılacaktır. Buna göre Geyikler’e ait vergi kategorileri şöyledir.
Liste Osmanlıca yazılmıştır | 11. Bâyezıd |
1520 |
1530 |
1571 |
|
Bac-ı bazar ve meyhane ve resm-i arüsiyye cürm-i cinayet ve bad-ı hava ve ihtisab |
7000 | 7300 | 2500 | 96 | |
Hınta……………………………………………… | 1275 | 500 | 2200 | ||
şair………………………………………………… | 441 | 320 | 700 | ||
Alef………………………………………………… | – | 140 | 80 | ||
Dakîk…………………………………………………. | –
– |
320 | –
– |
||
Öşr-i piyâz…………………………………………. | 120 | 100 | 25 | ||
Öşr-i ba£â(………………………………………… | 225 | 60 | 550 | ||
Resm-i asiyâb……………………………………… | 1920 | 1560 | 5589 | 1500 | |
Âsiyâb-ı ding (1 bâb)…………………………… | – | 30 | 30 | ||
Oşr-i bostan………………………………………. | 80 | 160 | – | ||
Resm-i kovan…………………………………….. | 200 | 100 | – | ||
Resm-İ zemîn…………………………………….. | – | –
– |
208 | ||
Resm-i yaylak……………………………………. | 20 | 50 | 50 | ||
Resm-İ harîm……………………………………. | – | – | 250 | ||
Resm-i çayır ve koru…………………………. | – | – | 30 | ||
Resm-i kevvâre…………………………………. | – | – | 30 | ||
Giirdkân……………………………………………. | 100 | 100 | – | ||
Öşr-i çeltik……………………………………….. | –
– |
– | 480 | ||
Ceviz-i hassâ…………………………………….. | – | – | 100 | ||
Öşr-i ba£çe ve ceviz…………………………… | – | – | 205 | ||
Dekâkîn (11 bâb)……………………………….. | – | – | 132 | ||
Dekâkîn (1 bâb bakkâO…………………….. | – | – | 12 | ||
Dekâkîn {2 bâb boyahane)…………………. | – | – | 24 | ||
Resm-i çift ve mm ve bennâk ve kara…… | 746 | 514 | 1498 | ||
Toplam | 12127 | 11254 | 8089 | 8300 | |
Yukarıdaki vergi gelirleri içerisinde II. Bâyezıd dönemine ait olanlar Hamza Bey’in zeameti iken, 1520’de Sinan Paşa’nın Mertlerinden Yusuf a tîmâr olarak verilmiştir. 1530’da da bu gelirler tîmâra tahsis edilmiş iken, 1571’de ise padişah haslarına dâhildir, Vergi gelirlerine bakıldığında, ilk üç tarihte umumiyetle bir düşüş söz konusudur. Buna karşın 1571 tarihinde, 1530’a oranla bir artış görülmektedir. Oysa, bu tarihte gelirler içerisinde pazar bâcı bulunmasa bile değirmen resimlerinin yanı sıra ziraat ürünlerinden elde edilen gelirlerin artışı, bu vergi gelirlerinin önceki tarihe göre yüksek görünmesine sebep olmuştur.Bâc-ı bâzâr vergilerine gelince; bunlar aynen Homa’da olduğu gibi niyâbet gelirleri içerisinde değerlendirildiğinden ne kadar tuttuğu hususunda bir fikrimiz yoktur. Bununla birlikte 1571 tarihinde gelirler içerisinde bâc-ı bâzârdan söz edilmemesi dikkat çekicidir.
Geyikler’de vergiye tâbi küçük sanayi teşekkülü şeklinde tarif edebileceğimiz, sadece iki bâb boyahane bulunmaktadır. Ancak bu boyahanelerin aynen Homa şehrinde olduğu gibi, Geyikler merkezinin ve yakın çevresinin ihtiyaçlarına cevap verebilecek kapasitede olduğu anlaşılmaktadır. Bunlara ilâveten 1571 ‘de bir bâb bakkal dükkânı ve 11 bâb müteferrik dükkân bulunmaktadır. Defterlerde belirtilen dükkân sayısının Homa’ya göre Geyikler’de daha fazla olması ilginçtir. Mamafih, burada Homa’daki bir kısım dükkânların bir şekilde tahrir defterlerinde belirtilmediği aklımıza gelmektedir. Bunlardan başka, daha önce de belirttiğimiz gibi Geyikler’in ekonomisi büyük ölçüde zirâate dayanmaktadır. Bu bâbda halk buğday, arpa ve yulaf gibi bir kısım tarım ürünlerinin zirâatını yapmakta, yine bağ ve bostancılıkla uğraşmaktaydı. Yine Geyikler’de II. Bâyezıd devri ile 1520’de 32 bâb değirmen mevcut iken, 1571’de 25 bâb değirmen bulunmaktadır. Çünkü bunların 7’si hârâb olmuştur ve hâsılları yoktur. Su ile çalışan ve tahıl öğütülen bu değirmenlerden başka her üç tarihte de şehirde 1 ding değirmeni bulunmaktadır ki, bunlar, çeltiğin işlendiği yerlerdir. Bu da merkez ve çevresinde önemli ölçüde çeltik zirâati ile uğraşıldığına delâlet etmektedir. Geyikler’in bu dönemdeki ekonomik bünyesiyle ilgili olarak herhangi bir nakid para vakfı ise bulunmamaktadır. DEVAM EDECEK
7 Temmuz 2016 Perşembe
- Geçen bölümden devam
VAKIF MÜESSESELERİ VE VAKIFLARA GÖRE TARİHİ ESERLER 4.BÖLÜM
Geyikler şehrinde vakıf müessesesi olarak
bir câmi ve bir zâviye bulunmaktadır. Geyikler’deki caminin kim
tarafından, ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Geyikler/Dinar’da vakfa
ait cami Ulu cami adında/Bababey camii 1776 yılında Harputlu Baba zade
tarafından yapıldığı kayıtlarda mevcuttur.Bak:Ayhan Kalkan’ın Her
yönüyle ilçemiz Dinar Ankara 1984 ve İz bırakanlar Konya 2007 baskılı
eserleri:
Burada 1500 yıllarına ait belgelerde adı
geçen caminin Bababey cami yani Ulu cami olmadığını Şadırvan sokakta
1904 yılından sonra yıkılan Çarşı Camii olabileceği kanaatindeyim.Bu
caminin altına bir şadırvan yapılmış üstü cami olarak kullanıldı
öğrenilmiştir (Kaynak kişi:Ahmet Başçı 1917-2013)
Bu câmiye ait gelirler şöyledir.
Cami Adı |
II. Bâyezıd | 1528 | 1570-1571 | ||||
Gelir türleri |
Senelik | Yekûn | Gelir türleri | Gelir türleri | Senelik | Yekûn | |
Cami-i Geyik- ler |
câmi-i mezkûrenin çerâğı yağ ve hasır içün iki bâb bağ |
30 |
225 |
nefs-i
Geyikler’deki Körpeoğlu Değirmeni her hafta Cuma gecesi câmi‘-i mezbûrun hizmetine vakf olunmuşdur hâsılı belli değildir |
nefs-i
Geyikler’deki Körpe-oğlu Değirmeni her hafta Cuma gecesi câmi‘-i mezbûrun hizmetine vakf olunmuşdur |
– |
250(+) |
1 bâb bağ | 20 | Hamam mahsûlünden hatîb ve imâm içün |
250 |
||||
1 koz ağacı | 15 | ||||||
1 bâb bağ | 50 | 1 kıt’a harîm icâresi imamet ve hitabet içün | |||||
hamam | harab | vakf-ı ahar kİ imamete ve hitâbete vs. vezâıfe | |||||
harâc-ı bağ | 90 | on bir dönüm bağ, on dokuz dönüm bağçe ve harîm mukataası | |||||
10 kile hınta | 50 |
Geyikler şehrindeki tek zaviye olan Şeyh Durak Zâviyesi’ne ait gelirler ise şöyledir,
Tablo X: Evkaf Defterlerine Göre Geyikler’de Şeyh Durak Zâviyesi’ne tahsis olunan vâkıflar
Zaviye Adı | 1528 | 1570-1571 | ||||
Gelir türü | Senelik | Yekûn | Gelir türleri | Senelik | Yekûn | |
Şeyh Durak Zaviyesi |
yüz dönüm yer, yedi koz ağacı, âni’l- gaile ve gayruhu |
200 |
200 |
yüz dönüm yer, yedi koz ağacı, âni’l-galle ve gayruhu |
250 |
373 Akça |
resm-i zemîn | 123 |
Bunların dışında vakıf müessesesi olarak Abdi Bey’in binâ ettirdiği Geyikler
Câmisi’ne vakfedilmiş bir hamâm bulunmaktadır.
Araştırmacının NOTU: Yukarıdaki kayıtlarda
geçen söz konusu hamamın Çarşı camii yakınında olduğu,Y.Yener Emeksiz
belediye başkanı olduğu dönemde şehir içi kanalizasyon yapımındaki
kazıda şimdiki Mustafa Türkoğlu bakkalın önündeki kavşak yolun olduğu
yerde hamam külhanları çıkmıştı.Ben Kültür Bakanlığı memuru olarak
olayı Müze yetkililerine iletmiştim ve yapılan incelemede burada bir
hamamın olduğu söylenmiş ve fazla hasara uğratılmadan toprak altında
bırakılması istenmişti.
Yukardaki hamamın burası olacağını
tahmin ediyorum.İkinci bir olanak ise 1942 yılında ortaya çıkan şimdiki
Büyük Hamam olabileceği tahmin etsemde büyük hamamın M.Ö.276 da
yapıldığı hamam toprak altından çıkarılıp tamirinin belediyece yapılıp
5500 kuruşa satıldığı kayıtlardan anlaşılmıştır.Bu ikinci olanağı tahmin
etmiyorum.Vakfa ait olsaydı satılabilinir miydi.Yer tapusu Ispartalı
bir hanımda çıkmıştı.
İSKÂN ÖZELLİKLERİ
Homa ve Geyiklere kadîm merkezler
yakınlarında yerleşmiş olan Türkler, bu eski merkezlerin hatırasını
yaşatmak üzere hissiyatlarının ifadesi olarak binlerce kasaba ve köyü
vırân, ören, öyük ve höyük şeklinde adlandırmışlardır. Öyle ki, Öyük,
Boz-öyük, Kara-öyük, İzci-öyüğü, Moğolta- öyüğü, Kızıl-viran,
Akça-viran, Hâlî-viran, Hamza-viranı, Arucak-viran, Kesir-vİranı,
Gâzi-viranı, Kemer-viran, Kulagozlu ve Kara-koymac bu tip yerleşmelere
misaldir.
Bunlardan başka, Yörükler tarafından
kurulmuş olan bazı köylere, Türk boylan ve aşiretlerinin isimlerinin
verildiği dikkati çekmektedir ki, Abdallu, Avdan, Bâdemlü, Bağluca.
Boz-samed, Bölücek, Cühûdlu, Çandır, Çeltükci, Çerçin-ini, Çoban-kuyusu,
Dânişmendlü, Dikici, Dolaklu, Eymürlü,
Geyikler, Gökçe-kırı, Göynük, Güdül, Hisâr, îki-başlu, İl-deniz, İpek,
İshaklu, Karaca, Karamanlu, Karalar, Kılıççı, Kızılca, Kızıllu, Kozcu,
Köpek, Kuzu-oğlu, Külef, Mûsâ, Polad, Payâmlu, Sakalı-uzun, Sâklu,
Seviklü, Şeyhler, Tuğrul, Yağcı-kuyusu, Yavı, Yavı-kaşı, Yaylık, Yortan
ve Yüreğir bunlara örnektir.
Yine, tabiat şartlarını andıran isimlere
sahip yerleşmeler de bulunmaktadır ki, bunlara misâl olarak Akça-saz,
Ala-çayır, Baş-alanı, Baş-kaya, Bey. Bozca-kırı, Çaycugaz, Donuz-deresi,
Duman-adası, Düden, İl-dere, Karaca-dağlu, Kara-kuyu, Kara- koğa,
Kavak-kuyuşu, Kız-çağar, Kızıl-kuyu, Kızıl-tepe, Koru-çandır. Kuyu-pmar,
Öküz-ahuru, Pınar-başı, Saru-kavak, Sultan-söğüdü, Taş-boğaz, Üç-kavak,
Ulu-dağ, Yedi-oluk’u verebiliriz.
Bunların dışında, isimlerini bazı
dervişlerin isimlerinden alan yerleşmelerin olduğu görülmektedir.
Bilindiği gibi, kolonizatör Türk dervişleri diye adlandırılan zümreler,
ulaşım şartlarının zor olduğu ıssız ve muhataralı yerlerde zaviyeler
kurarak buraları şenlendirdikleri gibi, bir taraftan da bu bölgelerde
Türk iskânının temelini atıyorlardı148. İşte bu zaviyeler
etrafında zamanla ortaya çıkan yerleşmeler isimlerini ise bu zaviyelerin
kurucusu dervişlerden alıyorlardı. Nitekim incelediğimiz kazadaki Seydi Melik köyü
bu kabildendir. Diğer taraftan Resul, Ahi Bektaş, Apa gibi bâzı şahıs
isimleriyle anılan köyler de bulunmaktadır ki bunlar da bölgenin ileri
gelen şahsiyetlerinden olmalıdırlar.Sözün kısası yukarıdaki tespitler
göstermektedir ki Kazadaki köy ve mezraların büyük kısmı Türklerin
gelişinden sonra teşkil edilmiştir.
DEVAMI GELECEK BÖLÜM 5 ;YERLEŞİM MERKEZLERİ
MERKEZ/1-7 KÖY,GEYİKLER 1 -30 KÖYÜ
6 Temmuz 2016 Çarşamba
- Geçen bölümden devam
YERLEŞİM MERKEZLERİ
A-Şimdi Dinara bağlı olan o yıllarda Homa’ya bağlı Köylerimiz
- Bâdemlü / BADEMLİ: Adını ilk defa 1530 tarihli mufassal-icmâl defterde gördüğümüz Bâdemlü Köyü’nde bu tarihte 9 hâne(=h.), 3 mücerred(=m.), 8 sipâhi-zâde mevcut iken;
- Boz-öyük/YEŞİLHÜYÜK: 1528 tarihli vakıf mufassal defterinde bir mescid bulunduğunu tespit ettiğimiz köyle ilgili olarak, ayrıntılı bilgiyi ancak 1571 tarihli mufassal defterden elde edebilmekteyiz. Nitekim bu deftere göre köyde; 5 hane, 51 çeltikçi mütemekkindir. Buğday, arpa, yulaf, burçak, erzen, bostan, piyaz zirâati yapılan köyde, bunlara ilâveten hayvancılık ve meyvecilik ile uğraşılmaktadır. Köyün hâsılâtı ise 21567 akçadır.
- Kara-kuyu/KARAKUYU: İsmine sâdece mufassal-evkâf defterlerde rastladığımız köyde herhangi bir reâyâ bulunmamaktadır. Buna mukâbil Şeyh Eyne Beğ vakfı olan bir çiftliğin olduğu bu köyün hâsılatı II. Bâyezıd döneminde 220; 1528 ve 1571’de 400 akça idi.
- Kızıllu/KIZILLI : 1571 tarihli defterde ilk defa adına rastlanılan köyde bu tarihte 49 hane., 2 mücerret, ve 1 pir bulunmaktadır. Köyde buğday, arpa, burçak, yulaf, bostan, afyon zirâati yapılmakta, hayvancılıkla uğraşılmaktaydı.
- Seydî Melik/SEYDİMELEK-YAKAKÖY: 1571’de 37 h. olan köyde, ayrıca 13 k., 2 m., 1 muâf mütemekkindi. Buğday, arpa, burçak, erzen, afyon köyde ziraatı yapılan mahsûllerdi. Yine köy ahâlisi bağcılık ve hayvancılıkla meşgul oluyordu.
- İl-dere/ELDERE: 1571 tarihli defterde kaydı bulunan ve meskûn olmayan mezra anın hububat ve resm-i zeminden 500 akça hâsılı mevcuttur. Bu mezra şimdi Dinar Merkez Bucağı’na ELDERE adıyla bağlı bir köydür
- Kara-kuyu/KARAKUYU: Aynı şekilde adına yalnızca 1571 tarihli defterde rastlanan ve meskûn olmayan mezraanm 400 akça hâsılı bulunmaktadır.
- GEYİKLER’E TÂBİ YERLEŞİM MERKEZLERİ
- Geyikler Merkeze Tâbi Köyler
- Abdallu: II. Bâyezıd döneminde 1 imâm, 6 hane, 1 kürekçi, 1 mücerred. ve 1 kürekçi bulunurken; 1520’de 14 hane, 2 k., 4 m. ve 4 kürekçi; 1530’da 15 hane, 8 m.; 1571’de ise 33 hane, 11 k., 1 m. bulunmaktadır. Köyde buğday, arpa, soğan, yulaf, erzen, afyon ve bostan ziraatı yapılmakta, ayrıca bağcılık, arıcılık ve hayvancılıkla da iştigal edilmekteydi. Yine köyde çeltik ziraatı için Düden adlı bir ark mevcuttu. Bu ark, 1520 tarihinde Kızılbaş fetretinden dolayı ekilmediğinden hariçten gelenler de 15 müdemekkin çeltik ekilmiştir. Köyün hâsılı ise Bâyezıd döneminde 3145; 1520’de 4604; 1530’da 6000; 1571 ‘de ise 9381 akçaydı.
- Akça-pınar : Adına sâdece Bâyezıd devri defterinde rastladığımız köyde, bu tarihte 1 imâm, 6 hane 1 k. bulunup, buğday ve arpa zirâati yapılmakta ve 806 akça hâsıl elde edilmekteydi.
- Akça-virân’: Köyde Bâyezıd döneminde 6 hane, 2 sipâhi-zâde mütemekkin iken; 1520’de 3 hane, 2 k., 1 m., 1 pir ve 12 sipâhi-zâde; 1530’da 4 hane., 1 pir ve 17 sipâhi- zâde; nihâyet 1571’de ise 7 hane, 3 k., 1 muâf, 3 sipâhi-zâde ve 1 bî-zebân (dilsiz) mevcuttur. Söz konusu köyde buğday, arpa, yulaf, burçak, mercimek, afyon ve bostan yetiştirilmekte, bunun yanı sıra bağcılık, arıcılık ve hayvancılıkla uğraşılmaktaydı. Köyün hâsılı ise II. Bâyezıd döneminde 1629; 1520’de 1669, 1530’da 1449; 15171 ‘de ise 2500 akça idi.
- Akça-saz: Daha önceleri sazlık olan ve ziraatı kâbil olmayan Akça-saz Köyü’nde 1530 ve 1571 ‘de sipâhiye tâbi herhangi bir reâyâ bulunmamaktadır. Köyün hâsılâtı ise 1530’da 699 akça; 1571 ’de ise 300 akçaydı.
- Apa : Adına ilk defa 1520 tarihli defterde rastladığımız bu köyde, söz konusu tarihte I imâm, 52 hane., 11 k., 22 m., 2 muhassıl, 1 pir ve 4 sipâhi-zâde mütemekkindir. 1530‘da ise 1 imâm, 82 hane, 19 mücerred, 1 sâhib-i berât, 2 sâhib-i vakf, 1 muhassıl, 1 marîz, 7 sipâhi-zâde; 1571 ‘de ise 2 imâm, 114 hahe, 28 k., 4 m., 3 pir, 1 malûl,1 âmâ, 2 sipâhi ve 10 muâf bulunmaktadır. Köyde buğday, arpa, bostan, soğan, afyon mahsulâtı elde edilmekte, yine hayvancılık, meyvecilik ve bağcılıkla uğraşılmaktaydı. Köyün hâsılı 1520’de 3114 akça; 1530’da 3044 akça; 1571 ‘de ise 4587 akçadır.
6 ) Arucuk-vîrân : II. Bâyezıd döneminde Cânî Köyü’ne tâbi bir mezraa olan, ancak söz konusu köy susuz olduğu sebepten köy ahâlisi Arucuk-vırân Mezraası’na taşınmıştır. Bu durumda Cânî Köyü bir süre sonra harâp olduğundan mütevellid Arucuk-vîrân Mezraası karyeye tahvil eylemiştir. Nitekim II. Bâyezıd dönemindeki defteri müteâkip tüm defterlerde Arucuk-vîrân karye olarak mukayyeddir. Köyde II. Bâyezıd döneminde 5 han, 6 sipâhi-zâde; 1520’de 2 hane, 1 kara., 8 sipâhi-zâde; 1530’da 4 hane,1sipâhi ve nihâyet 1571’de ise 5 hane 1 k., 11 sipâhi-zâde mütemekkindir. Buğday, arpa, yulaf, burçak, bostan zirâati yapılan köyde, bağcılık ve arıcılık ile de uğraşılmaktaydı. Köyün hâsılı II. Bâyezıd döneminde 1199; 1520’de 672; 1530’da 590; 1571’de ise 2318 akçadır.
- Aşağı-lorgaz–Norgaz /PINARLI: Adına ilk defa 1520 tarihli defterde rastladığımız bu köyde, aynı tarihte 11 Hane, 1 kara, 3 müezzin. mukayyed iken, 1530’da 15 hane, 2 m., 1 pir, I marîz bulunmaktadır. 1571’e gelindiğinde ise köyde 26 hane, 4 k. ve 1 pir mütemekkindir. Köyde zirâati yapılan mahsûller buğday, arpa, yulaf, kepek, bostan, ceviz, afyondur. Bunun yanı sıra bağcılık, meyvecilik ve hayvancılık ile uğraşılmaktadır. 1520’de köyde harâb bir değirmen bulunmakta iken, sonraki tarihlerde bununla ilgili bir kayıt yoktur. Yine köy sınırlan dâhilinde Evdek ve Yund-oluğu adlı iki yaylak mevcuttur. Köyün hâsılâtı ise 1520 ve 1530 tarihlerinde aynı olup 2301 akçadır. 1571 ‘de ise köy hâsılatı 3000 akçaya.yükselmiştir.
- Avdan: II. Bâyezıd döneminde Hamza-vîrânı Köyü’ne bağlı bir mezraa olan Avdan, 1520 tarihinde yine Geyikler’e tâbi olarak belirtilen bir mezraa iken, sonraki tarihlerde karyeye tahvil eylemiştir. 1520rde Avdan Mezraası’nda 9 h., 1 k., 2 m., 1 pir ve 1 de Hisar Köprüsü meremmetçisi bulunurken; 1530’da 6 h., 1 m,, 1 pir, 1 malûl, 1haymâne, 1 köprü meremmetçisi mütemekkindir. 1571’de ise 11 , 2 k., 9 köprü meremmetçisi mevcuttur.(Köprü Mimarı) Köprü meremmetçilerinden birinin bu tarihte aynı zamanda imâm olduğu görülmektedir. Köyde yetiştirilen mahsûller buğday, arpa, yulaf, burçak, afyon ve bostandır. Hayvancılıkla uğraşıldığı da anlaşılmaktadır. Köyün hâsılı ise 1520’de 1298 akça; 1530’da 560 akça; 1571’de ise 1565 akçaydı..(NOT; Avdan köyümüzde 1571 yılında 9 köprü mimarının bulunması dikkatimizi çekmiştir)
- Bağhıca’?: Bu köy, II. Bâyezıd dönemi ve 1520 tarihinde Geyikler’e tâbi olarak kaydedilmişken, 1530 tarihinde ise Homa’ya tâbi olarak yazılmıştır. 1571 rde ise burası koy değil mezraa olarak yine Homa’ya tâbi olarak mukayyeddir. Lâkin biz köylerin tasnifinde ilk iki mufassal defteri esas aldığımızdan bu köyü Geyikler’e tâbi köyler arasında zikrettik. Köyde II. Bâyezıd döneminde 2 h., 1 sipâhi-zâde; 1520’de 1 h., 1 m. ve 14 sipâhi-zâde; 1530’da 2 h., 4 mazûl, 1 mütekâid ve 10 sipâhi-zâde mütemekkindir. 1571’de ise mezraada sipâhiye tâbi herhangi bir reâyâ bulunmamaktadır. Köyde zirâati yapılan ürünler buğday, arpa ve yulaftır. Yine 1520 tarihinde köyde hayvancılık yapıldığı da anlaşılmaktadır. Köyün gelirlerine gelince II. Bâyezıd döneminde 369; 1520’de 482; 1530’da 380; 1571’de ise 1200 akçadır.
- Baş-kaya: Geyiklerin köyü olarak kaydedilmiş,Tanrı-vermiş Subaşı kızının vakfı olan köy her türlü raiyyet rüsûmundan muâf olmakla berâber, gailesinin öşrünü II. Bâyezıd döneminde zâim Hamza Bey’e, sonraki tarihlerde sipahiye ödemekle mükellefti. Bununla birlikte köyde II. Bâyezıd döneminde 8 h., 1 ; 1520’de sâdece 2 kürekçi mütemekkindir. Köyde 1530’da ve 1571’de ise herhangi bir nüfus bulunmuyordu. Köyde zirâati yapılan mahsûller buğday, arpa ve bostandır. Yine bağcılık köydeki uğraşlardan birisidir. Ayrıca köyde Sultan Argı adlı bir çeltik argı bulunmakta ve çeltik zirâati yapılmaktaydı. Köyün hâsılâtına gelince, II. Bâyezıd döneminde 3626 akça; 1520’de 2600 akça; 1530’da 900 akça; 1571’de ise 600 akçaydı.
- Bey: Bâyezıd dönemi ve 1520’de Geyikler‘e tâbi olarak kaydedilmiş olan köy, 1530 ve 1571 tarihlerinde ise Homa’ya tâbi olarak yazılmıştır. Köyde nüfus olarak ise II. Bâyezıd döneminde 9 h., 1 muhassıl, 2 sipâhi-zâde. 2 ortakçı; 1520’de 4 h.,2 sipâhi-zâde; 1530’da 10 h., 1 m.; 1571 ‘de ise 32 h., 5 k., 1 m. ve 1 duacı bulunmaktadır. Buğday, arpa, afyon, ceviz, erzen, yulaf, soğan, bostan, pamuk zirâati yapılan köyde, ot yetiştirilmekte, bağcılık, arıcılık ve hayvancılıkla uğraşılmakta, yine buğdaydan elde edilen un için öşr verilmekteydi. Köy sınırlan dâhilinde ikisi ding değirmeni olmak üzere 7 adet değirmenden başka, Bel-oluğu ve Uludağ adlı iki yaylak ve bir kışlak bulunuyordu. II. Bâyezıd döneminde köyde bulunan ortakçı çiftliklerinin geliri ise 400 akçaydı. Köyün hâsılatına gelince, II. Bâyezıd döneminde 4268; 1520’de 2128; 1530’da 1419; nihâyet 1571 ‘de ise 6653 akçaydı. Bâyezıd döneminde 1502; 1520’de 1134; 1530’da 1805 ve 1571’de ise 2999 akçadır.
- Bozca-kırı ?: Adına sâdece 1520 tarihli defterde rastladığımız bu köyde, bu tarihte herhangi bir nüfus bulunmamakta, Ahâlî olan köy hâriçten gelenlerce ekilmektedir. Köyde zirâati yapılan mahsûller buğday, arpa, yulaf, burçak, pamuktur. Köyün hâsılı ise 684 akçadır.
- Boz-samed ?: Defterlerde cemâat-i yörükân olarak kaydedilmesine rağmen mütemekkin oldukları ve meskûn bulundukları yere de karye-ı Boz-samed denildiği belirtilmektedir. Köyde Bâyezıd döneminde 23 h., 1 k., 1 gâib; 1520’de 9 h., 3 k., 5 m.; 1530’da 19 h. 4 m., 1571’de ise 22 h., 1 m. ve 1 duâcı mevcuttur. Köy halkı sâdece buğday zirâati yapmakta, bunun yanı sıra bağcılık ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Köyün hâsılı II. Bâyezıd döneminde 1359; 1520’de 1153; 1530’da 338; 1571’de ise 1263 akçaydı.
- Cühûdlu: II. Bâyezıd döneminde 4 h., 1 k., 1 ortak, 1 sipâhi-zâde bulunan köyde; 1520’de 1 hatîb, 7 h., 1 , 1 m., 4 sipâhi-zâde; 1 hatîb, 9 h., 1 âmâ; 1571’de 6 h.,1 k., 1 m., 3 sipahi ve 2 sipâhi-zâde bulunmaktadır. 1520 ve 1530 yılında hatîb olarak kaydedilen kişi aslında Geyikler Câmisi’nin hatîbi olup köyde ikâmet etmektedir. Köyde zirâati yapılan mahsûllere gelince, buğday, arpa, yulaf, bostan, çeltik, soğan, burçak başlıcalarıdır. Yine bağcılık köy halkının uğraşları arasındadır. Köyün hâsılâtı ise II.Bâyezıd döneminde 1502; 1520’de 1134; 1530’da 1805 ve 1571’de ise 2999 akçadır.
- Deveci : II. Bâyezıd ve 1520 tarihli defterde Deveci olarak mukayyed olan köy, 1530 ve 1571’de ise Deveci-öyüğü şeklinde kaydedilmiştir. Bununla birlikte ilk iki tarihte Geyikler‘e tâbi kaydedilen köy, sonraki iki tarihte ise Geyikler Kutlu-diğin’e tâbi olarak yazılmıştır. Köyde II. Bâyezıd döneminde 24 h., 2 m., 1 ortakçı bulunurken; 1520’de 1 imâm, 12 h., 2 k., 3 m.; 1530’da 1 hatîb, 17 h., 1 m., 2 muhassıl, 1 sâhib-i berât, 1 pir, 1 sipâhi-mazûl; 1571’de ise 1 imâm, 1 hatîb, 1 müezzin, 31 hane, 1 , l’de pir mütemekkindir. Zirâati yapılan mahsûllere gelince buğday, arpa, yulaf, bostan, soğan, afyon, ceviz başta gelmektedir. Bağcılık ve meyvecilik önemli uğraşlardır. Bunlara ilâveten 1571 tarihinde köy sınırları dâhilinde bir değirmen, bir de Donbay-yurdu isimli yaylak bulunmaktadır. Köyün her dört tarihteki geliri ise sırasıyla 2350, 1928, 1388, 6200 akçaydı.
- Dikici: Köyde Bâyezıd döneminde 22 hane 1 ortakçı; 1520’de 19 hane 3 k., 1 m., 2 pir ve 5 sipâhi-zâde; 1530’da 25 hane, 1 m., 1 pir, 17 sipâhi-zâde; 1571’de ise 35 hane 5 k., 2 m., 2 duâcı, 12 seyyid-zâde, 1 sipâhi ve 5 muâf mütemekkindir. Köyde zirâati yapılan başlıca mahsûller buğday, arpa, yulaf, afyon, ceviz ve çeltiktir. Bunlara ilâveten bağcılık ve meyvecilikle iştigal olunmaktadır. Köy sınırları içerisinde, 1571’de biri harâp olmak üzere 6 değirmen ve Dikici-alanı adlı bir yaylak bulunmaktadır. Köyün hâsılatı ise II. Bâyezıd döneminde 2067 akça, 1520’de 2104 akça, 1530’da ise 2364 akça, 1571 ‘de ise 4000 akçaydı.
- Duman-adası DUMAN: İlk defa 1520 tarihli defterde adına rastladığımız bu köyde, aynı tarihte 4 h., 1 , 2 m., 2 pir ve 15 kürekçi; 1530’da 1 imâm, 33 h., 1 m.; 1571’de ise 14 h.? 1 malûl ve 12 muâf bulunmaktadır. Köyde buğday, arpa, melez, afyon, burçak, nohud, bostan, soğan ve bol miktarda çeltik zirâati yapılmaktadır. Hayvancılık, bağcılık ve arıcılık da diğer uğraşlardır. Köyün hâsılatı 1520’de 18279 akça; 1530 ve 1571’de ise 4084 akçaydı.
- Gelincik-virânı KEKLİCEK: Bâyezıd devri defterine göre 3 muâf 1528’de 1 muâf; 1571’de ise herhangi bir nüfus bulunmayan köyün, her üç tarihte geliri sırasıyla 160 ve 400’er akçadır.
- Geri?: II. Bâyezıd döneminde 4 h., 1 m., 1 gâib, 4 kürekçi ve 1 reis-i çeltiğin bulunduğu köyde, sonraki tarihlerde herhangi bir nüfus bulunmamaktadır. Bunun sebebi köy halkının kimisinin fevt olması, kimisinin de Kızılbaşa katılmasıdır. Bu sûretle köy reâyâdan hâlî kalmış ve hâriçten ekilir olmuştur. Köyde zirâati yapılan mahsûller buğday, arpa, yulaf, burçak, soğan, bostan ve çeltik olup, ayrıca bağcılıkla uğraşılmaktadır. Köyün hâsılları ise II. Bâyezıd döneminde 3567 akça; 1520’de 4666 akça; 1530’da 1400 akça; 1571’de ise 2000 akçadır.
- Gollüce KÜLLÜCE: Bâyezıd döneminde 13 h., 1 k., 1 m.; 1528’de 19 h., 4 k., 1 m., 1 muâf; 1571’e gelindiğinde ise 42 h„ 5 k., 1 m.in mütemekkin olduğu köyde buğday, arpa, burçak, nohud, mercimek, afyon zirâati yapılmakta ve hayvancılık ile uğraşılmaktaydı. Köyün gelir yekûnu İse her üç tarihte sırasıyla 715, 2015 ve 2115 akçaydı. Köy şimdi Küllüce adıyla Başmakçı İlçesi Dâhilinde.
- Göynük?: II. Bâyezıd döneminde 8 , 2 sipâhi-zâde; 1520’de 4 h., 1 k., 2 m., 1 pir; 1530’da 7 h., 1 m., 1 pir; 1571’de ise 19 h. ve 1 pir bulunmaktadır. Köyde zirâati yapılan mahsûller buğday, arpa, yulaftır. Bağcılıkla da uğraşılmaktadır. Ayrıca köy sınırlan dâhilinde bir yaylak ve 2 değirmen mevcuttur. Köyün gelir yekûnu ise II. Bâyezıd döneminde 1205; 1520’de 1243; 1585; 1571’de İse 2400 akçaydı.
- Hamza-vîrânı–?: Bâyezıd döneminde Avdan Mezraası ile birlikte kaydedilen bu köy sonraki tarihlerde müstakil, 1571 tarihinde de Homa’ya tâbi olarak kaydedilmiştir. Köyde II. Bâyezıd döneminde sâdece 2 sipâhi-zâde mevcut olup, bu tarihte hâriçten gelenlerce ekilmektedir. 1520’de 5 h., 2 k., 1 m. bulunan köyde; 1530’da sâdece 8 h. mukayeddi. 1571 ‘e gelindiğinde ise 7 h., 1 k. mütemekkindi. Buğday zirâatinin yoğun olarak yapıldığı köyde, ayrıca arpa, yulaf, bostan yetiştirilmekte, meyvecilik ve hayvancılıkla da uğraşılmaktaydı. Köyün hâsılı ise II. Bâyezıd döneminde 876 akça, 1520’de 4200 akça, 1530’da 5492 akça, 1571’de ise 14261 akçaydı.
- Hisar HİSARALAN: Bâyezıd döneminde 8 h., 2 k., 2 m., 9 kürekçi, 1 âmâ, 2 muâfin bulunduğu köyde; 1520’de 1 imâm, 13 h., 2 k., 7 m., 1 pir, 1 sipâhi-zâde, 8 kürekçi; 1530’da 1 imâm, 22 h., 9 m.; 1571’de ise 23 h., 4 k., 1 sâhib-i berât bulunmaktadır. Buğday, arpa, yulaf, bostan, ceviz, burçak, soğan ve çeltik zirâati yapılmakta, hayvancılıkla uğraşılmaktaydı. Ayrıca çeltik zirâatine oldukça etkisi olan Sultan isimli nehr-İ çeltik köy sınırları dâhilindeydi. Köyün gelirler toplamı ise II. Bâyezıd döneminde 5830; 1520’de 5982; 1530’da 5570; 1571’de ise 6000 akçaydı.
- İl-deniz?: Adına ilk üç defterde rastladığımız bu köy hâli yer olup, hâriçten gelenlerce ekilmektedir. Köyde buğday, arpa, yulaf ve soğan zirâati yapılmaktadır. Köyün hâsılâtı ise II. Bâyezıd döneminde 760 akça, 1520’de 715 akça, 1530’da ise 986 akçaydı.
- ipek ?: II. Bâyezıd döneminde 5 h., 2 m., 15 kürekçinin bulunduğu köyde; 1520’de 4 h., 1 k., 2 m., 1 muhassıl ve 14 kürekçi; 1530’da 22h., 8 m., 1 pir; 1571’de ise 43 h., 11 k., 1 m. mukayyeddir. Köyde buğday, arpa, yulaf, soğan, çeltik, afyon ve oldukça az mercimek zirâati yapılmakla berâber, hayvancılık, arıcılık, bağcılık ve meyvecilikle de uğraşılmaktadır. Yine köyde, çeltik zirâati için bir çeltik arkı ve yaylak bulunmaktadır. Köyün gelirleri ise II. Bâyezıd döneminde 11044 akça; 1520’de 7168 akça; 1530’da 3250 akça; 1571’de ise 5394 akçaydı.
- İzci-öyüğü?: Bâyezıd ve 1520 tarihli defterlerde mezraa olarak kayıtlı olan İzci-öyüğü tüm tarihlerde Gâzî-virân Mezraası ile birlikte kaydedilmiştir. Bununla birlikte, 1530 ve 1571 tarihli defterlerde İzci-öyüğü’nden karye olarak söz edilmektedir.2.Bâyezıd döneminde meskûn olmayan, 1520’de 4 h., 2 gâib; 1530’da hâlî; 1571’de ise 6 h., 2 k.nın mütemekkin olduğu köyde; buğday, arpa, yulaf, mercimek, burçak, piyaz, bostan, nohud zirâati yapılan köyde, bir de yaylak bulunmaktadır. Köyün hâsılâtı II. Bâyezıd döneminde 987; 1520’de 5158; 1530’da 3058; 1571’de ise 6361 akçadır.
- Karaca-kuyu?: Sâdece II. Bâyezıd dönemi defterinde adına rastladığımız köyde bu tarihte herhangi bir nüfus bulunmamaktadır. Hâriçten gelenlerce zirâat olunan köyde buğday ve arpa yetiştirilmektedir. Köyün hâsılı ise 400 akçaydı.
- Kara-koymac?: Bâyezıd döneminde 4 h. bulunan köyde; 1520’de sipâhiye tâbi herhangi bir reâyâ bulunmamaktadır. Buna karşın 7 sipâhi-zâdenin olduğu köyde, 1530’da ise 9 sipâhi-zâdenin mütemekkindir. 1571’de ise köyde 4 h., I k. mevcuttur. Buğday, arpa, yulaf, çeltik zirâati yapılan köyde, bağcılık ve arıcılıkta yapılmaktadır. Köyün hâsılatı II. Bâyezıd döneminde 1010 akça; 1520’de 830 akça; 1530’da 620 akça; 1571’de ise 1300 akçaydı.
- Kavak-kuyusuYENİCEKÖY: İlk defa 1520 tarihli defterden adını öğrendiğimiz köyün bir diğer adı Yenice-köy’dür. Köyde bu tarihte 5 h.; 1 k., 2 m., 1 muhassıl mevcut iken; 1530’da 10 h., 3 m., 1 muhassıl ve 3 sipâhi-zâde vardır. 1571’de ise köyde 18 h., 6 k,, 1 m. mütemekkindir. Buğday, arpa, yulaf, bostan zirâati yapılan köyde, hayvancılıkla da uğraşılmaktadır. Köyün gelirleri 1520’de 1605; 1530’da 1205; 1571’de ise 2753 akçaydı.
- Kesr-vîrânı?: II. Bâyezıd döneminde karşımıza karye olarak çıkan köyün adına 1520 ve 1530 tarihlerde rastlamlmamaktadır. Buna karşın 1571 defterinde bu köy mezraa olarak kayıtlıdır. II. Bâyezıd döneminde herhangi bir reâyâmn bulunmadığı köyde, 1571’de de herhangi biri mukayyed değildir. Buğday, arpa, soğan, afyon ve burçak zirâati yapılan köyün II. Bâyezıd döneminde hâsılı 956 akça, 1571’de ise 2265 akçaydı.
GELECEK 6.BÖLÜM =
16 /3 6 YERLEŞİM KÖYLERİ
5 Temmuz 2016 Salı
- Geçen bölümden devam
YERLEŞİM MERKEZLERİ 6 .BÖLÜM
31-Kılıççı ?: II. Bâyezıd döneminde 6 h., 1 k., 1 muhassıl ve 1 ortak bulunan köyde; 1520 ve 1530’da ise sipâhiye tâbi herhangi bir reâyâ bulunmamaktadır. 1571’de yine herhangi bir reâyâ bulunmamaktadır. Buğday ve arpa zirâati yapılan köyün hâsılâtı2.Bâyezıd döneminde 718; 1520’de 767; 1530’da 750; 1571’de ise 500 akçaydı.
32-Kırka–HIRKAKÖY: II. Bâyezıd döneminde 6 h. bulunan köyde; 1520’de 1 hane, 1 k., 1 m.; 1571’de 3 sipâhi-zâde mevcuttur. 1530’da ise köyde herhangi bir reâyâ mevcut değildir. Buğday, arpa, yulaf, burçak zirâati yapılan köyde, II. Bâyezıd döneminde çekirge istilâsı sebebiyle tüm gallât hâlî yazılmıştır. Köyün hâsılâtı ise bu dönemde 207; 1520’de 1188; 1530’da 2567; 1571’de ise 1200 akça idi.Günümüzde bu köy Hırkaköy adıyla Başmakçı Ilçesi’ne dâhildir.
33-Kızılca?: Adına ilk defa 1520 tarihli defterde rastladığımız bu köyde, bu tarihte 12 h., 2 k., 2 m., 2 pir ve 6 sipâhi-zâde bulunmaktadır. 1530’a gelindiğinde ise köyde 16 h., 3 m., 1 sâhib-i berât, 4 sipâhi-mazûl, 5 sipâhi-zâde mütemekkindir. 1571’de ise Homa’ya tâbi olarak kaydedilmiş olan köyde 40 h., 2 k., 4 m., 1 sipâhi-zâde, 2 pir ve 1 duâcı meskûndur. Buğday, arpa, yulaf, bostan, afyon zirâati yapılan köyde, aynı zamanda, bağcılık, meyvecilik ve hayvancılık ta yapılmaktadır. Yund Mustafa,Toroslar-yurdu ve Çökemlek adlı üç yaylağın mevcut olduğu köyde, bir de çayır vardır. Köyün hâsılâtı ise 1520’de 4436 akça; 1530’da 2543 akça; 1571’de ise 8397 akçadır.
34-Kızıl-vîrân-KIZILÖREN: II. Bâyezıd döneminde 14 h., 1 k., 1 m., 1520’de 9 h., 2 k., 5 m.; 1530’da 19 h., 3 m., 1 pir; 1571’de ise 37 h., 11 k., 1 m., 1 muâfın meskûn olduğu köyde, buğday, arpa, yulaf, bostan zirâati yapılmakta, bağcılık, hayvancılık ile iştigal olunmaktadır. Köyün gelirler yekûnu ise her dört tarihte sırasıyla 1047, 1434, 1183 ve 2560 akça idi.Günümüzde Kızılören adıyla bu köy Dazkırı İlçesi hudutlarında yer almaktadır.
35-Kızıl-vîrân-ı diğer?: Nâm-ı diğer Kulagozlu olan köyün adını ilk kez 1520 tarihli defterde görmekteyiz. Bu tarihte 5 h., 1 k., 1 m,, 5 sipâhi-zâdenin bulunduğu köyde; 1530’da 2 h.; 1571’de ise 9 h., 7 sipâhi-zâde mütemekkindir. Buğday, arpa, erzen zirâati yapılan köyde, bağcılık ta yapılmaktadır. Köyün hâsılâtı ise 1520’de 1545; 1530’da 456; 1571’de ise 1000 akçadır.
36-Kız(ı)-oğlu–?: II. Bâyezıd döneminde herhangi bir nüfusun ikâmet etmediği köyde, 1520’de 1 h., 11 sipâhi-zâde; 1530’da 5 h., 9 sipâhi-zâde; 1571’de ise 3 h. mukayyeddir. Buğday, arpa, burçak, yulaf ve bostan zirâati yapılan köyün II. Bâyezıd dönemindeki hâsılâtı 620 akça; 1520’de 1545 akça; 1530’da 1784 akça; 1571‘de ise 2500 akça idi.
37-Kızlar-kuyusu?: II. Bâyezıd döneminde 10 h., 2 m., 1 ortak ve 2 sipâhi- zâdenin bulunduğu köyde, 1520’de herhangi bir nüfus yoktur. Sonraki tarihlerde ise köyün adına tesadüf edilmemektedir. Buğday, arpa zirâati yapılan, hayvancılıkla uğraşılan köyün, II. Bâyezıd dönemindeki hâsılı 824 akçaydı. 1520’de ise köyün hâsılâtı Pavâmlu Köyü’ne dâhil edilmiştir. Fakat tutarın ne kadar olduğu anlaşılamamaktadır.
38-Körpe-KÖRPELİ: Dolaklu Mezraası ile birlikte kaydedilmiş bulunan köyde; II. Bâyezıd döneminde 17 h., I k., 1 m., 1 muhassıl, 1 ortak ve 4 sipâhi-zâde; 1520’de 7 h.,3 k., 4 m., 1 pir; I530’da 18 h., 3 m., 1 pir, 1 sâhib-i vakf; 1571’de ise 33 h., 4 k., 1 sipâhi-zâde mütemekkindir. Buğday, arpa, yulaf, bostan, çeltik, soğan zirâati yapılan köyde, bağcılık ve hayvancılıkla da uğraşılmaktadır. Ayrıca köyde bir dingi değirmeni bulunmaktadır. Diğer taraftan köy su İhtiyâcını Baş-kaya Köyü’ndekİ Sultan Arkı’ndan sağlamaktadır. Yine, 1571 tarihinde Kavak-alanı, Bel-erdinç, Ala-saz, Eğrice, Akdere, Merdimek, Evdek adlı yaylaklar mevcuttur. Köyün hâsılâtı ise II. Bâyezıd döneminde 1156 akça; 1520’de 1321 akça; 1530’da 1164 akça; 1571’de ise 2310 akçaydı.Köy şimdi Körpeli adıyla Dinar Merkez Bucağı’na bağlıdır.
39-Kuruca?: Adına ilk kez 1530 tarihli mufassal-icmal defterde rastladığımız köyde, bu tarihte sipâhiye tâbi herhangi bir nüfus bulunmamaktadır. 1571’de ise 3 h., 2 k.nın meskûn olduğu köyde; buğday, arpa, yulaf, afyon, bostan zirâati yapılmaktadır. Köyün hâsılatı 1530’da 525 akça; 1571’de ise 1700 akça idi.
40-Kiilef-korusu?: Hüdâvendigâr zamanından beri hâssa korusu olan, ayrıca Taşluca-kuyu adlı bir de mezraanın bulunduğu bu köyde hiçbir tarihte nüfus mevcut değildir. Koru ve gayruhûdan elde edilen hâsılât ise tarihlere göre II. Bâyezıd döneminde 1200 akça; 1520’de 4000 akça; 1530’da 4500 akça; 1571’de ise 9500 akçadır.
41-Leşkerî?: İsmine vakıf defterlerinde rastlanan köyde II. Bâyezıd döneminde 5, 1528’de ise 25, 1571’de ise 27 muâf h. bulunmaktadır. Bununla birlikte 1571’de köyde 1 duâcı, 5 te muhassıl mevcuttur. Köyün hâsılâtı ise tarihlere göre sırasıyla 520 ve 500’er akçadır.
- Mûsâ?; Bâyezıd döneminde 4 h., 2 m., 2 göçer, 1 göçer-kara; 1520’de 5 h., 1 m.; 1530’da 3 h.; 1571’de ise 4 h. bulunmaktadır. Köy, önceki tarihlerde Geyikler’e tâbi yazılmış iken 1571’de ise Homa’ya tâbi kaydedilmiştir. Buğday, arpa, soğan, mercimek, bostan, afyon, çeltik, yulaf, erzen zirâati yapılan köyde, bunun yanı sıra bağcılık ve hayvancılık yapılmaktadır. Köyün hâsılâtına gelince; II. Bâyezıd döneminde 1291 akça; 1520’de 1082 akça; 1530’da 1964 akça; 1571’de ise 3690 akça idi.
- Payâmlu ve Yoldâcı Kışlası ve Kız-çağar Kışlağı?: Adına ilk iki defterde rastladığımız köyde; II. Bâyezıd döneminde 21 h., 4 k., 1 m., 1 pir, 1 ortak; 1520’de ise 6 h., 3 m. ile 6 sipâhi ve sipâhi-zâde mevcuttur. Buğday, arpa, yulaf zirâati yapılan köyde, hayvancılıkla da uğraşılmaktadır. Köyün yekûn gelirleri; II, Bâyezıd döneminde 894 akça; 1520’de ise 2654 akçaydı.
- Polad?: Daha önceki tarihlerde Geyikler’e tâbi kaydedilmişken, 1571’de Homa’ya tâbi yazılmış olan köy, II. Bâyezıd döneminde 8 h., 1 m., 3 sipâhi-zâde; 1520’de 20 h., 2k„3m,, 1 sâhib-i berât, 4 sipâhi-zâde ile mütekâid; 1530’da 23 h., 2 m., 1 pir, 1 mazûl, 2 sipâhi-zâde, 1 sipâhi-mütekâid, 1 kadı mazûl, 1 sipâhi; 1571’de ise 1 imâm, 27 h., 5 k., 1 muhassıl, 1 pir, 1 malûl, 1 yekdest mütemekkindir. Buğday, arpa, yulaf, bostan zirâati yapılan köyde, bağcılık ve hayvancılık ta yapılmaktadır. Ayrıca köyde bir hâssa çayır ile bir değirmen bulunmaktadır. Köyün hâsılâtı yıllara göre 929, 2240,3422 ve 4121 akça idi.
- Rasûl—?: İlk kez 1530 tarihli defterde geçen bu köyde, söz konusu tarihte 7 h., 1 pir mütemekkindir. Buğday, arpa, yulaf, afyon, bostan zirâati ile uğraşılan köyün hâsılâtı 1530’da 1093 akça; 1571’de 1700 akçaydı.
- Sakalı-uzun-?: II. Bâyezıd döneminde 8 h., 1 m. bulunan köyde, 1520’de 3 h., 1530’da 1 h. mütemekkindir. 1571’de İse köyde sipâhiye tâbi reâyâ meskûn değildir. Buğday, arpa, burçak, yulaf, bostan zirâati yapılan köyde, hayvancılık, arıcılık ve bağcılıkla da uğraşılmaktadır. Köyün hâsılatı Bâyezıd döneminde 641 akça; 1520’de 1146 akça; 1530’da 598 akça; 1571’de ise 1377 akçaydı.
- Samed–?: Defterlerde Gökçe-kırı ve Kozcu mezraaları ile birlikte yazılan köyde; II. Bâyezıd döneminde köyde 7 h., 1 k. bulunurken, 1520, 1530 ve 1571’de herhangi bir nüfus bulunmamaktadır. Buğday, arpa, burçak, yulaf, çeltik ve bostan zirâatı yapılan köyün tarihlere göre hâsılâtı; II. Bâyezıd döneminde 2624 akça; 1520’de 2727 akça; 1530’da 3995 akça ve nihâyet 1571’de ise 2500 akç.
- Saru-kavak –SARIKAVAK:Nüfusça kazanın en kalabalık köylerinden birisi olan Saru- kavak’ta; II. Bâyezıd döneminde 1 imâm, 88 hane, 15 k., 6 m., 4 göçer, 1 muhassıl; 1520’de 1 imâm, 104 h., 21 k., 30 m., 4 muhassıl, 3 pir, 1 sâhib-i vakf, 9 sipâhi-zâde; 1530’da 1 imâm, 145 h., 17 m., 1 müstaid, 1 muhassıl, 6 pir, 1 mazûl, 12 sipâhi-zâde; 1571’de ise 1 imâm, 1 hatîb, 166 hane, 38 k., 9 m., 1 âmâ, 3 muhassıl, 3 pir, 1 ser-piyâde, 2 merd-i tımâr, 1 sipahi, 1 malûl, 16 muâf mütemekkindir. Buğday, arpa, yulaf, çeltik, afyon, bostan, palamud zirâati yapılan köyde, bağcılık, hayvancılık ta yapılmaktadır. Ayrıca köyde 1571’de İki değirmen, Âbâd-alânı, Tekye-pınarı, Kirazlu, Samanlık,Kabalca, Koru-eni, Sazak, Ağ-alanı adlı sekiz de yaylak bulunmaktaydı. Yine köyde îmrece, Ak-pınar, Körlük, Koz-seydi, Oluk ve Bağçecik adlı pınarlar vardı. Ve bu pınarlardan köy halkı bağ ve bağçelerini sularlardı. Bunlara ilâveten köy sınırında bulunan bir inde köylüler peynirlerini saklamakta ve her beş tulum peynir için bir akça resm ödemekteydiler.
- Sazak?: Adına vakıf tahrir defterlerinde rastlanan köyde Bâyezıd devrinde 7 muâf h.; 1528’de 2 sâhib-i vakf, 3 muâf h.; 1571’de ise 12 muâf hâne meskûndur. Köyün gelir yekûnu ise II. Bâyezıd döneminde 945 akça; 1528 ve 1571’de 300 akça idi.
- Semer?: II. Bâyezıd döneminde 7 h.} 1 k., 1 m., 2 ortak; 1520’de 12 h., 3 k., 2 m.; 1530’da I imâm, 18 h., 1 m.; 1571’de ise 37 h., 13 k., 1 m. ve 1 malûl meskûndur. Buğday, arpa, yulaf, bostan zirâati yapılan köyde, hayvancılık ve bağcılıkla da uğraşılmaktadır. Köyün hâsılâtı II. Bâyezıd döneminde 1180 akça; 1520’de 3012 akça; 1530’da 3012 akça; 1571’de İse 5500 akçaydı.
- Seviklü (SeküIü) ?: Adına ilk defa 1520 tarihli defterde rastlanan köyün adı defterlerde Seviklü, Sekülü gibi imlâlarla yazılmaktadır. 1571’de köy, öncekilerden farklı olarak Homa’ya tâbi gözükmektedir. 1520 tarihinde 14 h., 3 k., 4 m., 1 şerifin bulunduğu köyde; 1530’da 25 h., 5 m.; 1571’de ise 17 h., 6 k. ve 1 pir bulunmaktadır. Buğday, arpa, burçak, soğan, ceviz, çeltik, afyon zirâati yapılan köyde, hayvancılık, arıcılık ve bağcılıkla da iştigal olunmaktadır. Köyün hâsılatı 1520’de 1560 akça; 1530’da 2589 akça; 1571’de ise 4500 akçadır. DEVAM EDECEK
52 Seydi köyü-60 YÜREĞİL KÖYÜ
GEYİKLER KUTLU DİĞİNE TABİ KÖYLER 1-15
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)