29 Mart 2013 Cuma

KÜÇÜK ASYA ESERİNDE DİNAR

KÜÇÜK ASYA
Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi İKİNCİ CİLT

Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı Ankara 2002


Sf. 32- Lidya'da müzikle dans, silah eğitiminin yerini aldı. Gençliğin eğitimi, daha çok sanat ve meslek öğrenme yönüne harcandı. Dinar (Célaenae)'ın kamışlarından ahenkli neyler yapılıyordu. Bizzat Orphe'e Lidya havalarını çalmakta kibirlenmezdi. Marsyas, Amphion, Me'lanpide eski zamanların bize adlarını sakladıkları ünlü müzisyenler ve bestekârlardır. ...

Sf. 267- Plutarque'ın açıklamasına göre bu prensin ( Midas ) zamanında Dinar ( Célaenae ) şehrinin bir kısmını, deprem sonucunda deniz yutmuş ve delik tanrının emri gereği Anchorus'un atılmasıyla kapanmıştır. ...

Sf. 268- Midas sülalesinden diğer bir prens, çok zamanlar Frigya'nın en büyük şehirlerinden biri olan Dinar ( Célaenae )'ı başkent yapmıştı. II. Midas bütün Frigya'yı bir devlet olarak birleştirdi.
İranlıların Küçük Asya'ya akınları sırasında Kserkses'in ordusu, Kızılırmak nehrini geçerek Frigya'ya girdi ve Dinar ( Célaenae ) şehrini karargâh olarak seçti. Buradan Sart ( Sardes ) üzerine yürüyerek ele geçirdi ve yağma etti. İran İmparatorluğu sınırları içinde olan Frigya sahası, Hellespont satraplığına bağlı tutuldu. Dinar şehri, bu tarihte şöhretini muhafaza etmiş ise de diğer Midaion ( Midaeum ) ve Gordiyon ( Gordium ) gibi şehirler, zamanla unutularak son bulmuşlardır. ...

Sf. 275- ... Bugün ancak küçük ve sefil köylerden oluşan Dinar şehri, önceden bu sahanın en gelişmiş ve zengin yeriydi. Herkül'ün ( Hercule ) Menderes suyuna atarak işlediği cinayetlerin cezasını verdiği Midas'ın oğlu Lytersès tarafından uzun süre yönetildi. ...

Sf. 395-399 - Dinar ( Célaenae/Dinaire)-Apamée Cibotos

Kelenai ( Celaenae ), Frigya'nın en eski bir şehriydi; hatta belki de Frigyalılar bu sahaya gelmeden önce bu şehir vardı. Tarihçiler bu şehrin kuruluş tarihi hakkında susarlar; fakat bunun kuruluş zamanını, masal türünden bir olayla ifade için, Tremilaların ve Likyalıların tanrısı Marsyas'ın galibi Apollon'un, bütün tarihi dönemlerden önce bu sahada sakin olan yabanî insanları yönetimi altına alan Girit sakinlerini temsil ettiğinden söz ederler (640). Chesonèse sahasına güney tarafından girmiş olan Kaballer ( Cabalès ), Pisidyalılar ve Soliymler, burada daha sonra kuzey ve güneyden gelen iki akın tarafından yok edilen yerli halkı bulmuştular. Yerinin istisna bir yer olması ve sularının çokluğuyla beraber doğal bir savunma oluşturan yüksek kayalarıyla Celaenae şehri, söz edilen ilkel kavimlerin, elbette tercih ettikleri yerlerinden biriydi. Buranın yerlileriyle bunlardan daha iyi silahlanmış savaşçılar arasında ilk savaşın anıları, Marsyas'ın , Celaenae Sarayının duvarına bir tulum halinde şişirilmiş ve asılmış derisini gördüğünü iddia eden Herodot dönemine kadar devam etmiştir (641). Kral Midas'ın oğlu Lytersès, bu Celaenae şehrini, en sevdiği bir yerleşim yeri yapmıştı.
(s.406) Kserkses ( Xérksès )'in ordusu, Kızılırmak nehrini geçtiği zaman, Frigya'ya girerek bu Kelenai ( Celaenae ) şehrine de geldi.Menderes nehrinin kaynağı,bu şehirdeydi. Bu nehre karışan ve bundan daha az önemli olmayan Catarrhacté suyu, şehrin genel meydanından çıkardı. Atys' in oğlu aslen Lidyalı Pithyus, bu şehirde Xerkses'i ve ordusunu karşılayarak hükümdara çok görkemli gösterilerde bulundu (642).
Ksenofon ( Xénophon ), bu şehir hakkında, Herodotun açıklamasına uygun ayrıntı verir ve yalnız şehri sulayan nehirlerin isimlerinde görüş ayrılığı vardır. Keyhüsrev, Frigya'ya girerek kalabalık ve zengin bir şehir olan Kolossai ( Colossae ) şehrine kadar, sekiz fersenk mesafe ( 1fersenk 5000 metre ) kat etti. Bu şehirde yedi gün ikamet ettikten sonra, üç günde yirmi fersenk yürümek üzere Frigya'nın diğer büyük şehri olan Celaenae'ye geldi. Burada Keyhüsrev ( Cyrus)'in bir sarayı, av için yabanî hayvanları bulunan bir park veya ormanı vardı. Menderes, kaynağını buradan alarak şehrin ortasından geçer. Kalenin yukarısında, Marsyas'ın kaynağını içine almış olan kralın sarayı vardır. Marsyas, Menderes nehrine dökülen yaklaşık yirmi beş ayak genişliğinde ufacık bir sudur. Kserkses ( Xérksès ) yenilgisinden sonra buraya çekilerek sarayı ve kaleyi yaptırdı (643). Marsyas (644) suyu, yerden şiddetli bir şekild fışkırır ki sık sık taşları dışarıya fırlatır. Bu Théophraste tarafından doğrulanmış ve Pline tarafından da aktarılmıştır (645). Strabon, Marsyas'ın kaynakları konusunda farklı bir tanım yapar. Bu yazara göre Marsyas, kaynağını Aulocréne adı verilen bir gölden alır. Pline'ye göre bu göl, Apamée'ye on mil uzaklıktadır. Bu son şehir, Menderes nehriyle Marsyas suyunun birleştiği yerde bulunur. " Celaenae adı verilen bir tepeden çıkar ve aynı addaki tepeye doğru akar." Birkaç satır aşağıda " Yukarısında flüt ağzı yapmaya uygun sazlar yetişen bir göl vardır; Marsyas ve Menderes nehirlerinin kaynaklarının bu gölden çıktığı söylenir(646)." Bazılarınca bu su, kaynağına Aulocrène gölünden alarak bir süre yer altından geldikten sonra Celaenae kalesinin içinde meydana çıkıyordu. Bu Aulocrène gölü Dombay vadisinde bulunuyordu ve Aulocrène adı, orada bir dağa, bir vadiye ve bir göle verilmişti.
Bu Marsyas kaynağının yakınında, Pline iki çeşmeden söz eder (647). İlginç bir özelliği olan bu çeşmelere, Yunanlılar uygun isimler vermişlerdi. Birinin adı Kloenon diğerinin Gelon idi (648). Yani birincisinin suyu insanı ağlatır, ikincisininki güldürürdü. Marsyas suyuna, Frigyalılar kurbanlar sunarak ve toprağın onları yuttuğu kaynağına hediyeler atarak, gerçek bir dinî anlam yüklerlerdi (649).
Pisidya fatihi İskender, Celaenae önlerinde göründüğü zaman, müstahkem kaleyi bin Karyalı ile yüz Rumdan oluşan bir askeri birlik, Atizyès adındaki Frigya satrapının (s.407) kumandasında koruyordu. Kalenin sarp yeri, İskender'i kısa bir süre hareketinden alıkoydu. Zor bir kuşatma yapmak zorunda kalacağından korkuyordu; fakat muhafız birlikleri, İskender'e elçi göndererek belirli bir süre içinde yardım göremedikleri takdirde, kaleyi teslim edeceklerini vaadettiler ve bu öneri de kabul edildi. Yardımcı birlikler gelmediği için kale teslim edilmiş ve satrapın yerine İskender, Antigone adındaki kaymakamıyla bin beşyüz kişilik bir Makedonyalı kuvvet yerleştirmişti. Celaenae şehrinin kayda değer olan son tarihî olayı budur. Birkaç yıl sonra, bu şehre yakın ve ticarî şartları daha uygun bir yerde Rumlar tarafıdan meydana getirilen bir kasaba, bunun artık yıkılışını davet etmişti.Celaenae'nin yıkılmasına neden olan bu şehir, Apamée idi. Celaenae Romalılar döneminde yaşadı. Strabon bunu Apamée ile beraber kaydeder(650).
Antiochus Soter, Menderes nehriyle Marsyas'ın birleştiği noktada bir şehir kurarak buna annesi ve Artabaze'nin kızı Apamée'nin adını verdi. Halk olmak üzere, Celaenae'nin sakinlerini buraya taşıdı. Yeni Apamée şehri Cibotos, yani " sandık " unvanını aldı. Ticarî önemi olağanüstü artarak Asya eyaletinin ikinci bir şehri ve Efes'in rakibi oldu. Marsyas suyu Apaméeliler tarafından da kutsal sayılmaya devam etti ve madalyalarına geçti. Apamée şehri vilayetin merkezi oldu. Alanı, Pline'nin aktardığına göre (651), Uşak ( Acmonia )'a kadar gidiyordu. Apamée şehri, Signia Dağı'nın eteğinde ve Marsyas, Obrima ve Orgas (652) sularının üzerindeydi. Bizanslı Étienne, Celaenae ve Apamée şehirlerini bir sayar. Gerçekte ikincinin halkı birinciye gelerek önceki büsbütün terk edilmişti.
Apamée şehrini çoğu defalar deprem yıkmıştır. Birinci deprem, İskender zamanında olmuştu. Mitridate döneminde de korkunç bir deprem sarsıntısıyla harap olmuş ve bazı binaların tamiri için, kral tarafından yüz talent verilmişti. Claude'un zamanında, diğer birtakım Asya şehirleriyle beraber aynı yıkıcı olayla karşı karşıya kalmış ve imparator tarafından beş yıllık vergisi affedilmişti (653).
Celaenae'nin yeri önce Pococke tarafından Dinar ( Dinaire ) köyünde ( s.498 ) keşfedilmişti. Daha sonra Chandler ve diğer gezginler de tanıdılar. Dinar köyü, kayalık bir tepenin eteğindedir. Sokaklarında hep harabe enkazı görülürse de çok önemli bir eser yoktur. Hızlı akan bir dere, dar bir vadiden çıkarak, kuzeydoğuya doğru bu köyün ortasından hızla akar ve biraz ileride ovaya girerek Menderes'e karışır. İkinci bir dere, kayalık bir tepeden kaynağına alarak köyün bir mil yakınından yine hızla, dar bir kanaldan akarak gider. Bu dere, Herodot'un Catarrahactès dediği Marsyas suyudur.Anlaşıldığına göre bu su, zamanında büyük bir oyuktan çıkardı. Bu oyuk doğal olarak sonraları çökmüştür. Buradaki kayaların hepsi, kalker türündedir ve hiç volkanik izler yoktur.
Zaman zaman çeşitli araştırmacıların incelediği bu yerlerin bütün topografyası hâlâ bazı karanlık noktalar taşır. Bunlar da ancak Dombay ve Dinar ovalarının iyi bir topografik haritası çizildiği gün aydınlanacaktır (654). Kelenai ( Celaenae )'yi 1828 yılında ziyaret eden Arundell, şu tasviri yapar (655). Şehrin kuzeybatısında, çok miktarda mimarî süsleme parçalarıyla yarısı yere gömülmüş duvarlar bulduk. Diğer duvarlar, son zamanda yapılan kazı ve doğal çökmeyle ortaya çıkmıştı. Böyle çökme olayları, burada az görülen bir şey değildir. Şamlı Nicolas'ın açıklamasına göre, Apamée yakınındaki bir göl, büsbütün kaybolmuş ve hiç su izi olmayan başka yerledre, göller ve kaynaklar ortaya çıkmıştır.
Tepenin tabanından ufak bir dere çıkıyordu. Kaleye çıktığımız zaman, ta tepesinde, merdiven basamakları hâlâ yerinde bir tiyatro bulduk. Üst tarafında,şüphesiz asıl kale içi olan bir meydancık, tamamen çanak çömlek enkazıyla örtülüydü. İnerken güneydoğu tarafından vadiye aktığını gördüğümüz bir su, çok sayıda değirmen çeviriyordu. Bu su da diğerleriyle birleşerek Menderes nehrine karışıyordu. Arundell tarafından kopye edilmiş çok sayıda kitabelerden hiçbirinde, şehrin adı yer almamaktadır. Güneybatı sahasını, gelecek araştırmacıların yapacakları daha geniş incelemeleri bekleyen kolon ve sütun parçalarıyla birçok arkeolojik iz dolduruyordu (656).

KIRK ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
Anava Gölü - Çardak Göl

Kserkses ( Xérksès ) Kelenai ( Celaenae )'yi terk ettiği zaman, Frigya şehirlerinden Anava (657) adındaki (s.409) bir kasaba yakınından ve tuz çıkardıkları bir gölün yanından geçti (658). Aynı addaki köyün yanında bulunan Çardak gölü ve Anava gölüdür. Suyu acıdır ve içinde balık yaşayamaz. Apamée kasabasıyla Cibyra arazini birbirinden ayıran dağların eteklerinde, bir göl yirmi kilometre kadar uzanır. Genişliği beş kilometredir; kalker karışımı topraklardan çıkan birkaç dere, bu göle dökülür.
Bu göle Hacı gölü adını da verirler ve Dinar ile Honaz, yani Apamée ile Kolossai (Colossae) arasında bulunduğu için, bu göl hiç şüphesiz eskiden Anava adı verilendir.

Sf. 403- ... Bu şehir ( Célaenae ) şimdi Dinar'ın bulunduğu yerde ve Orgas çayıyla Menderes'in birleştiği nokta üzerindedir. ...

Sf. 406- İskender ... Toros dağını aşarak, Ağlasun ( Sagalassos )'u ele geçirir Psidya'yı istila eder.
Bundan sonra Frigya üzerine yürüyerek, Dinar ( Célaenae ) şehri savaşsız bir şekilde boyun eğer; İskender Gordiyon üstüne giderek Gordis Düğümünü keser. ...


(640) Pausanias, I. Kitap, bölüm 23.
(641) Hérodote, VII. Kitap, bölüm 36.
(642) Hérodote, V. Kitap, bölüm 28.
(643) Xénophon, Anabas, I. Kitap, bölüm 2.
(644) Dinar'da Suçıkan parkındaki kaynağın adı ( Y.N. )
(645) Pline, XXXI. Kitap, bölüm 2
(646) Strabon, XII, 577; Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son cümle, eserin aslından çevrilmiştir ( Y.N. ).
(647) Pline, a. g. e.
(648) Birincisi ağlamak fiilinden ağlıyorum, ikincisi gülmek fiilinden gülüyorum anlamındadır.
(649) Ali Suat'ın buradan birkaç cümle öncesinde yer alan ve bu son cümleyle yaklaşık olarak aynı anlama gelen " Frigyalılar bu Marsyas suyunu başka türlü düşünür ve ona dinî bir önem verirlerdi." cümlesi, herhalde bir karışıklık sonucu yukarıda yer almıştır ( Y.N ).
(650) Strabon, XII, 577.
(651) Pline. V. Kitap, s. 29.
(652) Dinar yakınlarındaki Norgas çayı ( Y.N. ).
(653) Tacite. XII. 58.
(654) Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan son iki cümle, eserin aslından çevrilmiştir ( Y.N.).
(655) Arundell, Seven Churches, s. 108.
(656) Ali Suat'ın çevirisinde yer almayan bu son cümle, eserin aslından çevrilmiştir ( Y.N.).
(657) Dinar yakınlarındaki Acıgöl ve kenarındaki küçük şehrin adı ( Y.N. )
(658) Héredote, VII. Kitap, bölüm 30.

24 Mart 2013 Pazar

ŞEHİT AKRABALARIMIZ

BABAMIN TEYZESİ NAFİYE TUNÇAY'IN BEYİ

ADI: İSMAİL
BABA ADI: ALİ
RÜTBE: ER
D. YILI: 1304
SAVAŞ: 1. DÜNYA
CEPHE: ÇANAKKALE
KUVVET: K
KOLORDU: 6
ALAY: 19
TABUR: 77
BÖLÜK: 1
İLÇE: DİNAR
Ö. TARİHİ: 15.4.1915
ÖLÜM YERİ. ARIBURNU SÜNGÜ MUHAREBESİ'NDE
AS. ŞB.: DİNAR

BABAMIN DEDESİ VELİ DEDEOĞLU'NUN AKRABASI

ADI: ALİ
BABA ADI: HÜSEYİN
LAKAP: DEDE OĞLU
SINIF: NİŞANCI
RÜTBE: ONBAŞI
D. YILI: 1300
SAVAŞ: 1. DÜNYA
CEPHE: GALİÇYA
KUVVET: K
TABUR: 13
BÖLÜK: 1
İLÇE: DİNAR
Ö. TARİHİ: 12.7.1916
ÖLÜM YERİ: GALİÇYA'DA
AS. ŞB.: DİNAR

Neler yapmadık şu vatan için.
Kimimiz öldük,
Kimimiz nutuk söyledik

                                                  Orhan Veli KANIK

GÜLSER-ATALAY KİTİŞ'İN ALBÜMÜNDEN


GÜLSER-ATALAY KİTİŞ'İN ALBÜMÜNDEN


15 Mart 2013 Cuma