30 Aralık 2019 Pazartesi

DİNAR EFSANELERİ - 3. AFYON KARAHİSAR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994

YAPAĞLI KÖYÜ EFSANESİ

     Yapağlı köyü Dinar ilçesine bağlı, Dinar -  Çivril yolu üzerinde Akdağ'ın uzantısı olan bir dağın eteğinde yerleşmiş şirin bir köydür. Köye Yapağlı adının verlişi ile ilgili üç rivayet vardır. Bunlardan ikisi Anadolu efsanelerinde karşılaştığımız " kuyuya veya suyun yatağına yapağı basmak" motifi ile ilgilidir.
     Köy, su ihtiyacını, sırtını dayadığı dağdaki bir kaynaktan karşılamaktadır. Söylendiğine göre bu su daha önce  dağın arka yamacındaki bir köyün arazisine akıyormuş. Susuzluktan sıkıntıya düşen köy halkı koyunlarının yapağlarını bir araya getirerek yüz devenin sırtına yüklerler.Dağa çıkarıp suyun kaynağına basarlar.Böylece suyun kendi köylerine doğru akmasını sağlarlar.Bu olaydan sonra köye Yapağlı adı verilir.
     İkinci efsane ise şöyledir;
     Köyümüzde koyun sürülerinin çok olduğu dönemlerde çobanın biri sürüsünü otlatmaya götürürken, günlerden bir gün biricik oğlunu da yanına alır.Sürüyü biraz gezdirdikten sonra kuyunun başına sulamaya getirir. Oğlu da kuyunun başında babasını seyrediyormuş. Çoban suyu içip uzaklaşan koyunları çevirmeye giderken bir an oğlunun kuyunun başında olduğunu unutur.
     Babası giden oğlan merakından iyice kuyunun ağzına yaklaşınca ayağı kayar ve kuyuya düşer. Oğlunu hatırlayan baba koşarak kuyunun başına gelir. Orada oğlunun yeleği ile değneğinden başka bir şey bulamaz. Eğilip kuyuya baktığında oğlunun cesedini görür.Oğlunu çıkararak köyüne döner. Yüreğinin acısından kuyuya ağzına kadar yapağı tıkayarak kuyuyu kapatır. Bu acı olay üzerine köye Yapağlı adı verilir.
     Köyün adıyla ilgili üçüncü olay ise, koyunlarının yapağılarının çalılara takılmasıyla ilgilidir ki efsanevi bir özelliği yoktur.

                                                                                                               Afyon Belediyesi Yayınları - 6
     13. 1952 Dinar doğumlu Orhan Arslan'dan derlenmiştir. Arslan, ilkokul mezunu olup TCDD'de işçidir. Bu efsane ayrıca Dinar Lisesi yayın organı Cemre Dergisi Yıl: 2 Sayı 9 1991, s. 9'da yayımlanmıştır.
    

16 Aralık 2019 Pazartesi

DİNAR EFSANELERİ - 3. AFYON KARAHİSAR ARAŞTIRMALARI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994

AKGÜN (YEREGİREN) KÖYÜ

     Dinar'ın Dombay ve Karakuyu ovalarındaki köylerin aşağı yukarı üç yüz yıllık geçmişleri vardır. Göçebe Türkmenleri, bu ovaları sulak bularak ikişer üçer ailelik topluluklar halinde yerleşmeleriyle bu köyler meydana gelmiştir.
     Bugün Yeregiren köyünün adıyla ilgili olarak iki efsane vardır. Bunlardan birincisini Yeregirenliler ikincisini yakın köylüler anlatırlar

     Birinci efsane
     Köyün kurucusu olan göçebe Türkmenlerin develeri köyün olduğu yere gelince sulak ve otlak olan tarlalarda dağılırlar. Oradan ayrılma zamanı gelince uzun süre uğraşmalarına rağmen develeri toparlayamazlar. Durumu obanın beyine bildirirler. Beyin " Bunda bir hikmet var. Hayvanlarımız buraları sevdi. Biz de buraları mekân tutalım." demesiyle köyümüzde ilk yerleşim gerçekleşir.
     Yerleşmeye karar verilip çadırlar kurulur, fakat kış gelmiştir. Yağıştan korunmak için hendeklerin kuytu yerlerini kazıp üstünü örterler. Yoldan geçen diğer göçebeler bunları görünce " Adamlar yere girmişler " diye söylenerek giderler. Bu sözden dolayı burada kurulan köye Yeregiren adı verilir.
     üç yüz yıllık geçmişi olan köyün adı tarihinde Akgün olarak değiştirilmesine rağmen, halen yörede ve köyümüzde Yeregiren adı kullanılmaktadır. (11)

     İkinci efsane
     Köye ilk yerleşenler, Beyköyü denilen köyde oturan beyden izin almadan oturmuşlardır. Durumdan haberdar ola bey, göçebelerin o bölgeyi terk etmelerini ister. Adamlarını göndererek onları kovdurur.
     Göçebeler gitmemek için çareler ararken kış da gelip çatar. Çadırlarda durmak zorlaşıca, eksenlerini kırarak kağnıları kuytu kuytu yerlere çekip üstlerini örterler.
     Üç beş kişi beye elçi giderek " Kağnılarımızın eksenleri kırıldı. Ne gidecek bir yerimiz, ne de kağnımız var. Ne olur bize izin verin, biz burada kalalım" diye yalvarırlar. Bey "Şu anda nerede kalıyorsunuz? deyince, köylüler kaldıkları yeri gösrererek " Daha şu yerin altında kalıyoruz" diye
cevap verirler. Bunun üzerine onlara acıyan bey, "Yere girin de orada kalın Allah'ın belaları" diyerek göçebelerin orada kalmalarına izin verir.
     Orada kurulan köyün adı da Yeregiren olarak kalır. (12)

     11. Ahmet Gümüş'ten derlenmiştir. Anlatıcı Yeregiren köyünden olup Dinar'da oturmaktadır. 75 yaşındaki Gümüş'ün okuma yazması yoktur.
     12. 1928 Akçaköy doğumlu Bdullah Üstündağ'dan derlenmiştir. Anlatıcı ilkokul mezunudur.

Afyon Belediyesi Yayınları -6

8 Aralık 2019 Pazar

DİNAR EFSANELERİ - 3. AFYON KKARAHİSAR SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994


Çapalı Köyü ile ilgili efsane

     Köyün kurucu aileleri daha önce İnaltı denilen mevkide yaşamakta, köyün olduğu yerde ise, hayvanlarını otlatmaktadırlar.
     Çobanın birisi, sürüsünü sulamak için götürdüğü pınarda bir tekenin su içmediğini görür. Bir iki gün bu tekeyi takip eder. Teke pınardan su içmemektedir,  fakat sakalı ıslaktır.
     Çoban, tekeyi ertesi gün yayıldığı yerlerde takip ederek su içtiği kaynağı bulur. Su ve çevresi hoşlarına gidince oraya yerleşmeye karar verirler.
     O zamanki imkanlarla suyun etrafını çapa ile kazdıkları için orada kurulan köyün adına Çapalı derler. Köyün içme suyu yakın zamana kadar o kaynaktan çıkan sudan karşılanıyordu. (9)

İncesu Köyü ile ilgili efsane

     Çoban, topal bir tekeyi sürü ile birlikte gezdirmemek için çadırda bırakır. Teke çadırın etrafında ya yayılır, fakat çadırdan verilen suyu içmez. O yaz sıcağında verilen suyu içmediği gibi sakalı da ıslaktır. Çoban, su içtiği yeri bulmak için tekesini takip eder. Teke, köyün üst tarafında bir bayırda su içmeye başlar.  Çoban varsa baksa ki, Kaynaktan çıkan su ince bir yolakta bir müddet aktıktan sonra kumda kaybolmaktadır.
     Daha sonra çadırları bu suyun etrafına taşırlar. Böylece köyde ilk yerleşim başlar. Niçin iki dağ arasına kondukları sorulduğunda, orada ince bir su bulduklarından bahsederler. Köyün adı da İncesu olarak kalır. (10)

9. Ruhi Özçelik’ten derlenmiştir. Anlatıcı 1933 doğumlu olup, ilkokul mezunudur.
10. Ali Osman Akalın’dan derlenmiştir. Akalın 1926 doğumlu olup, emekli ilköğretim müfettişidir.

                                                Afyon Belediyesi Yayınları - 6

2 Aralık 2019 Pazartesi

DİNAR EFSANELERİ 3. AFYON KARAHİSAR SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994


LEYLEK TEPESİ

     Dinar-Sandıklı yolu üzerinde, Kazanpınar  köyü yakınlarında bir tepe vardır. Adı Leylek Tepesi’dir.  Yörede tepenin adı ile ilgili şöyle bir efsane anlatılmaktadır.
     Dinar birkaç yolun birleştiği bir yerleşim yeri olduğu için bölgede eskiden deve ile ticaret malı taşıyıcılığı yapılırmış. İzmirli bir Yahudi bir kervan sahibine leylekli tepeyi bilip bilmediğini sorar. Kervan sahibi de , tepeyi bildiğini söyleyince,  o tepedeki taştan leyleği  kendisine getirmesini ister.
     Kervancı Dinar’a dönünce o tepeye gelerek  leyleğe benzeyen taşı bir deveye yükleyerek İzmir’e götürür. Yahudi, leyleği teslim aldıktan sonra kervancıya bir balyoz vererek bu taşı kırmasını ister. Kervancı şaşırır: “ Nasıl olur. Ben o taşı bin bir zahmet çekerek getirdim. Sen ise kırmamı istiyorsun “ der.
     Yahudi “ Mal benim değil mi? İstediğimi yaptırırım” deyince kervancı balyozu taşın ortasına indirir. Taşın parçalanmasıyla birlikte içindeki altınlar ortalığa saçılır. O zaman Yahudi Türk’e dönerek der ki: “Ah kafasız Türk bu taşın altındaki altınları nasıl fark etmedin. Bunların hepsi senin olacaktı. Fakat bunlar artık benim.”
     Kervancı “Mal senindi. Benden getirmemi istedin. Ben de taşı sana teslim ettim.” diyerek hakkı olan parayı alarak Dinar’a döner.
     Bu olay üzerine o tepeye Leylek Tepesi adı verilir(7)
     Efsanelerin teşekkülü ile ilgili görüşlerden birisi, “Adapte olabilme kaidesi “dir. Buna göre çevre değiştiren bir efsane yeni çevresinin sosyal ve etnografik şartlarına kendini adapte eder. (8)
     Hac’daki ağasına helva götüren Tunceli’deki Munzur Baba, Yozgat’ta Aliyar, Gaziantep’te Memik Dede, Konya’da Yuannidis adına anlatılmaktadır. Dinar’da Aşık Ahmet de, Bağdat’taki sevgilisine sacda pişmiş böbreği soğumadan ulaştırır.
     Yine cami hamam ikilisi veya tedavi özelliği olan ılıca ve kaplıcalarla ilgili anlatılan efsanelerin ortak motifler taşımaları, efsanelerin bu özelliği ile izah edilmektedir.
    Dinar’da da birbirine yakın iki köyün adı ile ilgili efsaneler de ortak motif taşımaktadır.
     Bölgede göçer bir vaziyette yaşarlarken, buldukları su etrafında yerleşmeleri neticesinde kuruluşları gerçekleşen Dinar ilçesine bağlı, aşağı yukarı üç yüz yıllık geçmişleri olan iki köyümüzdür Çapalı ve İncesu Köyleri.
     Sınır komşusu olan bu iki köyümüz arasında, artık geçmişte kalan küçük arazi anlaşmazlıkları dışında, başta eğitim öğretim olmak üzere çeşitli konularda tatlı bir rekabet vardır.
     Bölgede yaptığım derleme çalışmalarım sırasında köylerin adları ile ilgili tespit ettiğim efsanelerin motif ortaklığı, bende, bu rekabetin köylerin kuruluş yıllarına kadar gittiği intibaını uyandırdı. Her iki köyümüzün adları ile ilgili efsanelerin ortak motifi “ sakalı ıslak bir tekenin takibi neticesinde bir kaynak suyunun bulunması ve orada yerleşme” dir.

  NOTLAR
   
 7. Bu efsane Avdan Köyü’nden Mustafa Yıldırım’dan derlenmiştir. Anlatıcı 1936 doğumlu ve ilkokul mezunudur.
     8.Sakaoğlu s. 7

                                                                                                                  Afyon Belediyesi Yayınları - 6

26 Kasım 2019 Salı

DİNAR EFSANELERİ - 3.AFYON KARAHİSAR SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ 1994

CEBEL SULTAN DAĞI

     Dinara bağlı Çapalı, İncesu ve Yeşilçat ( Eber ) köyleri sınırında bir dağdır. Eskiden yörükler yaz aylarını bu dağda geçirir, kış gelince daha sıcak yerlere göçerlermiş. Dağın adı ile ilgili bir efsane de, bu yörüklerin yaşadığı bir olaya bağlanmaktadır.
     Buraya konup göçen yörük obalarından birisinin beyinin güzelliği dillere destan bir kızı varmış. Oba bir yaz sonu yükünü sararken bu kız da yaktıkları ateşin etrafını taşlarla çevirerek üstünü örter.
     Bir yıl sonra yine aynı yere gelip çadırlar kurulurken, obanın beyi kızında bir kahve yapmasını ister. Kız, geçen yıldan kalan ateşin üstündeki külleri üfler. Küllerin altındaki ateş kor halinde dumaktadır. Bu durumu gören babası ve oba sakinleri kızın bir evliya olduğunu anlarlar. Sırrı anlaşılan kız o anda ölür. Cenazesini oraya defnederler.
     Kızın adı Cebel Sultan olduğu için, bundan böyle dağa, Cebel Sultan adı verilir. Resmi kayıtlarda da aynı adla anılır. (6)

NOTLAR

6. Bu efsane İncsu Köyünden Ahmet Ali Aktaş'tan derlenmiştir. Anlatıcı 55 yaşında ve ilkokul mezunudur.
                                                                                                               Afyon Belediyesi Yayınları - 6