29 Mart 2020 Pazar

DİNAR ÇÖLOVASI KADIN GİYİMİ


DİNAR ÇOL OVASI KADIN GİYİMİ
                                                                Saadet ÖZGÜNDÜZ*      
     Afyon ilinin Dinar ilçesinde yer alan Çöl Ovası adıyla anılan bölge, Kılıçtakan ve Kumalar dağları arasında uzanan 20 km uzunluğunda, 10 km genişliğinde kapalı bir ovadır 1 (Harita: 1)
     Ortaasya’dan batıya doğru göç eden Oğuz Türkleri Müslümanlığı kabul ederek Türkmen adını almışlar ve on birinci yüzyılda Anadolu’ya girerek, zamanla batıya kadar yayılmışlardır. Böylece toprağa yerleşen Türkmen toplulukları yerleşim yerlerine ata adını verdiklerinden adlarını, soylarını günümüzde de muhafaza edegelmişlerdir.
     Konumuzu teşkil eden Çöl Ovası; Türkmen topluluklarının yoğun olduğu bir bölgedir. Aslının Çul Ovası’ndan geldiği kaynak kişilerce söylenmektedir 2. Afyon’un diğer yörelerine göre burada giyilenler daha canlı, daha renkli, daha zengin ve daha kalabalık bir görünüme sahiptir. Günlük yaşam içinde orta yaşın üstündekiler geleneksel giyimi kısmen korumaktadırlar.  Ancak bu giyimin günümüz örneklerine bakıldığında eskiye oranla oldukça sadeleştiği görülür. Eskiden kendi dokuduğu kumaşı, önce giyen kadın, bugün hazır kumaşlarla giyimini tamamlamaktadır. Böylece günümüz koşulları,  yaşam biçimlerinin farklılaşması, kırsal alanlardan kentlere göç,  sosyoekonomik yapının değişmesi ve iletişim araçlarının köylere girmesi geleneksel el sanatlarını bir ölçüde yok etmiş, geleneksel giyimdeki değişikliği hızlandırmıştır. Buna rağmen özel günlerde ve törenlerde geleneksel giyimi ana hatları ile de olsa görmek mümkün olmaktadır.
     Çöl Ovası giyiminde süslemeye oldukça önem verilmiştir. Öyle ki günlük giysilerde bile giyilen bir yeleğin yakasına, kenarlarına dikilen düğmeler, boncuklar ve değişik baş bağlama biçimleri yöre halkının süse ne kadar önem verdiğini göstermektedir.  Boyna takılan incik, boncuk ve bitkilerden yapılan takılar da, Türkmen kadınlarının ince zevki  ve becerisini kanıtlar niteliktedir.
     Ele aldığımız Çöl Ovası’ndaki Haydarlı, Tatarlı, Bağcılar, Çiçektepe, Kadılar, Horu (Akpınar) gibi köylerde yapılan gözlemler şunu göstermiştir ki, ortak kültürleri paylaşan köylerde bile birbirine benzeyen   giysiler araştırıldığında ayrıntılarda farklılık görülmekte , giyim parçaları değişik isimlerle karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle Çöl Ovası kadın giyiminde, giyimi meydana getiren parçalar genel adları ile incelenirken, köylere göre adları değişen giyim parçaları da yöresel adları ile verilmiştir.
     Genellikle Çöl Ovası kadın giyimi şu parçalardan oluşmaktadır.
     Şalvar: İçe giyilir, ağı dar ve kısa, paçaları lastikli ve büzmelidir. Ağı ile uçkur arası kısa olduğu için bele kadar çıkarılmayıp kalçalar üzerinde dokuma uçkurla bağlanır.
     Geniş olan paçalar ayak bileklerinde toplanır. Eskiden beyaz pamuklu dokuma kumaşlardan yapılıp paçaları işlenirken şimdi kutnu ve çizgili kumaşlardan yapılmaktadır. Bu yöredeki  bütün köylerde biçimleri aynı olup “top don” adı ile anılır. Kadının günlük yaşantısında kolaylıklar sağlayan bir giyim parçasıdır.
     Göynek: Yakasız, önden açık, boyu diz altına kadar inen ve tene giyilen gömleğe denir. Göğüs yakası göğüs altına kadar açıktır. Eskiden beyaz el dokuması pamuklu ve bürümcükten yapılıp yaka ve kol ağızları oyalanırken, şimdi günlük kumaşlardan yapılmakta,  fakat eski biçimine sadık kalınmaktadır. Çünkü yakası göğüs altına kadar açık olan göyneğin Türkmen kadını için pratikte işlevsel bir durumu vardır. Bağda, bahçede çalışan kadının bebeğini emzirebilmesi böylece daha kolay olmaktadır.
     Sıkma:  Sıfır yakalı ve önden açık, düğmeli kolsuz bir çeşit yelektir.  Ön kısmı al ve yeşil kadifeden yapıldığı gibi pul ve boncuklarla da süslenerek  süslü bir görünüm verilir.  Köylere göre değişik isimler almasına rağmen fonksiyonu aynıdır.  Çık olan göğüs kısmını örter ve göğsü sararak bir nevi korse görevi görür. Ekonomik duruma ve zevke göre bezden dikilip üzerine aplikeler yapıldığı gibi (Resim: 1) hazır malzeme olan boncuk ve sutaşları ile süslendiği olur. Köylere göre verilen isimler değişiktir. Örneğin Bağcılar, Çiçektepe ve Ocaklı köylerinde bu giyim parçası “delme” adını alırken, Tatarlı’da “cansıktı”, Kadılar köyünde “cankıstı”  adını almaktadır. İsminden de anlaşılacağı üzere  oldukça dar bir biçimde olup göğüs kısmını sarması sağlanır. Bazı köylerde bu yeleklerin üzeri  gümüş para ve toplarla süslenerek  “akça” veya “ahça” adını almaktadır (Resim: 2).
     Üçetek:  Çitari, kutnu, altıparmak (renkli  yollu kumaş) ve kadifeden iki yanı yırtmaçlı, önden açık, kenarları makramelerle veya su taşları ile süslü, arka ve yan etekler  çeşitli motiflerle işli, kol ağzı genellikle yırtmaçlı, içi astarlı Türkmen  kadınını simgeleyen bir dış giyim parçasıdır. Arka etekler  yırtmaca kadar hayat ağacı motifi ile işlenir (Resim: 3). Pullar ve şeritlerle de süsleme yapılır. Bu yörede genellikle üçetekler tek giyilir. Ancak gelin giyiminde çift giyildiği görülmüştür. Afyon’un diğer yörelerinde görülen Türkmen giyimindeki gibi ön etek uçları çaprazlama belde bağlanarak üçge oluşturulmaz, ön etekler olduğu gibi bırakılır. Böylece üzerine her çeşit çıngıl, süs takılan kemerin arkadaki güzelliği kapatılmamış olur. Ancak iş sırasında ön etekler bele sokularak daha rahat çalışma olanağı sağlanır.
     Sarka: Kırmızı, bordo, mavi kadife veya çuhadan üzeri sırma ve pul işli, etrafı makramelerle süslü, önden açık, kollu ve boyu kısa olan cepkene “sarka” denildiği gibi, Haydarlı , Bağcılar ve Kadılar köyünde “salta”,  Çiçektepe köyünde de “fermene” adı verilmektedir. Bu cepkenler, Ocaklı, Bağcılar ve Haydarlı’da omuz ve göğüs kısımlarına, hapishanede yapıldığı için “dam boncuğu” adı verilen top boncuklar takılarak süslenmektedir (Resim: 4, 5). Üçetek üstüne giyilir.
     Futa (Fıta) Öncek: İpekten olup çizgili desenleri olan kumaşın adı “futa” dır.  Bu yörenin Türkmen kadını, önlüğünü  fıtaya benzeyen kumaşlardan yaptığı için bu adı vermiştir. (Resim: 6). Ancak çok eskiden dokuma kumaşlardan önlük yapıldığı da bir gerçektir.
     Yörenin Bağcılar ve Çiçektepe köylerinde “peşkir” adını alan öncek , Tatarlı’da bele bağlanırken üst kısmı sarkıtılmaktadır. Haydarlı’da fıta önlük üzerine  “yağlık” adı verilen sırma işli mendil üçgen biçiminde kuşağa tutturulmakta iken,  bugün “saçaklı” adı verilen, üzeri desenli, kenarları püsküllü hazır örtüler üçgeni öne gelmek üzere bele bağlanır (Resim: 16).
     Fıta öncekler iki yanlarında bağcıklarla bele tutturulduğu gibi genelde “kolan” adı verilen , renkli yün ipleri ile “çarpana”  denilen,  tezgahta dokunan, üzeri çeşitli desenlerle süslü bel bağı ile tutturulmaktadır.
     Kolanlar, en fazla 3 cm eninde , 2-3 metre  boyunda, uçları yün ve kılda yapılmış renkli püskül ve boncuklarla süslüdür. Beldeki şal kuşağın üzerine önceği tutturmak için, belin çevresini birkaç kez dolanarak arkada bağlanır. Bu görüntüyü daha zenginleştirmek için Çiçektepe ve Kınık köylerinde “art koza” veya  “saçlık” adı verilen , yanlara doğru çatallı, üst kısımları gümüş para, uçları püskül ve boncuklarla süslü kolan arkaya, daha az saçaklı ve kısa olan “yan kozalar” ise yanlardan bel bağına veya boncuklu kemer üzerine iliştirilir (Resim. 7).
     Böylece bunlarla bu yöredeki Türkmen kadınının bel bölgesindeki zenginliği  bir kat daha gösterişli bir görünüme bürünür.
     Kapak Kurşak: Kanca ile tutturulmuş iki büyük tokası gümüş, bafon veya tombaktan, diğer kısımları çuha veya bezden yapılan kemere  “çıngıllı kapak kurşak” (kuşak) veya  “boncuk kemer” denilir.  Üzeri çeşitli taşlarla süslü olanlar da vardır.
     Kemerin üst kısmı bez, alt kısmı deriden de yapılabilir. Bez üzerine çeşitli boncuktan süsler,  düğmeler, göz boncukları, “çiril” veya “çıngıl” denilen madeni süsler dikilmiş, aralarına “deve dişi” (çılkak)  denilen bereketin sembolü deniz kabukları serpiştirilmiştir. Bazen arka ve yan kozalar da kemere iliştirilerek kemer bütünüyle zengin ve göz alıcı bir görünüşe sahip olur (Resim: 8).
     Şal kuşak:  Geleneksel Türkmen giyiminde yünlü dokumadan yapılmış bel kuşağı mutlaka kullanılmaktadır. Çeşitli desenler verilerek dokunan kuşak kare şeklinde ikiye katlanarak üçgen kısmı arkaya gelecek şekilde bağlandığı gibi üçgen sarkıtılmayarak düz biçimde de bağlanır.
     Çöl Ovasında kadınlar boyunlarına birkaç takıyı birden takarlar. Durumu iyi olanlar “gramisiye” adı verilen  altın dizisini taktıkları gibi bunun yanına incik boncuktan, mercan ve akikten, hatta karanfilden kendi yaptıkları kolyelerle boyunlarını süslerler.
     Bu yörede ayağa giyilen “mes”  (Resim: 9) kırmızı ve siyah renkte olup üzeri beyaz kabaralıdır. Bazılarının yanına ayna konulduğu da olur. Genellikle gelin giyiminde kullanılan mes, “cızlavut” denilen lastik ile giyilir. Çoraplar ise Türkmen kadınının kendi boyadığı ve eğirdiği yünden çeşitli desenlerde örülür.                                  
     Baş Süslemesi: Türkmenlerde giyimin tamamlayıcı unsuru olan baş süslemesine büyük önem verilmiştir. Bir bakıma kadının toplumdaki yeri baş bağlama biçiminden anlaşılır. Yörenin baş süslemesini meydana getiren parçalar şunlardır:
     Terlik: Bezden yapılan üzeri boncuk ve pullarla işli olduğu gibi iki yanına “zülüf askısı” denilen boncuk süsler de dikilen  içi astarlı bir çeşit takke (Resim. 10)
     Zülüf Askısı:  Mavi boncuktan yapılarak terliğin iki yanına dikilen veya iki yandaki düğmelere  ilmikle geçirilerek zülüf üstlerine doğru sarkan süslere “zülüf askısı” dendiği gibi köylere göre “duluk” bastı” ve “duluk toplusu”  adları da verilmektedir. Bunun altından olanlarına ise “duluk altını” denir.
     Tozluğa: Renkli tüylerden yapılarak gelin başı süslemesinde  kullanılan bir çeşit  taçtır. “tozağı” da denir (Resim: 11)
     Çeki: Alna bağlanan renkli krep örtülere çeki, “çember” veya çınçın” denir. Başa bağlanıp arkada sarkanlar “salındırma” veya “uçtu” adını alır. Yaş ilerledikçe uçtuların rengi değişir. Gençler al ve yeşil, yaşlılar ise mor ve siyah takarlar.
     Arabeli: Çeki üzerine takılan gümüş ve paralardan oluşan fes takısının adıdır (Resim: 12).
     Başa giyilen terlik, pul ve boncuklarla işlendiği gibi önüne penezlerden oluşan kafa altınları da dikilmiştir. Terliklerin iki yanından  zülüf askısı veya duluk bastı denilen mavi boncuklardan oluşan süsler dikilerek sallandırıldığı gibi, terliğin iki yanına düğme dikilerek hazır olan bu süsler ilmikle düğmelere geçirilir. Terliğin üzerine kırmızı, yeşil çeki bağlanır. Arabeli denilen gümüş paralardan oluşan fes takısı kancaları ile çekilere tutturulur. Böyle bir baş süslemesi yeni gelinler için söz konusudur  (Resim: 13). Yeni gelinler üç eteği çift giyerler. Akça denilen üzeri paralarla süslü yelek ise üç etek üstüne, sarka içine giyilir. Başa takılan gümüş fes takıları daha sonra boyun ve göğsü süsler. Çıngıllı kapak kuşak gelin giyimini tamamlayan en önemli takılardandır (Resim: 14)
     Beldeki şal kuşağın üçgeni  arkaya gelmek üzere bağlanır (Resim: 15). Öndeki  fıta öncek üzerine eskiden yağlık denilen sırma işli mendiller takılırken, bugün saçaklı” denilen güllü hazır örtüler tutturulmakta, böylece eski gelenek bozularak bile olsa devam etmektedir (Resim: 16).
     Genç kadınlar, “bürgü” denilen  etrafı boncuk oyalı veya sarı abaniden baş örtüsünü üçgen biçimde katlayarak penezli veya zülüf askılı terliğin üzerine örter, çene altından yukarıda bağlarlar. Bunun üstüne alna çeki bağlayarak bürgünün uçlarını çekinin arasından geçirirler. Zülüf ve kahküllerini örtünün  içinden çıkararak zülüf askılarını da sallandırırlar (Resim: 17). İçe giyilen top don değişmemiştir. Üste giyilen fistan denilen uzun entari bazı köylerde yaygınlaşmış, üç etekler kalkmıştır. Fistan üzerine delme ya da sıkma denilen yelek mutlaka giyilmekte, fıta öncek  yerine de hazır kumaşlardan yapılan öncekler  kullanılmaktadır. Görüldüğü gibi geleneksel giyim giderek bozulmakta şehir ve köy karışımı bir giyim ortaya çıkmaktadır. Genç kızlar, saçlarını örer aralarına örük boncuğu takarlar. Başa giyilen fes veya terlik süssüz olup üzerine sadece çeki çekerler.
     Gelin başı bağlama ise ayrı bir tören gerektirmektedir. Kız evinden erkek evine giden gelinin başı, avluda müzik eşliğinde  büyük bir özenle bağlanır. Başa pullu terlik geçirilir, öne al örtü, onun üstüne yeşil pullu, arkaya kırmızı pullu duvak örtülür. Üç, beş veya yedi adet çeşitli renkte uçtular başa bağlanarak arkada sarkıtılır. Bunların üstüne renkli tüylerden oluşan tozağı bağlanır. Gelinine takılan takılar tozağının üzerine, onun altına da ara bağı denilen gümüş fes takısı taklarak baş bağlama tamamlanır (Resim: 18. 19).  Gelin akrabalar ile vedalaşarak baba evinden uğurlnır. Erkek tarafına teslim edilir.
     Bu yöredeki köylerin bir kısmında gelin başı bakır, çinko sahan (tas) konarak yükseltilmektedir.  Bu durumda tasın üzerine örtülen örtü çene altında bağlanıp, diğer örtü ve baş takıları aynen uygulanmaktadır.

     Gelin başında kullanılan tozağı ve sahan Afyon’un bu yöresinde otantik özelliklerden olup sonraki günlerde bunlar kullanılmaz. Uçtu veya salındırma denilen renkli krep örtüler açılarak “muştu” adı ile başa örtülür. Gelin başına bağlanan altın veya gümüş takılar da boyna ve göğse takılır.
     Sonuç:
     Görüldüğü gibi incelediğimiz Çöl Ovası Türkmen giyiminde daha çok yeni gelin giyimini vermeye çalıştık. Bunun sebebi de bu giyime daha ihtimam gösterilmesi ve daha çok süslü olmasıdır.
     Köylerde günlük yaşamda geleneksel giyimlerini devam ettiren orta yaşın üstündekiler bile ana hatlarıyla geleneksel giyimi devam ettirmelerine rağmen, giyim oldukça bozulmuş ve kolayına kaçılmıştır. Genç kesim ise geleneksel giyimi neredeyse bırakmıştır. Ancak tören ve düğünlerde geleneksel giyimlerini giyen gençlere rastlanmaktadır (Resim: 20).
     Bu yöredeki bazı köylerde yer alan Alevi inanç ve düşüncesi, günlük yaşamda etkinliğini göstermemekle beraber, gelin giyiminde Alevi inançlarının sürdüğü dikkati çeker. Al ve yeşil renkler en sevilen renklerdir. Bu renklerin Türkmen kadını için bir anlamı vardır. Örneğin, gelin olan kızlar mutlaka kırmızı giyer, kırmızı ve yeşil pullu duvak örterler. Kırmızı muradı, yeşil soyu belirler. Gelin başına takılan (genellikle yedi renk) tüylerden oluşan taç ise Fatmaana kuşağı – göç kuşağını simgeler3.
     Çöl Ovası Türkmenleri’nde giyim, çok parçalı ve çeşitli süslerle donanmasına rağmen ana hatlarıyla diğer Türkmen giyimlerine benzemektedir.
     Özellikle, Türkmen giyimi bütün özellikleri ile bir göçebe giyimi olduğundan, bu tarz yaşantıya rahatlık sağlayacak niteliktedir. Üst üste giyilen üç eteklerle doğa koşullarına karşı korunulduğu  gibi uçkur kısmı kalçada bağlanan, top don denilen paçaları büzmeli şalvar da her türlü harekette kolaylık sağlamaktadır.
     Bu çalışma Afyon’un bir yöresinin, Çöl Ovası’nı giyim kuşam geleneğini bir ölçüde aksettirmekte, giyim kuşam geleneğimizin ne denli zengin olduğunu göstermektedir. Yaşantımıza değişim kaçınılmazdır. Ancak geleneksel kültürümüzü de yaşatarak, gelecek kuşaklara intikal ettirmek zorunda olduğumuzu da unutmamalıyız.
*     Saadet ÖZGÜNDÜZ, Afyon Müzesi  Arkeologu,  20.11.1989 tarihinde aramızdan ayrılmıştır.
(1)   Ayhan KALKAN, Dinar 1984 Ank. Sayfa 6
(2)   Haydarlı Belediye Başkanı Halil Tanan, yöre halkının giysilerini (çullarını) üst üste giymelerinden bu adı aldığını söylememiştir.
(3)   Doktor Ayten SÜRÜR, Ege bölgesi kadın kıyafetleri 1983 İst. Sayfa 42.

Türk Etnografya Dergisi Sayı XIX - 1991
 


24 Mart 2020 Salı

1520 SENELERİNDE KÜTAHYA SANCAĞI'NA BAĞLI GEYİKLER KAZASINDA YAŞAYAN TÜRKMEN VE YÖRÜK CEMAATLERİ

Bayad, Beyli oğlu yörükleri, Boz Samed yörükleri, Engerek yörükleri, Gediklü, Gözsüzler, Horhır yörükleri, Has yörükleri, Homa yörükleri, İlhanlu Cemaati, Karacaşeyhlü yörükleri, Köpek Oğlanları yörükleri, Sünnetçi yörükleri, Tuzcuyân yörükleri, Yakub Ece yörükleri.

Osmanlı Arşivi 438 numaralı Tahrir Defteri s. 93 - 97


                                                                              T. C.
                                                                        Başbakanlık
                                                            Devlet Arşivleri Müdürlüğü
                                                        Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı
                                                                        Yayın no: 13

                                                                        438 Numaralı
                                          Muhasebe - i Vilayet - i Anadolu Defteri (937/1530)
                                                                               I

                                                             Kütahya, ..., ..., ... Livâları
                                                                                                       Ankara 1993

Sf. 93- Engerekler, Gediklü Yörükleri cemaati
Sf. 94- Beylioğlu, Hâs, Homa, Karaca Şeyhlü, Kilf (?), Köpekoğlanları, Tuzcuyân, Ya'kûb Ece Yörükleri cemaati
Sf. 95 - Boz Samed Yörükleri cemaati         Sünnetçi Yörükleri cemaati bk. Hâs Yörükleri cemaati
Sf. 96- Bayad Yörükleri cemaati
Sf. 97- Gözsüzler, Horhır Yörükleri cemaati

Geyikler Kazası Sf. 134
Geyikler Nahiyesi Sf. 93, 94, 95, 96, 97, 98, 104
Geyikler Nefs Sf. 94, 96


Yavı Köyü Geyikler Nahiyesi Sf. 94
Yavıkaşık Köyü Geyikler Nahiyesi Sf. 94

Ulu Köy Sandıklu Nahiyesi: 78
Kazan - pı^narı Köyü Sandıklu Nahiyesi: 176
Kınık Köyü Çola Nahiyesi: 182
Koru (?) Köyü Çola Nahiyesi: 182
Oğlakçı Köyü Çola Nahiyesi: 182
Keklicek Mezrası Barçınlı Kazası: 204

15 Mart 2020 Pazar

DİNAR TÜRKÜLERİ - HALK BİLGİSİ HABERLERİ (DERGİ)


DİNAR TÜRKÜLERİ
Halk türkülerinin edebiyatımız için ne kadar büyük bir hazine olduğunu söylemeğe lüzum yoktur. Şimdiye kadar “ Halk Bilgileri Haberleri “ nde neşrolunan muhtelif mıntakalara ait türküler, Türk ruhunun güzelliklerini aksettirmek bakımından hakikaten mühimdirler. Anadoluda yaşıyan ve henüz toplanamamış olan pek çok halk türküsü vardır. Bu türküleri zamanın silici eli ortadan kaldırmadan derlemek bir vazifedir. İşte bu düşünce ile Dinar’ın Dikici köyünde söylenen türküleri neşrediyoruz. Bu türküler Dinar'ı Dikici köyünde doğmuş ve büyümüş on beş yaşında Halit oğlu Ahmet Öğüt ile yirmi yedi  yaşında Mehmet oğlu İbrahim Tunçer’den dinlenmiştir.

Fadimeyi  doru ata bindirdim
Emir dağı yaylasına indirdim
Gelin ahbaplarım yanıma gelin
Elâ gözlü Fadimeyi aldırdım.

Fadimenin ak kolları kar gibi
Gül memeler ayva ile nar gibi
Gelin ahbaplarım yanıma gelin
 Muradıma eremedim el gibi.

Nargileyi doldur doldur tezele
Yeşil yaprak idim döndüm gazele
Benim vâdem senden evvel biterse
Elin ile götür beni mezere.

Afyonun yolları dökülür gelir
Zülüfü gerdana sokulur gelir
Benim sevdiğimi eller alırsa
Ciğerim ağzıma dökülür gelir.

Mapusane  önünde yanan kandiller
Kandilin şavkına konar bülbüller
Ötme bülbül ötme gönül şen değil
Eller benim gibi idamlı değil.

Başına dolamış oyalı yazma
Sevdiğim mektubu kahırlı yazma
Yazan adam koygun yazmış yazıyı
Okuyan bulunmaz dert olur bana.
*****

Keklik eti tatlıdır
Güzel seven dertlidir
Seveceksen esmer sev
Belki merhametlidir.

Hani benim çiçeğim
Sen doldur ben içeyim
Senin gibi güzelden
Ben nasıl vaz geçeyim.

Ak koyun meşelerde
Gül yağı şişelerde
Sabah ezen vaktinde
Beklerim köşelerde.

Kabağın kökeniyim
Dibine dökeniyim
Güzeli çok severim
Çirkine tövbeliyim

Hani benim panbığım
Dallarına konduğum
Beni idam diyorlar
Neler idem sevdiğim.
*****
Köprünün altı diken
Yaktın beni gül iken
Allah da seni yaksın
Üç günlük gelin iken.
Aman aman su başında naneler
Senin gibi yâr doğursun  anneler.

Köprünün altı miller
Sana döktüğüm diller
Aynı sana benziyor
Bahçede açan güller.
Dolandım dağları kar bulamadım
Bir akşam yatmağa yâr bulamadım.

Köprüden koyun geçer
Kasaplar toklu seçer
Aynı sana benziyor
Bahçede açan güller.
Dolandım dağları kar burca burca
Sevdiğim geliyor el çırpa çırpa.

Köprünün altı çamur
Kürek ister atmağa
Şimdi kızlar şüpheli
Yalnız gitmez yatmağa.
Alıverin tabancamı oymadan
Ben gidiyom sevdiğime doymadan.
*****

Mendilim benek benek
 Ciğerim delik delik
Yazın düğün edecektim
Bağlar gazeli
Bizi ayırdı felek
 Avşar güzeli

Al beni beni sar beni beni yeşil yapraklar
Ben saramadım sarsın seni kara topraklar.

Bağa girdim budanmış
Güle bülbül dadanmış
Yâri kendimin sandım
Bağlar gazeli
Yârim ile dadanmış
Avşar güzeli.

Al beni beni sar beni beni yeşil yapraklar
Ben saramadım sarsın seni kara topraklar.

Bağa girdim üzüme
Gel izime izime
Sürmeler mi çektirdin
Bağlar gazeli
Beni yakan gözüne
Avşar güzeli
Al beni beni sar beni beni yeşil yapraklar
Ben saramadım sarsın seni kara topraklar.

Tabancam atılmayor
Atılsa satılmayor
Kışı düğün edecektim
Bağlar gazeli
Yalınız yatılmayor
Avşar güzeli
Al beni beni sar beni beni yeşil yapraklar
Ben saramadım sarsın seni kara topraklar.

Demir yolu düz düze
Oturalım diz dize
Oturdıydık diz dize
Bağlar gazeli
Felek ayırdı bizi
Avşar güzeli.
Al beni beni sar beni beni yeşil yapraklar
Ben saramadım sarsın seni kara topraklar.

İndim orak biçmeğe
Eğildim su içmeğe
Yâri öldü dediler
Bağlar gazeli
Kanatlandım uçmağa
Avşar güzeli.
Al beni beni sar beni beni yeşil yapraklar
Ben saramadım sarsın seni kara topraklar.

Pabuç aldım giymeğe
Ben o yâre vermeğe
Sabahleyin verdim
Bağlar gazeli
Kabrini kazmağa
Avşar güzeli.
Al beni beni sar beni beni yeşil yapraklar
Ben saramadım sarsın seni kara topraklar.

Pabucum dikildi mi
Kaytanı çekildi mi
Varın bakın o yâre
Bağlar gazeli
Belleri büküldü mü
Avşar güzeli.
Al beni beni sar beni beni yeşil yapraklar
Ben saramadım sarsın seni kara topraklar.
*****


Emir dağı birbirine ulalı
Altın yüzük parmağında dolalı
Yavrum dolalı
Başın mı büyüdü gelin olalı
Sen kız iken saran oğlan ben idim
Yavrum ben idim.

Yayla yollarından kar geldi bana
Sevdiğim güzelden nar geldi bana
Nar geldi bana
Yayla yollarında yârdan ayrıldım
Yârdan ayrılması zor geldi bana
Zor geldi bana.

Tavus kuşu yuvasında kubarır
Sevdiciğim uykulardan uyanır
Anam uyanır
Eğer gelin sen de benim olursan
Bir ah çeksem dürzü kocan geberir
Yavrum geberir.

Benim sevdiciğim gencicik olsa
Boyu uzun beli incecik olsa
İncecik olsa
Biraz güzel olsa kahrı güç olsa
Koynunda beslenmiş gonca gül olsa
Anam gül olsa.

Evlerinin önü selvi söğüdü
Kızlar kimden alırsınız öğüdü
Yavrum öğüdü
Söyle gelin söyle cavur anana
Son sözü de içerime büyüdü
Anam büyüdü

Çeşmenin başında testi doldurur
Dülbendini kaba yele aldırır
Aman aldırır
Söyle gelin söyle cavur anana
Onun sözü ikimizi öldürür
Aman öldürür.

Bilemedim yaylanızın yolunu
Saçlarınla zor bsağladım kolumu
Aman kolumu
Eğer gelin sen de benim olmazsan
Kadir Mevlâm versin bana ölümü
Aman ölümü.
*****

Uzun uzun çarşılar
Nazimem bizi karşılar
Yedi yıldır severim
Şimdi duydu komşular.

Raf üstünde çıralar
Toplanıyor kuralar
Ben askere gidersem
Sizin olsun buralar.

Raf üstünde iğneler
İlik tutmaz düğmeler
Koynundaki memeler
Kar topuna benzerler.

Uzun kavak dalları
Dökülür yaprakları
Gül bahçenin içinde
Öpülür yanakları.
*****

Hocanın evleri kaya başında
Hocam bir kız sevmiş on beş yaşında
Hocayı sorarsan doksan yaşında

Aman hocam dalgalı hocam erenlerdenim
Senin gibi yâr yoluna ölenlerdenim.

....................................................................
....................................................................
....................................................................

Halk Bilgileri Haberleri (Dergisi) - 1940 Sayı; 111